Biz bu katilleri çok tanıyoruz.
Katliamlarını biliyoruz.
Biz de not ediyoruz.
Bu katillerin suçu ve günahı o kadar kabarık ki…
Katlettikleri insanların listesini tutuyoruz.
Katliamlara dair notlar listesi o kadar uzun ki…
–Robiski Katliamı,
–Suruç Katliamı,
–Gar katliamı,
–Manisa-Soma,
–Bartın Amasra Madem katliamı,
–Gezi Parkı’nda sergilenen vahşet!
Sonra,
16-20 Temmuz Sivil darbesiyle, OHAL kılıcıyla yapılan katliamlar.
Binlerce KHK’lının katillerini, çatık kaşları, abus yüzleri, acayip çehreleriyle çok iyi tanıyoruz.
Gözaltında işkenceyle Yiten Canlar’ın ( https://yitencanlar.com/ ) katillerini, tek tek ve altını kalın çizgiyle çizerek not ediyoruz.
Kim oldukları, hangi dehlizlerden emir aldıklarını iyi biliyoruz.
Pandemi döneminde vefatları gizleyen katili de beyinlerimize not ettik.
Şimdi not tutma sırası, katili ve katil zanlılarının kabarık suçlarını hatırlatma sırası bizde.
Depremin baş katilini, şimdiye kadarki suçlarından dolayı yakinen tanıyoruz.
İmar aflarını, büyük müjde olarak meydanlarda sıralayan küfürbaz, ağzı ve kalbi bozuk şahsının yaptıklarını, tarihin kirli sayfalarına bırakmak üzere not alıyoruz.
Depreme müdahale ettirilmediği ilk iki üç gün kendisi kayıplara karıştığı için, yardıma koşanlara ‘namussuz’ diyen katilin sözlerini unutturmak mümkün mü?
Kızılay çadırlarını satan hırsız arsız ve ahlaksızları not almamak ve bunu unutmak mümkün mü?
Demirden, betondan ve malzemeden çalan, partili belediye başkanlarını, yandaş müteahhitleriyle insanlarımızı çürük binaların ve enkazların altında ölüme terk eden ve bunları koruyup kollayan depremin katliamcılarını not almamam mümkün mü?
Yıllardır toplanan deprem vergileri, “örtülü veya örtüsüz” ödenekler adı altında yandaşlarına yüzü kızarmadan aktaran ve hazineyi boşaltan bu arsız ve hırsız katilleri bilmeyen kaldı mı acaba yeryüzünde?
İşte bu nedenle; enkaz altında kaldı on binlerle topyekûn bir millet olarak.
Aslında sadece insanlarımız enkazın altında kalmadı.
Katillerin kurmuş olduğu bu ucube sistem ve tek adam rejimi enkaz altında kaldı.
Adıyaman’da helallik istemek, suçunu ve günahını, yaptığı katliamların aynı zamanda itirafıdır aslında.
Çünkü bu kadar yanlıştan sonra doğrulara varmak abesti zaten.
Bu yıkık ve virane beldelere uğrayanların nefesi kesiliyor.
Beton enkazlarına bakanların kanı donuyor.
Bu kadar yanlıştan, hayır ummak absürt.
Şuursuz kitlelerin de olup bitende payı var elbet.
Bile bile gelen katliamlarda sessiz yığınların kabahatini görmemek körlük olur.
Ve elbet,
Hatalar ihmaller zinciriyle büyük bir felakettin içine düştü memleket!
Milyonlar üşüyor, ama o sarayında ısınıyor.
Oysa dünyada üşüyen varsa sen de ısınamazsın, nasıl ısınıyor, nasıl uyuyor, nasıl nefes alıyorsun?
Bu felaket, kara bahtlı Anadolu’nun bahtına, yeni karalar ekti.
Yağmalanan, talan edilen Anadolu, Moğol istilasına rahmet okutan facia yaşıyor.
İhmaller zincirine yeni zincir ekleyen, facia olduktan sonra kulaklarının üstüne yatan, 15 gün sonra olay yerine varan katillere lanet olsun.
Kartondan kutular dikip, yurdun insanına bu kutulara yerleştirenlere, kartondan yapıların projelerini onaylayanlara ve de bu yapıları balçıktan zeminlere diken inşaatçılara lanetler olsun.
Ne ekonomik ne kültürel ne de sosyal hiçbir çözüm üretemedi, bu hırsız ve katiller.
Bilgili, birikimli, tecrübeli insanları bozuk para gibi harcadılar.
Sürgünlere mahkûm ettiler pırıl pırıl insanları, ülkeyi baştan başa yağmaladılar, Hülagü’nün yeni yetmeleri…
Geriye, inisiyatif alamayan, korkak, cahil, evet efendimci tipler kaldı.
Her tarafta hak hukuk tanımazlar hakim oldu.
Şeytan hile ve oyunları bitmediği gibi, bunlarda film, fırıldak ve fırtına bitmiyor elbet.
Külahlardan yeni tavşanlar çıkarma peşindeler…
Milletin uyku halini nasıl uzatırız.
Algılar, cilalamalar…
Tüm köşe başlarını ele geçirdikleri, medyayı ablukaya aldıkları için bu cilalama işini de etraflı bir şekilde yapıyorlar.
Özgür medya yer ile yeksan…
Dünde bugüne,
Kimini gasp etti, kimini açık-aleni kimini ise dolambaçlı yollarla tehdit ederek, baskı uygulayarak, susturdular.
Böylece, gerçekleri perdeleyen ve gölgeleyen, doğruları yok eden; yalan, hile, hurda ve gayri meşru siyasetlerini yürütmek için sürekli algı dalgalarını pompalıyorlar.
Karanlık dehlizlerde, bin odalı saraylarda ve köşklerde pişirip olgunlaştırıyorlar sinsilikleri, tuzakları, kirli planları değişik ambalajlamalarla meşguller.
Bunu yaparken, din, iman, vatan, bayrak gibi değerleri de sos olarak kullanıyorlar.
Bütün yüce değerleri paspas gibi kullanıyorlar.
Yalanın, iftiranın, karalar çalmanın bini, bir para…
21 yıllık algı bataklığını “ustaca” kullandı, bu hukuksuz rejimin mucidi.
Mantık ve muhakeme yürütmeyenleri algıyla yönettiler.
Göz boyamayı, cambaza bak oyunlarını çok iyi biliyorlar…
Bugüne değin, bu algılarla, çaresiz insanları uyutmayı başardılar.
Milleti açlığa mahkûm edip, karnelere, yardımlara bağladılar, kapılarının kulları haline getirdiler.
Siz bu katil(ler)i eşgalinden tanıyorsunuz değil mi?
Tuttuğunuz not defterlerini iyi muhafaza ediniz, çünkü yakında onların defterlerini dürecek fırsatı elde edeceksiniz!