Bugün halk neyi oylayacak?
17-25 Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sırasında “Oğlum paraları sıfırladın mı?” diyerek, memleketin parasını söğüşleyen, milletin parasını sıfırlayanı mı?
Yoksa, kadın, çocuk ve yaşlılara bile acımadan zulmeden diktatörü mü?
Ya da resmi rakamlara göre 50 küsür bin; ama aslında 150-200 bin vatandaşımızı canlı canlı deprem enkazında, kendi haline terk edeni mi?
Veyahut, deprem felaketinin ilk gününde ‘be ahlaksız, be namussuz, be adi’ diyerek, sokak diline sarılan, küfürbazı mı?
Veya seçime 48 saat kala, Sultangazi’de sinirlenip mikrofonda, “küfrettirmeyin!” diye ağzı bozuk, tıynetini ortaya koyanı mı?
Türkiye’de bir politikacının bu kadar irtifa kaybettiğini hatırlamıyorum.
Onun için siyaset tarihine kara bir leke olarak geçti bu zehirli dilin sahipleri.
Muhalefet Liderleri icraatlarını anlattı.
İrili ufaklı muhalifler, muhalif görünümlü ama Saray’a çalışan, değirmenine su taşıyan Muharrem İnce gibi ayarsızlar, kirli planlarını sergiledi, diyeceklerini dediler.
Eteklerdeki taşlar döküldü, gerçek yüzleri ortaya çıktı.
Şimdi söz milletin!
2018 İLE 2023 ARASINDAKİ FARKI?
Aralarında bizlerin de olduğu 1 milyon 798 bin 505 ‘gurbetçi’ oyunu kullandı, Türkiye’ye taşınan oylarımız şuanda sayılıyor.
24 Haziran 2018’de yurt dışında kayıtlı seçmen sayısı 3 milyon 44 bin 387 idi. 14 Mayıs’ta bu rakam; 3 milyon 416 bin 172 oldu.
Bir önceki seçimde 1 milyon 526 bin 615 kişi oy kullanırken, bu seçimde ise; 1 milyon 798 bin 505 kişi, 73 ülkede, iradesini sandığa yansıttı.
Buna göre 2018’de yurt dışında seçime katılım oranı yüzde 50,1 iken, 14 Mayıs’ta yapılacak seçimler için bu oran yaklaşık yüzde 53’e
tekabül ediyor. Böylece 2023’teki katılım, 2018 yılındaki oranla, az farkla geçti.
AVUSTRALYA’DA SEÇİME KATILIM VE OY ORANI?
YSK’nın resmi rakamlarına göre; dört yıl önce Avustralya’da kayıtlı seçmen sayısını 46 bin 752 bin olarak açıklamıştı.
Bu seçimde ise; 7 bin 150 yeni seçmenle, 53 bin 902′ye yükseldi.
Her ne kadar dünya genelinde ve Avustralya özelinde seçmen artışı olsa da sandığa gideceklerle ilgili beklentiler, arzu edilen rakama ulaşmadı.
Çünkü, Avustralya’da kayıtlı 53 bin 902 seçmenden, sadece 18 bin 965’i, oy kullandı.
Ülke tarihinde ilk defa böyle kritik bir seçim sürecini yaşadığımız bir gerçek.
Ne yazık ki medeni ülkeler gibi olamıyoruz.
Sporumuz da seçimimiz de siyasetimiz de hep kavga ve gürültü.
Sanki seçim değil, savaşa gidiyoruz.
Asıl can yakıcı nokta, sandık güvenliğinin dip yaptığı bir süreç yaşanıyor.
Sözüm ona dindarların, memlekete 21 yıllık mirası!
Çalma,
Çırpma,
Taşlı sopalı saldırma,
Tehdit,
Nefret dili,
Tüm milli ve manevi değerleri yerle bir etme aymazlığı….
Hırsızlığın cihad-ı ekber sayıldığı mide bulandırıcı bir iktidar devri.
Hâkim rejimin aparatları hırsızlık yapar endişesiyle cumhur, adeta elinde sopasıyla sandığı gözetler hale geldi memleket.
Tedirginlik zirvede.
KİRLİ TUZAKLAR VE SİNSİ PLANLAR SYDNEY’E KADAR ULAŞTI:
Ana muhalefet lideri ve Cumhurbaşkanı adayı (Kemal Kılıçdaroğlu) son mitinglere suikast endişesiyle çelik yelekle çıktı.
