Adil Ömer Erdem-
Kemal Kılıçdaroğlu seçime bir kaç gün kala Tayyip Erdoğan’a daha önce defalarca yaptığı çağrıyı yeniledi: Gel beraber televizyona çıkalım. Senin televizyonlarından birine. Sen promterinle, danışmanlarınla, avanelerinle, kimle istersen beraber gel, ben tek başıma olacağım.
Tayyip Erdoğan bu teklife hiç bir zaman evet demedi. Kamuoyu önüne çıkacağı zaman kendi seçtiği gazetecilere kendi seçtiği soruları sordurarak çıktı. Hiç bir zaman hiç bir zaman ortamı bütün aktörleriyle kendisinin dizayn etmediği bir yerde olmadı.
Bunun bir kaç sebebi var. Bunlardan en önemlisi idare ederken girilen bir kısım yanlış yolların sadece soru olarak bile sorulması vesilesiyle kamuoyunun bilgisine sunulmasından kaçınmaktır. Çünkü bu türlü sorulara verebileceği bir cevabı yoktur. Çünkü yanlış yanlıştır, yanlışa kim doğru derse o da yanlıştır.
Diğer bir sebep promtersiz, önceden belirlenmemiş bir konuşmaya kalkıştığı zaman üslubu sertelişiyor, ağzını bozuyor. Bunu da danışmanları istemiyorlar. Çünkü bu şekilde yapılan bir hatayı sonrada düzeltme imkanı da kolay olmuyor, hatta hiç olmuyor.
Bir başka sebep de sağlık durumuyla ilgili olmalı, ki biz bunu en son Ali Yeşildağ’ın Youtube’da yaptığı bir kısım ifşaatlardan öğrendik.
Tayyip Erdoğan sara hastasıymış. Dolayısıyla kendi kontrolünde olmayan bir ortamda kendisini pek rahat hissetmediği için ve sara nöbetlerinin ne zaman geleceği önceden kestirilemediği için böylesi ortamlardan uzak duruyor.
Ali Yeşildağ’a göre en son İngiltere Kraliçesi’nin ölümüne korumasız ve danışmaları olmadan katılması istendiğinde bu yüzden bu davete icabet etmemişti.
Şimdi… Değil Kemal Kılıçdaroğlu herhangi orta düzey vasat bir gazeteci ile birlikte herhangi bir kanala teke tek çıksa Tayyip Erdoğan’ın tabiri caizse her konuda çuvallayacağından adım gibi eminim. Çünkü o kadar çok defosu, o kadar çok yanlışı, o kadar çok hukuksuz işi, o kadar mafyatik girişimleri var ki, o kadar çok yasa dışı işi var ki bunlar bilenler tarafından biliniyor ve fakat Erdoğan’ın uyguladığı baskılar sebebiyle kamuoyunda dile getirilemiyor.
Söyleyen, yazan, çizen kendisini kodeste kafeste buluyor. En basitinden Cumhurbaşkanına hakaretten cezalandırılıyor.
Olmazsa halkı kin ve nefretle birbirine düşürmek vb. Gibi nereye çeksen gelebilecek elastik yasa maddeleriyle cezalandırılıyor.
Daha olmadı, kişimin geçmişi araştırılıyor ve yıllar önce attığı bir twitten veya yazdığı bir şiirden veya söylediği bir deyimden dolayı “Vay sen cumhurbaşkanımızı hedef aldın” denilerek cezalandırılıyor.
Dolayısıyla Tayyip Erdoğan herhangi bir objektif zeminde objektif gazetecilerle de kamuoyu önene çıkmaz, çıkamaz.
Öyle ki, adamın yaptıkları şüyuu vukuundan beter… Yaptıkları soru olarak kendisine sorulursa yalan söylemek zorunda kalacak. Yalan ise çok kısa sürede ortaya çıkacak.
Şimdi… Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Başa baş televizyona çıkalım, milletimize kendimizi ifade edelim” tarzlı çıkışı çok ciddi bir meydan okumadır ve bu meydan okumaya varım diyemeyen kişi er meydanının adamı değildir.
Neyse… Fıkra şu:
Hüsnü Mübarek yardımcılarından birine “Söyle bakalım, ben mi büyüğüm yoksa Nasır mı büyük” diye sormuş.
Bunun üzerine yardımcısı “Tabii ki siz büyüksünüz efendim” demiş.
Mübarek “Neden büyüğüm” demiş.
Cevap, “Nasır İsrail’den korkardı siz korkmuyorsunuz o yüzden” olmuş.
Mübarek yine sormuş “Söyle bakalım ben mi büyüğüm yoksa Enver Sedat mı büyük.”
Cevap, “Siz büyüksünüz” olmuş.
“Neden” diye sormuş Mübarek.
Cevap “Çünkü Enver Sedat İhvan-ı müslimin’den korkardı siz korkmuyorsunuz.”
Hüsnü Mübarek hep “en büyük sizsiniz efendim” cevabı karşısında işi ilerletmiş ve “Söyle bakalım, Ömer mi (Hz. Ömer) büyük ben mi büyüğüm.”
Yardımcısı yine “Siz efendim” demiş.
Neden büyüğüm peki?
“Çünkü Ömer Allah’tan korkardı, siz korkmuyorsunuz!”
Yani… Tayyip Erdoğan Kılıçdaroğlu ile televizyona çıkamaz. Çünkü Allah’tan kormayan her şeyden ve herkesten korkar.