Hukukçular, AKP hükümeti tarafından gerçekleştirildiği söylenen işkence, adam kaçırma ve yaklaşık 200 bin kişinin haksız yere hapsedilmesine ilişkin ayrıntıların yer aldığı tanık ifadelerinden oluşan dosya ile ilgili bugün basın açıklaması yaptı.
Dosyada ‘AKP rejimi yüz binlerce muhalife karşı insanlığa karşı suç işlemiştir’ denilerek işlenen suçların ‘sivil halka karşı yaygın ve sistematik bir saldırı’ anlamına geldiği ve UCM tarafından sorumlular hakkında dava açılması gerektiği anlatılıyor.
UCM başvurusunda, mağdurların Kenya, Kamboçya, Gabon, Arnavutluk, Bulgaristan, Moldova, Moğolistan ve İsviçre’den kaçırılarak Türkiye’ye geri götürüldüğü 17 zorla kaybetme vakası ile 800 kişiye işkence yapıldığına dair ifadeler de yer alıyor ve bu ifadelerin ‘işkencenin nasıl geniş ve devamlı bir ölçekte uygulandığını ayrıntılı olarak açıkladığı’ belirtiliyor.
Türkiye’nin Roma Statüsünü imzalamaması problem oluşturmuyor
Türkiye, UCM’yi kuran Roma Statüsünü imzalamadığı için UCM’nin yetki alanında yer almıyor. Ancak hukukçular UCM’nin 2019 yılındaki emsal kararına dikkat çekiyor.
UCM, 2019 yılında Myanmar’ın Rohingya Müslümanlarına yönelik etnik temizliğini, Myanmar mahkemenin yetkisini tanımamasına rağmen, soruşturabileceğine karar vermişti. Bunda mağdurların çoğunun UCM imzacısı olan Bangladeş’e sınır dışı edilmesi etkili olmuştu. Bu nedenle de mahkeme, ‘suçun unsurlarının bir üye devlette işlendiğini’ savunarak yetkili olduğuna karar verdi.
Aynı şekilde, Türk yetkililerin sadece Türkiye’de değil, iddia edilen suçların bir kısmının UCM üyesi 45 ülkenin topraklarında işlendiği ve Türkiye’nin düşman olarak algıladığı kişileri sınırlarının çok ötesinde takip ettiği belirtilerek UCM’nin yargı yetkisine sahip olduğu savunuluyor.
Türk yetkililerin etkisiyle UCM’ye taraf 45 devletin topraklarında da insan kaçırma, keyfi olarak özgürlükten mahrum bırakma, sınır dışı etme, kimlik/pasaport temini gibi en temel hizmetlerden mahrum bırakma ve Erdoğan rejimine muhalif olanları toplu olarak işten çıkarma gibi suçların işlendiğini gösterildi.
Mahkemeye yapılan başvuru, Türkiye’nin UCM’ye taraf 45 ülkede işlediği İnsanlığa Karşı Suçları belgeliyor: Afganistan, Arnavutluk, Avusturya, Bangladeş, Belçika, Bosna Hersek, Burkina Faso, Kamboçya, Kanada, Çad, Kongo, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, Gabon, Gürcistan, Almanya, Yunanistan, Gine, Ürdün, Kenya, Liberya, Litvanya, Lüksemburg, Madagaskar, Mali, Moğolistan, Hollanda, Nijer, Nijerya, Kuzey Makedonya, Peru, Polonya, Moldova Cumhuriyeti, Romanya, Senegal, İsviçre, Tacikistan, Gambiya, Tunus, Uganda, Birleşik Krallık, Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti, Venezuela ve Zambiya.
Başvuruyu kimler imzaladı?
Belçikalı avukatlık bürosu Van Steenbrugge Advocaten (VSA), önemli sayıda mağdur adına Prof. Dr. Johan Vande Lanotte, Belçika eski Başbakan Yardımcısı ve Uluslararası İnsan Hakları hukuku konusunda tanınmış profesör.
Eylül 2021’de Cenevre’deki Türkiye Mahkemesinin organizatörü Belçika merkezli Turkey Tribunal isimli STK adına başkan Prof. Dr. Marc Baron Bossuyt, Belçika Anayasa Mahkemesi eski başkanı ve BM İnsan Hakları Komisyonu eski başkanı.
MEDEL (Magistrats Européens pour la démocratie et les libertés), 16 ülkeden 23 ulusal örgütten oluşan ve 18 bin hakim ve savcıyı temsil eden bir hakim ve savcı örgütüdür ve MEDEL adına Başkan Hakim Mariarosaria Guglielmi.
Başvuru ile birlikte UCM Savcılık Ofisi’ne (OTP) gönderilen mektubun Türkçe tercümesi ekte yer almaktadır. UCM Savcılığına sunulan başvuru 4,000 sayfalık hukuki ve olgusal analizden oluşmakta ve Erdoğan rejimi tarafından mağdurlara ve ailelerine dayatılan sessizliği bozan yüzlerce kişinin ifadesini içermektedir.ENSAR NUR-TR724