Tarih öncesi Avustralya’da gezinen dev keseli hayvanların ve kuşların büyük kısmı günümüzden 40 bin yıl önce gözden kayboldu. Bu tükeniş olaylarının süresi ve itici güçleri tartışılmaya devam ederken, bulunan fosiller, kıtada kısa yüzlü kangurular, diprotodonlar ve dev goannalar gibi insanları gölgede bırakacak bir grup canlının yok olduğunu açık biçimde ortaya koyuyor.
‘Proceedings of the Royal Society B’ adlı bilimsel dergide bugün yayınlanan araştırma, bu ‘Pleistosen sonu’* soy tükenişlerinin kertenkele benzeri daha küçük canlıları da olumsuz yönde etkilediğini gösteriyor. Bu hayvanlar, biyolojik çeşitliliğin ve biyokütlenin büyük kısmını oluşturuyorlar.Modern Avustralya’da bulunan en çeşitli kara omurgalıları, yaygın biçimde yaprak yığınları arasında koşuşturan küçük, alelade kahverengi derilere sahip olan kertenkelelerdir.
‘Mavi diller’ ve ‘pütürlü sırtlılar’ (ing. ‘shinglebacks’/ ‘uykulu kertenkeleler’ ya da ‘kısa kuyruklar’ diye de bilinir) gibi daha büyük ve karizmatik formlar da mevcuttur. Ne var ki, bunlar dahi 60 cm’den uzun ve 2 kg’dan daha ağır olan yeni fosil kertenkelemiz ‘Tiliqua frangens’ (kısaca Frangen) tarafından tahtından edildi. Bu, tipik bahçe kertenkelenizden 1000 kat daha ağır bir tür.
Frangen pek çok açıdan garip bir canlıydı: Aşırı kalın ve dikenli bir zırhla kaplıydı ve son derece geniş ama küt bir kafatasına sahipti. Frangens, bu özelliklere sahip ancak çok daha az derecede -yaşayan en yakın akrabası olan- kısa kuyrukluların genişletilmiş ve şaşalı bir türeviydi.
Memelilerden ve kuşlardan oluşan megafaunamız üzerinde ayrıntılı biçimde çalışılmış olsa da, daha küçük kertenkele ve yılan fosilleri çoğu zaman görmezden gelinir. Soyu dünyadan silinen bu yaratığı bir araya getirmek amacıyla kullanılan fosillerin büyük kısmı, onlarca yıldan beridir müze depolarında tutuluyordu; hatta bazıları bir asırdan fazla bir süredir oradaydı.
Bu yaratığın kısmi bir alt çene ve kafatası çatı kemiğinden oluşan ilk iki parçası, 1995 ve 2008 yıllarında, Sidney kentinin yaklaşık 200 km batısında yer alan Wellington Mağaraları’ndaki sel kalıntılarında birbirinden ayrı zamanlarda bulundu. Bu parçalar 2009 ve 2012 yıllarında bilimsel olarak farklı türler olarak tasnif edildi.
Ardından, 2016 yılında Flinders Üniversitesi’nde görevli paleontologlar, Wellington Mağaraları’nda bulunan Katedral Mağarası’nda büyük bir kertenkeleden kalma daha fazla fosil buldular. Frangenler yalnızca sıra dışı büyüklüğüyle değil, aynı zamanda kazı sahasında bolca rastlansa da tuhaf bir şekilde bugüne dek hiç kayıt altına alınmamış olan dikenli vücut zırhıyla da hemen dikkat çekiyordu.
Avustralya, Güney Avustralya ve Melbourne müzelerinin paleontoloji bölümlerinde gerçekleştirilen bir araştırma turu, ellerinde bulunan koleksiyonların taşıdığı önemi de açığa çıkardı. Tanımlanamayan sürüngenleri barındıran çekmecelerde neredeyse eksiksiz çeneler, kusursuz biçimde korunan beyin zarları ve Frangen’in başıyla kaynaşmış haldeki zırh parçaları bulunuyordu.
Queensland Müzesi, tek bir bireyin büyük bölümünü gözler önüne seren, sabır ve uzmanlık sahibi birinin onu eski haline getirmesini bekleyen bir örneği pek önemsememişti. Orijinal alt çene ve kafatası çatısının yanı sıra diğer tüm malzemelerin tek bir türe ait olduğu anlaşıldı.
Fosillerdeki bolluk, bu aşırı derecede farklı kertenkelenin mekânsal ve zamansal aralığına ilişkin anlayışımızı da ilerletti. Frangen fosilleri, Queensland’in güneydoğusundan Yeni Güney Galler’deki Murray Nehri’nin kuzey kıyılarına dek yayılmış halde bulundu. Fosillerin yaşları en az 2 milyon ilâ 47 bin yıl arasında değişim gösteriyor. Hâl böyleyken, Frangenler, kıtadaki ilk insan toplulukları buraya ulaştığında henüz canlı örtüsünün bir parçasını teşkil ediyordu.
Avustralya’da asla küçük kara kaplumbağaları yaşamadı. Kaplumbağalar modern Avustralya’da tam anlamıyla yokken, meşhur büyük ‘meiolaniid’ kaplumbağalarının nesli ise yok oldu. Avustralya’da, ağır zırh kuşanmış, ağır biçimde hareket eden Frangen’lerin, diğer kıtalarda yaşayan küçük kaplumbağaların işgal ettiği ekolojik boşluğu doldurmuş olması muhtemel görünüyor.
İlgi çekici bir şekilde, araştırma gerçekleştirdiğimiz fosil sahalarının hiçbirinde, Frangenler ve modern ‘kısa kuyruklar’ birlikte görülmedi. Bundan ziyade, ancak Frangenlerin soyu yok olduktan sonra pütürlü sırtlılar kuzeye doğru yaşam alanını genişletti ve boyut bakımından büyüdü: Murray bölgesinden güneydoğu Queensland’dekilere kadar görülenler, Avustralya’nın yaşayan en büyük kertenkeleleri arasında yer alıyor (ağırlıkları 1 kg’a dek ulaşır).
Doğa boşlukları sevmez; hâl böyleyken, bu kısa kuyruklular, daha önce küçük kaplumbağaların yokluğundan doğan boşluğu dolduran Frangenlerin bıraktığı boşluğu doldurmak için büyüyor olabilirler. Bunun da ötesinde, Frangenler yalnız değildi; aksine, Pleistosen sonu soy tükenişlerinin ardından hiçbiri varlığını sürdüremeyen dev kertenkelelerden meydana gelen bir topluluğun parçasıydı.Elimizdeki fosiller, soy tükenişlerinin, en büyük grupların en büyük temsilcileri olan “megafauna” ile sınırlı kalmadığını ortaya koyuyor. Bunun aksine, kum kertenkelesi benzeri kimi küçük hayvanlar dahi bir zamanlar (görece) büyük bir boyuta sahipti ve bunlar geç Pleistosen’de dev keseliler ve uçamayan kuşlarla birlikte dünyadan silindi.
*Pleistosen sonu, son buz devrinin sonuna ve arkeolojide kullanılan Paleolitik çağın sonuna karşılık gelir.
Yazının orijinali The Conversation sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)