Erdoğan muhalefetle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor.
**
Erdoğan ve ittifakındaki paydaşları ne yapıyor?
Önce yaptırdıkları haberlerle kamuoyu oluşturuyorlar.
Hava durumuna göre savcılar soruşturma açıyor.
Konu olgunlaşınca dava açılıyor, iddianame kabul ediliyor.
Sonra yargılama başlıyor ve bu zamana yayılıyor.
Karar, gündemin nabzına göre ertelenebiliyor.
Zamanlama mühim.
Sonra, “yargı” ne derse desin, istinaf/yargıtay gibi süreçler işletiliyor.
Mahkeme kararları, Erdoğan siyasetinde bir manivela gibi kullanılıyor.
Erdoğan’ın kedi fare oyununun daha iyi anlaşılması için iki mühim ayrıntıya özellikle dikkat çekmeliyim:
Ekrem İmamoğlu, iki defa destekçilerini Büyükşehir Belediyesi’nin meydanına, Saraçhane’ye çağırdı.
İlki 14 Aralık’ta “siyasi yasak” kararı çıkmadan…
İkincisi de ertesi gün, karar çıktıktan sonra.
Altılı Masa liderleri Saraçhane’de destek mitingi yaptı.
İstanbul Valiliği, her iki mitinge de yol verdi.
İkinci ayrıntı ise:
Erdoğan Türkmenistan dönüşünde konu hakkında soru almadı, özellikle konuşmadı.
**
İktidar böylesi mühim dönemeçlerde “muhalefetin gazını almaya” önem veriyor.
Bu, Erdoğan’ın geri adım attığı manasına gelmiyor.
Her zamanki gibi oynuyor:
2023’te karşısındaki adayı şansa bırakmak istemediği gibi…
2024’teki yerel seçime İstanbul’un başında gitmek istiyor, orada bir AKP’li oturuyor olmalı.
**
Erdoğan rakiplerini ya satın alıyor ya da yargısı yoluyla elini kolunu bağlıyor.
Selahattin Demirtaş ilk siyasi tutsaklardan biridir. İçeriden kahraman olarak çıkacak ama 6 yıldır içeride. Kaç yılı kaldı, kimse bilmiyor.
İstanbul’u bırakır mı peki?
Seçimi kaybetmesinin sorumlusu olarak gördüğü Canan Kaftancıoğlu’na siyaset yasağı koyarak başladı.
Ekrem İmamoğlu için de 2023’ü bekledi.
Aslında ona kalsa çoktan harekete geçerdi, belli ki birileri bu konuda Erdoğan’ı sakinleştirdi.
**
Seçime en fazla 6 ay var.
Erdoğan, kaybedebileceği en güçlü adaya doğrudan saldırdı.
Ortağı Bahçeli de derhal İmamoğlu ve Akşener’i eleyip Kılıçdaroğlu’nun adaylığının altını çizdi.
Tüm bu veriler ışığında İmamoğlu’nun adaylık şansı arttı mı, azaldı mı?
Diyelim ki her şeye rağmen aday gösterildi.
Hatırlatalım: Erdoğan 2002 seçimlerinde “siyaset yasağına” rağmen İstanbul 1. Bölge 1. Sıra milletvekili adayıydı. YSK “hayır” deyince… Erdoğan’ın yerine Kemal Unakıtan konmuştu.
Fakat o günkü konjonktür ve siyasal sistemle bugünkünün benzeşen bir yönü yok.
Cumhurbaşkanı seçiminde kişiler yarışıyor.
Şu teori dolaşımda: İmamoğlu aday olur, listeler kesinleştikten sonra veya iki tur arasında “siyaset yasağı kesinleşirse” Erdoğan otomatikman galip ilan edilir.
Buna katılmıyorum.
Erdoğan, “seçim meşruiyetine” gölge düşsün istemez.
**
Peki, muhalefet tüm bu riskleri göze alıp İmamoğlu’nu aday gösterebilir mi?
Bunu Meral Akşener’den başka isteyen yok gibi.
Nitekim Akşener, Saraçhane’de ikinci gün sahneye çıktığında İmamoğlu’nun elini bırakmadan konuştu. “Bir yere kaybolma” dedi, sahnede tuttu. Bir genç kızın İmamoğlu’na iletmesi için verdiği atkıyı boynundan çıkarıp İmamoğlu’nun boynuna astı.
Kişileri hiç tanımayan birine şu son iki gün yaşananları izletseler ve “İmamoğlu’nun lideri kim?” diye sorsalar, alacakları cevap “Akşener” olurdu.
**
Akşener’in gücü yeter de İmamoğlu aday gösterilir mi?
Siyaset, sonraki haftalarda bunu tartışacak ve işin içinden hemen çıkamayacak.
Muhalefet kararını geciktirirse Erdoğan onlar kadar sabırlı davranmayacaktır.
Tabir yerindeyse İmamoğlu’nu yaraladı, şimdi kan kaybından gitmesini bekliyor.
Avantajı: Risk almakta muhalefetten çok daha cesur.