M. AHMET KARABAY- YORUM/TR724.COM
Sarkacın iki ucunda yaşamayı seviyoruz. Ya tam seviyoruz veya nefret ediyoruz vesselam. Mantık değil duygularla yaşamayı seçiyoruz. Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ikinci tur için yaptığı konuşmada kullandığı “Fetö” kelimesine gösterilen tepki üzerine dostlarla sohbet etmek istiyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun son videosunu izlemeyenler için kısa bir hatırlatma yapmam gerekiyor. Üçüncü aday Sinan Oğan’ın aldığı yüzde 5’lik oy kitlesinin, ikinci turda Erdoğan’a destek vermesinin önüne geçmek isteyen Kılıçdaroğlu, kampanya döneminde farklı zamanlarda söylediği sözlerden seçki tarzında bir konuşması yaptı.
Sığınmacılarla ilgili “göndereceğiz” vurgusunun altını çizdi. Geçmişte domuzbağı ile insanları öldürenler ve kadınları eşya gibi görenlerle mücadele edeceklerini belirten Kılıçdaroğlu, ülkeyi böldürmeyeceklerini, Amerika ve Fetö ile işbirliği yapıp milli orduya kumpas kuranlara bu ülkeyi bırakmayacaklarını söyledi
Türkiye için #KararVer pic.twitter.com/4uqBubVCRb
— Kemal Kılıçdaroğlu (@kilicdarogluk) May 17, 2023
KILIÇDAROĞLU’NU DOĞRU YERE KONUMLANDIRMALI
Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu’nu doğru yere konumlandırmalı. Aksi takdirde bugün de yanılır ve şayet kazanmış olsa yarın da benzeri duygular çok yaşanır.
Kemal Kılıçdaroğlu, Gülen Cemaati mensuplarına karşı kullandığı bu ifadeyi ilk kez telaffuz etmedi. Daha önceki Meclis konuşmalarında defalarca dile getirdi. Buna ilk kez duyuyormuş gibi tepki göstermenin doğru olmadığı görüşündeyim.
Öncelikle Kılıçdaroğlu’nu doğru yere konuşlandırmamız gerekiyor. Brezilya’da Liberal Partili diktatör heveslisi Jair Bolsonaro’ya karşı mücadele eden ve seçimi kazanan Luiz Inácio Lula da Silva, siyaset literatürüne geçen bir söz söyledi:
“Bu seçim cennetin kapılarını açma seçimi değil; cehennemin kapılarını kapama seçimi.”
Kılıçdaroğlu, ülkeyi her açıdan bir felakete sürükleyen Tayyip Erdoğan’ın saltanatını yıkacak isim olmaktan başka bir yere oturtulursa yanlış yapılır. Kılıçdaroğlu’na tek bir vaadi için bile oy verilebilir:
“Hukuka dönüşü sağlayacağız.”
Biri size hayat hakkı tanımıyor, bırakın kamu kesiminde özel sektörde bile iş bulmanıza engel oluyor “Ağaç kabuğu yesinler” diyor, yargısız infaz yapıp yıllarca hapiste tutuyor, yaşama hakkını elinizden alıyor.
Kılıçdaroğlu ise hukuka dönüp adil yargılanma ortamı hazırlayacağını söylüyor. Hatırlayın, iktidarın en tepesindeki isim, adı bir şekilde Gülen Cemaati ile ilişkilendirilmiş olan herkesi “dört harfli” torbaya atıp hiçliğe mahkum ederken daha ergenlik yaşına gelmemiş askeri öğrencilere ve erlere kim sahip çıktı? Bu ülkede yıllardır “hak, hukuk, adalet” diye verilen mücadelenin liderliğini kim yaptı?
Bu soruların bir tek cevabı var, o da Kemal Kılıçdaroğlu.
Ancak, Kılıçdaroğlu’nu “cennetin kapılarını açacak” lider değil, “cehennemin kapılarını kapatacak” kişi olarak görmenin ötesinde bir yere konumlandırmak da büyük hata olur.
