https://kronos36.news/ den Selahattin Sevi, AKP ve Erdoğan Rejimi’nin cezaevlerinde başta kadınlara olmak üzere diğer mahpuslara yaptığı korkunç işkenceyi anlatan bir habere imza attı.Gözaltı sürecinde zehirlendiğini, tutuklama kararı sonrası getirildiği cezaevinde çıplak arama işkencesine maruz kaldığını anlatan Hozan Cane, “Rahmimi parçaladılar.” dedi.
Haberde, Hozan Cane, bir ‘Kürt sanatçı’ olarak 1 yıl kaldığı cezaevinde Hizmet Hareketi mensuplarının konulduğu koğuşta geçirdiği günleri anlattyor. Canê: “Burada Kürtlerin koğuşu yok, bir koğuş var, F…’cüler yatıyor. Onların yanına veririz ama onlar o gece seni öldürürler…” dediler. İçeri girdim, dizlerim titriyordu.. O Emine geldi, elimi tuttu “Korkma bacım. Biz terörist değiliz, sen de değilsin, bunu bize yaşatan teröristtir. Hiç korkma” dedi.
Hozan Cane’nin dehşete düşüren açıklamaları şöyle:
ERKEK ASKERLER BENİ SOYDU
13 Haziran 2018’te Türkiye’ye gittim. 21’i 22’y bağlayan gece, Edirne’de bir mitingde 1-2 Kürtçe şarkı söyledim. Gece saat 2’de beni gözaltına aldılar. 200’den fazla asker vardı. Küçücük bir tahta kulübeye koydular. Sanki canlı bombaymışım gibi davrandılar. Kadın asker yoktu, beni soydular. Tek başıma 200 askerin içinde kaldım. Haykrıyorum, ‘ben bir şey yapmadım. Ben Almanya vatandaşıyım’ dedim.
ÖNÜME DOSYA KOYDULAR; İMZALA, SENİ BIRAKALIM
Önüme bir dosya koydular. ‘Bu dosyaların hepsini imzalarsan seni bırakırız’ dediler. İmzalamadım, içinde ne olduğunu bilmiyordum. Belki yüzlerce katilin yaptığı olayları benim üzerime yıkacaklardı. Bayağı hırpaladılar beni. 2-2,5 saatten fazla orada bıraktılar beni. Ellerimi arkadan kelepçelediler. Beni bir askeriye arabasıyla Edirne’ye götürdüler. Üç gün de orada kaldım. Orada hep teğmen bana yemek getiriyordu. Oda çok küçüktü. Bir tane battaniye vardı. Demir kapı tamamen kapalı değildi, tel örgü gibi birşey vardı. Hep oradan bana yemek getiriyorlardı.
GÖZALTINDA ZEHİRLENİYOR
İkinci gün başka bir yere gittim. Bir polis bana bir kahvaltı getirdi. Ben, ‘Kahvaltı yapmıştım’ dedim. Bana ‘Hayır bunu da ye’ dedi. O kahvaltıyı yedim, ondan sonra bayılmışım. Kahvaltı zehirliymiş. Hastaneye götürmüşler beni. Bir gün sonra gözümü açtım. ‘Ne oldu, burası neresi’ dedim. ‘Bir rahatsızlık geçirdin, seni hastaneye getirdik’ dedi. Beni tekrar beni oradan aldılar ve nezarethaneye götürdüler. Sonra bana o zehiri getiren polis için, ‘O f.töcü polistir, içimizde kalmış’ dediler. Üç gün sonra da beni mahkmeye çıkardılar.
FETHULLAH GÜLEN BENİ NEDEN ZEHİRLESİN?
Orada suçu ‘Fethullah Gülen’in üzerine attılar. Fethullah Gülen gelip orada beni zehirletmez, AKP’nin polisi olduğu belliydi. İki kişi kendini gösterdi. ‘Beni ve bu bayanı iyi tanı dedi. Bunlar sana yemek getirirse al, getirmezse alma.’ O günden beri benim midem çok ağrıyor. O günden sonra tüm etlerim, derilerim soyulmaya başladı.Daha sonra avukatlar geldi. Avukatlara söyledim. Dosyayı vermediler. Gözaltına alındıktan 6 gün sonra mahkemeye çıktım. İlk suçlamalar PKK üyesi, ikinci suçlama Erdoğan’a hakaret, üçüncü suçlama Atatürk’e sövmek. Öyle birşey yok. Hele ki Atatürk’e ben saygı duyuyorum. Adam kendi ülkesine, kendi halkına çok güzel hizmet etmiş yani. Ölüye hakaret olmaz. Ailemden aldığım terbiye budur. Erdoğan’a da hakaret etmemişim. Erdoğan’ın 2011’deki bir fotoğrafını ‘beğendiğim’ için ceza aldım.