Şaibeli bir iktidar ve şaibeler dönemi…
Ahali; canların yandığı, kirli suikastların yapıldığı, saldırı ve tuzakların kurulduğu seçimi daha önceleri gördü bu iktidar döneminde.
Şenlik havasındaki meydanlar, saldırı haberleri nedeniyle tedirginlik ve endişe platformlarına dönüştü.
Çalıp çırpmayı meslek haline getirenler; seçmen kitlesinin kafasında soru işareti.
Sadece ülke içinde değil, ta Avustralya’ya kadar uzanan rezillikler tedirginlik sebebi.
Sydney, Melbourne ve Canberra’da bu seçimde sandıklar, diyanetin imamlarına ve diplomasi kültüründen uzak, çakma konsoloslara teslim edildi.
‘Kuzu kurda teslim ediliyor’ endişesi nasıl yaşamasın ki?
Nihayetinde haklıydılar.
Mesela, Sydney’deki sandıklarda ‘sahtekarlık’ yapıldı.
Sahte oy pusulasına dair haberler ve bu usulsüzlüklerle ilgili şikâyet dilekçesi haberi, buradan ulaştı ülkemize.
Muhalefet partileri, Sydney’deki sahtekarlıkta taksiratı olanlar hakkında suç duyurusunda bulundu.
Camileri siyaset bulaştırılırsa, diyanet ve din görevlilerinin şaibe altında kalması kaçınılmaz olur.
Çünkü, camilerin vıcık vıcık siyasetle kirletildi.
Çünkü; cemaatler arasına fitne sokuldu.
Bu nedenle hem din hem de mabetler, ne yazık ki, nefret objesine dönüştü.
Ülke; günümüz muktedirleri sayesinde, mal ve can güvenliğinin tehlike altında olduğu bir yere dönüştü.
ALİ ŞERİATİ’NİN TESPİTİ:
Öyle ya!
Allah’ın vasıflarını taşımakla tanımlanan liderler gördük bu garip dönemde.
Gurura kapılmakla itham edildi Peygamber.
Bakara -makara diye Allah’ın kelamıyla bu dönemde dalga geçildi.
Elde Kur’an ve seccadeyle miting miting yalan ve iftiralarla dolaştı, yüzsüzler.
Parti afişleri ve miting cümbüşleriyle siyaset arenalarına dönüştürülen mabetler, bugünkü muktedirlerin bize armağanı.
Gasp edilen okul, yurt ve yuvalar, troller sayesinde partilerin karargahlarına dönüştü.
Bu karanlık dönemde, zekât, sadaka, kurban, hayır ve hasenat gibi iyilik kavramları değersizleştirildi.
Sonuç olarak, 14 Mayıs seçimi iki şıklı büyük bir sınav.
Ya yukarıda sıraladığımız tüm olumsuzluklar devam edecek ve karardıkça kararacak ülke.
Veya 21 yıldır süren, bu kapkara dönem kapanacak.
Ya otokrasiden yana tercihte bulunulacak ya da demokrasiden yana seçim yapılacak.
Ya baskıdan yana tavır konacak, ‘zulme devam’ denecek veyahut eşik aşılıp, özgürlük yoluna girilecek.
Ya kin, öfke, nefret dili, ya da sevgi, barış, özlenen kucaklaşmalar…
Hasılı, 14 Mayıs her açıdan tarihi bir yol ağzı.
Bugün tarihi seçim günü aynı zamanda Annelerimizin günü!
Anadolu’nun analarının, talihin yaver gidip, şu kâbusun son bulması dileğimiz elbet.
Ya analar bağırlarına taş basıp, sevdiklerinin yollarını gözleyecek ya da zulmet dağılıp seven sevdiğine erecek.
Elbette 15 Mayıs’ta ‘Cennet kapıları’nın açılmayacağını biliyoruz ama Türkiye’yi ‘Cehennem çukuruna’ çevirenlerin mazlumun yakasından düşeceğini umut ve ümit ediyoruz. Kesin olan şu ki, 15 Mayıs,14 Mayıs’tan daha iyi olacak.
Ali Şeriati’nin sözüyle bitirelim.
Şeriati der ki:
“Tek hurmayla beslenen peygamber” ve “Yamalı cübbe giyen Ömer” hikayeleriyle halkı kandırıp, kendileri için saraylar inşa ettiler.
Halkımız ya yalancıların hikayelerine kanıp, tatlı uykusuna devam edecek; ya da silkinip, bu yalandan hikayeler bitsin artık, diyecek.
e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au