TÜRKİYE’NİN SEÇMEN KİTLESİ
Son seçimler, Türkiye’nin seçmen kitlesinin dağılımını daha net ortaya koymuş oldu. Buna göre tablo şöyle;
Muhafazakar dindar: Yüzde 40
Türk milliyetçisi: Yüzde 25
Laik sol: Yüzde 25
Kürt solu, sosyalist: Yüzde 10
Kimse kusura bakmasın, yüzde 40 dolayındaki muhafazakar dindar kesimde ve yüzde 25’lik Türk milliyetçisi grubunun içinde kendinden olmayana yaşama hakkı tanıma söz konusu değil. “Yaşama hakkı” tabirini hayat/ölüm anlamında kullanmadım. Kendi kimliğinle var olma anlamında ifade ettiğimin altını çizmek istiyorum.
Acı bir gerçek belki ama kendinden olmayana yaşama hakkı bu tabloda sadece yüzde 25’lik dilim içinde mümkün. Lütfen kimse önüme, cemaat ve tarikatların bu dönemde ne kadar rahat ettiği teziyle gelmesin.
Mutlak biat etmişseniz ve gönderilecek lütufla yaşamayı kabul ederseniz ve Erdoğan sisteminin bir aparatı olmaya soyunursanız elbette sorun yok.
Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden haklı olarak rencide olmuş binlerce kişi var. Bu yaklaşımı asla onaylamıyorum. Ben gazetecilik dışında hiçbir şey yapmadım. Sırf muhalif gazetecilik yaptım diye tutuklanıp yıllarca hapiste tutuldum.
Bu dönemin acısını yüreğimin derinliklerinde ve iliklerinde hissetmiş biri olarak kendi uyguladığım düşünce tarzını paylaşmak istiyorum.
Kılıçdaroğlu’nun söylediği her sözünü irdelemeye kalkmıyorum. Sadece kendimi ifade etme ortamı olarak “laik sol” kesim içinde yer alan bir partiye oy vermeyi seçiyorum. Oraya oy vermek beni rahatsız ettiğinde Erdoğan ve tayfasının benim hakkımda söylediği sözleri hatırlıyorum. Ve bir de şunları:
♦️ Ülkenin cehenneme çevrilmesinden dolayı, burada yaşama hakkı bulamadığı için yurt dışına çıkmaya çalışırken hayatını kaybedenleri…
♦️ Darbeci diye öldürülüp “hainler mezarlığı” adını verdikleri yere gömülenleri…
♦️ Hiçbir suçu olmadığını bildiğim insanların halen cezaevinde tutulmaları…
♦️ Vatan sevdası ile yürekleri tutuşan yüzbinlerce insanın, gelirse tutuklanıp hapse atılacağını bildiklerinden Türkiye’ye gelemedikleri gerçeğini…
♦️ Tutuklanıp ailemden ve dostlarımdan koparılıp dört duvar arasına atıldığımı ve orada yaşadıklarımı…
Cemaate gönül verdiği bilinen kimi isimler, Kılıçdaroğlu’nun ulusalcı oylara sempatik görünmek için söylediği sözlere kırgınlıklarını ve kızgınlıklarını üst perdeden dile getiriyorlar. Haklı olabilirler. Kim bilir belki doğru da yapıyor olabilirler.
Ben kendi adıma gördüğümü ve düşüncelerimi dile getirdim.
Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda kazanıp kazanmayacağını da bilmiyorum. Bildiğim şu, diyelim ki Erdoğan ikinci turda Sinan Oğan’a verilen oyların da bir kısmını alıp seçimleri kazanacak.
O zaman şunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Şu veya bu nedenden dolayı Kılıçdaroğlu’na kızıp sandığa gitmediğinizde bu kez Erdoğan’ın nasıl kazanacağına cevap aramak durumundayız.
Yüzde 51-52 ile kazanmış bir Erdoğan mı yoksa yüzde 60-65 ile kazanmış bir Erdoğan mı istersiniz? Açık farkla kazanması halinde neler yapabileceğini kestirdiğiniz Erdoğan mı daha iyi?
Sırf bu sorunun cevabı bile 28 Mayıs’ta sandığa gitmeye değer.
Ayrıca, oyların çalındığı iddia ediliyor. Partinin içinde bulunan önemli birkaç ismin verileri AK Parti’ye aktardığının ortaya çıktığı söyleniyor.
Neler olduğu belli olduğuna göre, bunların önünün alınması ve yüklenilmesi halinde Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimali söz konusu. İki turlu seçimlerde her zaman birinci turda önde çıkan aday kazanmıyor.