M. AHMET KARABAY-TR724.COM
Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının “lider sultasına itiraz” edip Necmettin Erbakan’ın yanından ayrılarak kurduğu AK Parti’de yolun sonu görünüyor. Erdoğan’ın tek umudu, muhalefetin parçalanmışlığına kaldı.
Bu başlık aslında dil mantığına ters. Bunu biliyorum. Benzeyen ile benzetilen arasındaki bağlantıda esas olması gereken, benzetilenin daha iyi bilinmesi.
Genç arkadaşlarıma bu benzetmeyi anlatabilmem için önce ANAP’dan ve onun sahip olduğu genel merkezden bahsetmem gerekiyor.
Genç kuşak, ANAP Genel Merkezi’ni hatırlamaz ama Türkiye’nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın adını bilir. 1980 darbesini yapanlar, ülkeyi kendilerine göre şekillendirdikten sonra yönetimi sivillere teslim etmek üzere seçime gitti.
6 Kasım 1983’te yapılan seçimlerde darbe lideri Kenan Evren, yine kendisi gibi asker kökenli olan Turgut Sunalp’in Milliyetçi Demokrasi Partisi’nin iktidar olmasını istiyor ve umuyordu.
Ancak sandıkta yüzde 45,1 oy alan Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi (ANAP) 400 sandalyeli Meclis’te 211 milletvekili kazanarak tek başına iktidar oldu.
O tarihlere kadar partiler, bir iş merkezini ya da mevcut bir binanın dönüştürülmüş halini genel merkez olarak kullanırlardı. Türkiye’de devrim niteliğinde değişimler yapan Turgut Özal, şanına layık bir genel merkez yapmaya koyuldu.
Yapılacak genel merkez için mimarlık şirketleri projeler üzerinde çalışmalar yürüttü. Sonunda 4 proje arasından tercih yapıldı. 1986’da Doğan Tekeli-Sami Sisa Mimarlık Şirketi’nin projesi beğenildi. 1989’da inşaat bitirildi.
O tarihten itibaren siyasetin nabzı Mamak Altınevler’deki ANAP Genel Merkezi’nde atmaya başladı. Gazeteciler, burada yapılan toplantılardan bilgi sızdırmak için büyük çabalar harcardı.
Medyanın özgür olduğu o dönemde, gazetelerin yürüttüğü muhalefetten Özal’ı bunaldığı zamanlar oldu. 26 Mart 1989’da yapılan yerel seçimlerde ANAP, büyükşehirleri Sosyaldemokrat Halkçı Parti’ye (SHP) kaptırdı.
ANAP, 20 Ekim 1991 Genel Seçimlerinde tek başına iktidarı kaybettiği gibi, artık birinci parti bile değildi. Yüzde 26,2 oy alan Süleyman Demirel’in liderliğindeki Doğru Yol Partisi artık ülkenin en büyük partisi haline geldi.
Refah Partisi’nin kapatılması ardından kurulan Fazilet Partisi’nde Tayyip Erdoğan ve arkadaşları 2000 yılında “Yenilikçilik Hareketi” başlattı. Erdoğan’ın o tarihlerde Erbakan’a niçin isyan ettiklerini anlatırken söyledikleri “tek adam sultasına başkaldırı” olarak özetlenebilir.
Kollektif aklı harekete geçirecekleri iddiasıyla yola çıkanlar, Erdoğan’ın etrafında kenetlendi ve 3 Kasım 2002 seçimlerinde bir yıl önce kurulan AK Parti’nin önü açılmış oldu. ANAP, DYP ve MHP baraj altında kaldı. Hiçbir siyasi geleneği bulunmayan Cem Uzan da elindeki medya gücüyle yüzde 7,3 oy alınca yüzde 34,3 oy alan AK Parti, 450 sandalyeli Meclis’te 363 milletvekilliği kazandı.
2007, 2011 ve 2018 seçimlerinde ülke her defasında farklı atmosferlere sokuldu ve AK Parti bu seçimlerde zafer kazanan taraf oldu. 31 Mart 2019 seçimleri, iktidar açısından 1989 seçimlerine döndü. 30 yıl önce iktidardaki ANAP’ın seçimleri kaybetmesi gibi, AK Parti de büyük şehirleri kaybetti.
ÇÖKÜŞÜ FARK ETMEYEN SADECE BEŞTEPE SARAYI
AK Parti, büyük bir gerileme yaşıyor. 2021 yılı Kasım ayından itibaren ekonomiyi yönetme becerisini kaybetmesi, ülkenin bir yıl içinde yüzde 60 dolayında fakirleşmesine neden oldu.
6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli yaşanan iki depremde sergilenen beceriksizlikler, halkın iktidara özellikle de Beştepe Sarayı’na duyduğu öfkeyi artırdı.
Beştepe Sarayı, Tek Adam yönetim sistemiyle ülkede her şeyi kontrol altında tuttuğuna inanıyor. Aslında aşırı özgüvenin ortaya çıkardığı bir zaaf yaşıyor.
20 Mart Pazartesi günü, üç skandalın birden yaşanmasını, “AK Parti’nin dün hüzün günüydü” başlıklı yazımda bütün detaylarıyla anlattım.
