Mevcut ceza yasasının mimarların Prof. Dr. Adem Sözüer, “Af olacaksa iktidar muhalefet bir araya gelip önce yargı bağımsızlığını, adil yargılanmayı sağlayacak adımlar atılmalı.Yargı yoluyla siyasi yasaklar getiren uygulamaların önü kesilmeli” dedi.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer, “Af, bir toplumsal barış, bir toplumsal uzlaşma projesi şeklinde olmalı, herkesi kapsamalıdır. Terör suçlarında da eğer bir kişi bomba koymuş, silahla saldırı yapmışsa kapsam dışı kalabilir. Ama örgüt adına öldürme, yaralama gibi bir şiddet suçu işlenmemişse serbest bırakılabilir”dedi.
Türk Ceza Kanunu’nun mimarlarından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer, gündemdeki af tartışmasıyla ilgili Gazeteduvar’dan Can Bursalı’ya açıklamada bulundu.Eski HDP milletvekili Müslüm Doğan, 16 Haziran’da yaptığı açıklamada Cumhuriyet’in 100. yılı nedeniyle 29 Ekim’de çıkartılacak bir af çalışmasının sürdüğünü iddia ederek “Çalışma henüz tamamlanmamış ama genel af adli mahkumların yanında siyasi mahkumları da kapsayacak. Burada ‘eline silah almamış’ ifadesi konularak onlarda bu genel affın kapsamı içine alınacak” ifadesini kullanmıştı.Sözüer, af konusunun sürekli gündeme geldiğini belirterek, “Af, Türkiye’nin gündeminden hiçbir zaman düşmemiştir. Sadece cumhuriyetin 100. yılında değil, Cumhuriyetin 10. 50. ve 75. yıllarında da gündeme gelmiş ve aflar çıkarılmıştır. Ama Cumhuriyetin çeşitli yıldönümlerinin dışında da aflar var, hatta şu anda bile Türkiye’de işleyen bir af mekanizması mevcut.” dedi.
‘HUKUK ARKANIZDAN GELİR DİYENLER’ ADALET SİSTEMİNİ ÇÖKERTTİ
“Hukuk arkanızdan gelir’ diyenler, polise ‘Kırın bacaklarını’ diye emir verenler hukuk ve ceza adaleti sistemini çökerttiler Türkiye’de” diyen Sözüer, ” Türkiye, dünyada en çok şiddet suçları işlenen ülkelerden biri haline geldi. Cezaevleri de kapasite olarak o kadar yetersiz hale geldi ki, sürekli olarak cezaevi inşa eder hale geldik. Kanunlarımızı doğru ve etkili olarak uygulamıyoruz. Adil yargılanma haklarını hayata geçirmiyoruz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarına göre Türkiye’de çok sayda kişinin serbest bırakılması lazım. Herkesin bildiği isim başta Osman Kavala. Biz AİHM’in kararlarına uyacağımıza, kamu televizyonunda Kavala’yı küçük düşürüp onu suçlu olarak damgalayacak diziler yapıyoruz. Bu bakış açısı ile Türkiye’de cezaevleri boşalır mı? Türkiye’de bu bakış açısı ile ceza adaleti olabilir mi? Artık ceza adaleti sistemi siyasi iktidarların politik çıkarları doğrultusunda kullanılıyor. Örneğin bazı cezalar veriliyor, Ekrem İmamoğlu gibi bazı siyasetçilere siyasi yasaklar getirilmek isteniyor. Yargı, siyasi rakipleri tasfiye amacıyla kullanılıyor.
‘SİYASİ İKTİDARI ZOR DURUMA DÜŞÜRECEK SUÇLAR İÇİN YİNE İSTİSNALAR YAPILACAK’
Sözüer, Türkiye’deki af uygulamalarının ana sebebi, kanun koyucunun ceza adaleti ilkeleri ile bağdaşmayan popülist tutumu olduğuna işaret ederek, şu ifadeleri kullandı: “Kanun koyucu, bir yandan halka döner ve popülist söylemlerle belli suçların cezalarını arttırır. ‘İşte suçla mücadele ediyorum’ der. Ama sonra öbür taraftan da bugün olduğu gibi ‘Cezaevleri çok doldu, içinde yer kalmadı boşaltalım’ der. Çünkü böyle aşırı doluluk sürdürülemez bir durumdur. Bu sefer de cezaevlerinin boşaltılması için çareler aranır. Buna her zaman bir bahane bulunur. Şimdi de 100. yıl bahanesi var.”
“Af hukuk sisteminin değil de siyasetin ihtiyacı diyebilir miyiz?” yönündeki bir soruya Sözüer, “Evet, siyasetin yaptığı yanlışları giderme ihtiyacı diye de tarifleyebiliriz. Aslında siyaset, yargının verdiği kararlara af kanunları yoluyla bu kadar müdahale etmese bunun yerine cezaevlerini doldururken yapılan hataları giderse cezaevlerini boşaltma ihtiyacı ortaya çıkmayacak.