RAHMİMDE UYUŞTURUCU ARADILAR, KANLAR İÇİNDE KALDIM
Mahkemeye çıktım. Beni yargılayan savcı 20 yaşlarında. Savcı bana soru sordu, ben de ona soru sordum. Bana, ‘Terbiyesizlik yapma, sus’ dedi. ‘Savcı bey dedim, ben senin annenin yaşındayım, sen bana ‘terbiyesiz’ diyemezsin.’ Savcı, 15 yıl istedi. Hakim de ‘tutuklama’ kararı verdi. Sonra da beni cezaevine götürdüler. 22’sinde gözaltına alındım. 6 gün sonra cezaevine gönderildim. Edirne Kapalı Cezaevi’ne konuldum. Orada nasıl insanlarla karşılacağım, nasıl bir ortam olduğunu bilmiyordum. Beni gardiyanlara teslim ettiler. Sonra beni küçücük bir odaya götürdüler. Ben zaten incecik bir elbisem var. Sahne elbisesi. ‘Soyun’ dedi. Ben soyunmadım. Dedim ben zaten soyunmuşum, elbisemi kaldır, herşeyi görürsün. ‘Ben soyunmam’ dedim. Üç tane gardiyan geldi. ‘Soyunmayı sana gösteririr’ dedi. İkisi ellerimden tuttu, biri başından tuttu ve o elbiseyi üzerimden çıkardılar. Beni tahta sandalyeye oturttular. İki gardiyan iki bacağımı tuttu, bir gardiyan ellerimi tuttu. Diğer gardiyan rahmimde uyuşturucu aradı. Kanlar içinde kaldım.
‘FETÖCÜLER SENİ ÖLDÜRÜR’ DEDİLER
Sonra beni oradan aldılar, koğuşa götürecekler. Dediler ‘Burada PKK’lı erkeklerin tutuklu koğuşu var, Kürtlerin koğuşu yok’. Önce beni bir hücreye koydular. Penceresi yoktu. Tek bir yatak vardı içinde. Kapı da demirdi. Benim de astımım var, kapalı yerde kalamıyorum. Nefes alamıyorum. Nefes alamayınca kapıya vurdum. İki gardiyan geldi. Nefes alamadığımı söyledim. Bu arada çok kan kaybediyorum. Sonra beni doktora götürdüler. Doktor baktı, dedi ‘aşırı yırtılma var’. İlaç falan yaptı, bir şeyler yaptılar. Oradan aldılar, ‘Bir koğuş var, f.töcüler yatıyor’. Ben kim olduklarını bilmiyordum. Dediler, ‘Fethullah Gülen taraftarı bayanlar kalıyor. Sen onların içine gidersen seni öldürecekler.’ Dedim, neden beni öldürsünler; onlar insan değil mi? Zaten siz beni öldürüyorsunuz, ana rahmimi çıkardınız. Bana, ‘Seni oraya götürmek istemiyoruz’ dediler. Ben ‘Yok dedim, beni oraya götürün. Benim bildiğim kadarıyla onlar insanlar, insan. O havasız yerde öleceğim, yoksa siz beni öldüreceksiniz.”
Sonra bana bir kağıt getirdiler. Kağıtta, ‘İçerideki f.töcüler beni öldürürse cezaevi yönetiminin bir suçu yoktur’ yazıyor. Hiç korkmadan imza attım. Kendi kendime, ‘Kanamam var, orada kadınlar var. Bana bakarlar.’ dedim.
KAPI AÇILDI, BAKTIM BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR
Kapı açıldı, baktım 17-18 kadın var. Onlara baktım, başörtülü insanlar. Soluma döndüm baktım Kur’an var. ‘Tamam’ dedim, bunlar bana karışmaz. Gardiyan bana döndü dedi, ‘Kalmak istiyor musun hala’ dedi. Ölmek istiyorsan kal, dedi. Onlar duydu. Kadınlar ‘Neden öldürecekmişiz’ dedi. Gardiyan, ‘Bu da PKK teröristi, siz de f.tö teröristisiniz’ dedi. Emine isimli kadınlı dedi, ‘Biz insanları öldürmeyiz, biz insanları yaşatırız. Siz insanları öldürüyorsunuz’ Orada biraz tartıştılar. Ben dedim ki, ‘Kalacağım’. Ben kapının arkasında 2-3 dakika durdum. Adım atamıyordum, dizlerim titriyordu.
BİZ DE TERÖRİST DEĞİLİZ, SEN DE TERÖRİST DEĞİLSİN
Emine geldi, elimi tuttu. ‘Sen galiba çok korkuyorsun’ dedi. Sen dedi, ‘Korkma bacım’ bunlar yalan söylüyor. Biz insanız, terörist değiliz. Sen de terörist değilsin. Bize bunları yaşatanlar terörist. Korkma bizden’ dedi. Bir tanesi daha kalktı geldi. Ona ‘Hoca’ diyorlar. Boynuma sarıldı, ‘Bak kızım dedi, korkma bizden. Biz sana asla zarar vermeyiz. Baktım bir çocuk sesi. Etrafıma baktım, dedim burada çocuk mu var? Evet dediler, burada çocuk var. Ben böyle kötü oldum. ‘Allah’ım çocuk da mı burada’. Sonra beni bir yatağa oturttular. Bana bir battaniye ve çarşaf verdiler. Bana yatak serdiler, hazırladılar. Bana dediler, ‘Su yoktur ki seni yıkayalım ama senin üzerini değiştirebiliriz’ dediler. Bana pijama ve iç çamaşırı getirdiler. Çok üzüldüler. Bana, ‘Sen tek bu işkenceden geçmedin, hepimize bunu yaptılar’ dediler.