Magazin figürü deseniz de Müge Anlı’nın ironik bir dille “yok öyle bir şey” diyerek aday olmadığını açıklaması, Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan’ın ittifakı kabul etmemesi ve ekonominin eski patronu Mehmet Şimşek’in “işin başına geç” teklifini reddetmesi, büyük bir şok yaşanmasına neden oldu.
Ekonominin patronu gibi görünen iki Nurettin’in orta yerdeki halini düşünün. Nebati ve Canikli, “Siz bir işe yaramıyorsunuz. Ama daha iyisi de benimle olmak istemiyor” konumunda dolaşacaklar.
AK Parti cenahında büyük bir panik var. Bu mahalleyi yakından tanıyan biri olarak bunu net bir şekilde gözlemleyebiliyorum. Teşkilatın çalışma şevki bütünüyle yok olmuş gibi. Orta yerde neredeyse “dava” diye dolaşan sadece menfaatlerinin bozulacağından korkan insanlar var. Bunların “dava” diye dolaşmaları, samimi insanları daha çok sahadan uzaklaştırıyor.
Kimileri medyanın gücünden söz ediyor. Beyinleri yıkadığından dem vuruyor. Evet, Erdoğan bu ülkenin medyasının yüzde 90’ını kontrol ediyor. Muhalif gibi görünenleri de büyük ölçüde etkisizleştirmenin yolunu bulmuş durumda.
Üstelik iktidar medyasına yön verenler, halkın İslamcı kodlarına hitap etmede dünün hakim medyasının laiklik dayatmasından daha başarılılar.
Bu bilgilerin hepsi doğru. Ama şundan emin olun. Büyü bozulmak üzere.
İktidar kanadında istihbarat zaafı ve korku yüzünden yukarıdan bilgi gizleme bunların sonunu hazırlıyor.
Düşünün, Fatih Erbakan, iktidara destek açıklaması yapacak diye TRT canlı yayına giriyor. Mehmet Şimşek, ekonominin başına gelmeyi kabul edecek diye genel merkezin önüne kürsü yerleştiriliyor.
Aynı gün içinde hepsi hayal kırıklığına dönüşüyor. 20 yıldan bu yana muhalefeti tiye alanlar, şimdi çok daha trajikomik hale düşmüş durumdalar.
20 Mart günü AK Parti Genel Merkezi, 14 Mayıs 2023 Pazar akşamının provasını yaşamış oldu. Seçimleri kaybettikleri günün akşamı ülkeyi yöneten AK Parti’nin genel merkezi, bomba atılmış gibi terk edilmiş olacak.
Yazımın girişinde dünün o ihtişamlı ANAP Genel Merkezi’nin yapılışından söz etmiştim.
5 yıl boyunca Balgat’ta faaliyet gösteren AK Parti Genel Merkezi, 2007 Haziran ayında Söğütözü’nde inşa edilen dev plazaya taşındı.
Selçuklu mimarisiyle yaptırılan binanın 4‘ü yer altında olmak üzere toplam 14 katı bulunuyor. Akıllı bina olarak tasarlanan yapıyı, 14 Mayıs akşamından itibaren farklı bir kader bekliyor olacak.
Görkemli ANAP binası, yıllar sonra DYP-ANAP’ın birleşip Demokrat Parti adını almasından itibaren kısa bir süreliğine parti Genel Merkezi olarak hizmet gördü. 2011 yılına gelindiğinde de partinin borçları nedeniyle satılmak zorunda kalındı.
Daha sonra ne mi oldu? Satın alan şirket, Eylül 2011’de bir bölümüne hemen inşaat makinaları sokup yıktırdı.
ERDOĞAN’IN TEK UMUDU MUHARREM İNCE HALİNE GELDİ
Erdoğan’ın bütün umudu seçimleri ikinci tura bırakmak. Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa, Parlamento seçimleri bitmiş olacak, yeni Meclis görevine başlayacak. Milletvekillerinin odak merkezi seçim bölgeleri olmaktan uzaklaşmış ve Ankara’daki görevleri olacak.
Bu da muhalefetin sandıklarla ilgili kurduğu denetim mekanizmasının büyük ölçüde tavsamasına yol açacak. Çünkü seçilen seçilmiş ve iş büyük ölçüde bitmiş olacak. O tarihten itibaren iş büyük ölçüde iki ismin yarışına dönüşecek.
İşte bu durum devlet mekanizmasını elinde tutanların istedikleri gibi ortalıkta at koşturmalarına zemin hazırlayacak.
Muhalefeti bölmek üzere ortalıkta bir görev üstlenmiş olan Memleket Partisi lideri Muharrem İnce, şimdilerde Erdoğan’ın en büyük umudu durumunda.
Fatih Altaylı’nın Habertürk’teki programına konuk olan İnce, büyük ölçüde Erdoğan’ın hayallerini boşa çıkaracak kötü performans sergiledi. Bütün kininin CHP Genel Merkezi’ne olduğunu net bir şekilde ortaya koymuş oldu.
Yapılan birinci tur hesabı, dünkü programla birlikte İnce’yi hayli zora soktu. İnce, birkaç televizyon programına daha katılsa muhtemelen risk olmaktan çıkabilir.
Bütün mesele, “Ben kazanamayacaksam Erdoğan kazansın” tutumunda olan Muharrem İnce’yi seçmen nezdinde gözden düşürmek.