EKMEK ARASINA PEYNİR KOYUP GETİRDİLER
Akşam oldu, bize yemek geldi. Yemek de birer kaşık pirinç, pişmemiş. Birer kaşık nohut, bir dilim ekmek. Benim yemeğimi de önüme getirdiler. ‘Bunu ye’ dediler. Hocaları ‘ben de biraz peynir var’. Ekmeğin içine koydular verdiler. Ketılda su kaynattılar bana. Haftada 30 dakika su veriyorlar. Felaket bir şey. 1814’de Osmanlı tarafından orası yapılmış. Duvarlar çok yüksek. Duvarlar o kadar yüksek ki, o yükseklikten sonra yol geçiyor. Tuvalet patlak. İçeride sıçanlar vs. dolu. Ertesi gün bebek ağladı. ‘Bebeği görebilir miyim’ dedim. Emin misin, görmek istiyor musun’ dediler. Göreyim dedim. Bebeği gördüm, aman Allah’ım’… Etleri pişmişti; işte dediler, ‘kim terörist, kim zalim bu bebeği gör yeter!’
KUR’AN OKUMA SAATLERİ VARDI
Kadınlara, ‘sizin beni öldüreceğinizi söylediler’ dedim. Hepsi Kur’an okuyordu. Onların Kur’an okuma saatleri vardı. Ben okumuyordum. Televizyon izliyordum. Alışveriş yaparken hiç ayrım yapmadan benim payımı veriyorlardı. Onlardan hiç bir kötülük görmedim, gerçekten. O çocuğu gördükten sonra ben kusmaya başladım. Üzerinde bir tane tülbent vardı. Gerçekten dedim bu çocuk mu şimdi dedim. Evet, bu çocuk burada doğdu dediler. Annesinin vücudu hala siyahtı. Allah bırakmasın!
ALLAH O ÇOCUĞUN AHINI BIRAKMASIN
O kadar ben işkence gördüm ama o çocuğun işkencesi kadar hiç bir kurşun ciğerimi delip geçmedi. Çocuğun eti kalkmıştı. Süt vermiyorlardı, bez vermiyorlardı, krem vermiyorlardı, su vermiyorlardı ki, yıkayalım. Allah o çocuğun ahını bırakmasın. Başka bir şey demiyorum. Hadi büyüklere işkence yapıyorsunuz; o bebek ne PKK’lı doğdu, ne f.töcü doğdu. O melek. O çocuk hala rüyalarıma giriyor. Psikolojim bozuk. Bir çocuğu gördüğümde o aklıma geliyor. Allah ahını bırakmasın diyorum. Avukata geldi, ‘Acil Alman konsolosunu arayın beni buradan çıkarsın yoksa ben intihar edeceğim’ dedi. Su yok, yıkanma yok, yemek yok. Günde 30 dakika havalandırmaya çıkarıyorlar ama orası da kapalı. 1 ay 5 gün orada kaldım. Almanlar devreye girdi, beni Bakırköy Cezaevine götürdüler.
O ÇOCUK HALA BENİMLE BERABER
O çocuk ne oldu bilmiyorum. O çocuk hala benim hayatımdan çıkmamış, hala benim hayatımda. Bir gün rüyamda görmesem, diğer gün görüyorum. Ağır tedavi görüyorum. Bir Emine’nin adını biliyorum, bir de Hoca’nın. Eşi de müebbet almıştı. Eşi de bir okulda şoförmüş. Herhalde para falan götürüp bankaya yatırmış. Kadın çok gençti. Sanırım ikinci doğumuydu. Bir çocuğu da 1,5-2 yaşında, eşinin amcasına vermişler. Bu da hamileyken tutuklanmış.
TÜRKİYE İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKE AKP-MHP İTTİFAKIDIR
Bunu nasıl unutacağım bilmiyorum. Ben bir Kürt, onlar Türk. Hadi bize yapıyorlar; biz Kürdüz… Tamam bizi öldürmek istiyorlar. Ama insan kendi ırkından yeni doğan bir bebeğe de bunu yapıyorsa o insan çok tehlikelidir. Türkiye’de en büyük tehlike şu anki ucube rejim Erdoğan’ın kendisidir. Türkiye için tek tehlike AKP’dir şu anda. 4 yıl o cezaevlerinde yaşadım, 1 yıl rehin kaldım. Şunu gördüm; en büyük tehlike AKP ve MHP ittifakıdır. Sonunda da ortaya çıkacak. Türkiye’yi parçalan, mahfeden o adamdır; hiç kimse değil.