‘NÜFUS BAKIMDAN CEZAEVİ KALABALIĞINDA İLK SIRADAYIZ’
Önce cezaevlerini doldururken yapılan hatalardan vazgeçmek lazım. Aralık 2022 itibariyle 290 bin yatak kapasitesi olan tüm infaz kurumlarımızda 340 bin kişi var. Ancak 2022 yılında Covid-19 izniyle dışarıda olan kaç kişi bilmediğimiz için şu an net bir kapasite aşımı sayısı vermek güç. Nüfusa oranla dünyada cezaevinde kalabalıklığı bakımından ilk sıralardayız. Çok aşırı bir cezaevi nüfusu var ülkemizde. Almanya’nın nüfusu bizimkiyle nerdeyse aynı ama orada tutuklu ve hükümlü sayısı 55 bin civarında, bizde 340 bin.”
‘ÖRGÜT ADINA ŞİDDET SUÇU İŞLEMEMİŞSE SERBEST BIRAKILMASI MAKULDÜR’
Cezaevlerinen uyuşturucu suçlarından sonra en çok terör suçlarından hüküm giymiş ya da tutuklanmış kişiler bulunduğunu hatırlatılması üzerine Sözüer, “Sadece örgüte üye olmuş, ama üyelik dışında hiçbir silahlı saldırıya karışmamış başka suç işlememiş binlerce kişi var. Mesela Covid-19 affında gerekçe neydi? ‘Salgın var, izin verelim dışarı çıksınlar’ dendi. Ama üyelik gibi suçlar kapsam dışı bırakıldı. Covid-19 virüsü bu insanlara işlemiyor mu? Bu mantıksız bir şey ama Anayasa Mahkemesi halen bu konuda bir karar veremedi maalesef. Af, bir toplumsal barış, bir toplumsal uzlaşma projesi şeklinde olmalı, herkesi kapsamalıdır. Terör suçlarında da eğer bir kişi bomba koymuş, silahla saldırı yapmışsa kapsam dışı kalabilir. Ama örgüt adına öldürme, yaralama gibi bir şiddet suçu işlenmemişse serbest bırakılabilir. Bu makul olandır.” şeklinde konuştu.
Cezaevilerini dolduran hatalardan dönülmesi durumunda on binlerce kişinin hapisten çıkacağını kaydadan Sözüer, “Af konusunda iktidarla muhalefetin bir araya gelerek dürüst bir şekilde toplumun tüm kesimlerini buna dahil edilerek yol alınabilir. Bu şekilde bir toplumsal barış projesi geliştirilebilir. Ama şimdi bu kadar kutuplaşmış bir ülkede şubat ayındaki depremlerde bile bir araya gelinemediğini gördük. Bu kutuplaşmayı sürdürerek bir toplumsal barış projesi olamaz. Öncelikle bu ortamın düzeltilmesi, hukuka dönülmesi lazım.” diye konuştu.
‘SİYASİ İKTİDARIN İSTEDİĞİ KİŞİLERİN HAPİSTEN ÇIKMASI SAĞLANDI’
Siyasi iktidarın istediği kişilerin cezaevinden çıkarıldığını anlatan Sözüer, konuşmasına şöyle devam etti:“Mesele şu isim veya bu isim aftan yaralanmasın değil. Ama af olacaksa eşitlik ilkesine uygun olsun, toplumsal barışa ve adalete hizmet etsin. Ama maalesef aflarda topluma söylenenler ile arka plandaki durum başka oluyor. Topluma kader mahkûmlarını affediyoruz gibi şeyler söylenir, teröristler yararlanmayacak denir ama arka planda bir bakmışsınız, iktidarın uygun gördüğü yararlananlar vardır ve onlar da gözden ırak tutulur. Aftan önce mevcut kanunların doğru uygulanmasını, adil yargılamalar yapılmasını ve yargı bağımsızlığını sağlamak gerekiyor. Ama her şeyden önce AİHM’in kararlarını uygulayıp insanların serbest bırakılması lazım. Siz daha anayasanıza, kanunlarınıza göre yapmanız gereken şeyi yapmıyorsunuz sonra da af diyorsunuz. Böyle yaparsanız, bu gerçek anlamda bir af olmaz birilerini kurtarmak olur.
Daha önce benzer durumlarda Anayasa Mahkemesi ‘Bu insanlar serbest bırakılmalı’ demiş ve bu uygulanmış. Ama şimdi ne oluyor? TBMM Başkanı topu Yargıtay’a atıyor. Ne oldu da içtihat Can Atalay için uygulanmıyor? Asıl mesele bu. Bunları düzeltmeden çıkarılacak af, arka planda sadece birilerini kurtarmaya yöneliktir. Af olacaksa iktidar muhalefet bir araya gelip önce yargı bağımsızlığını, adil yargılanmayı sağlayacak adımlar atılmalı. Yargı yoluyla Siyasi yasaklar getiren uygulamaların önü kesilmeli. Bu yasaklara yola açan kanunlar değişmeli. Böyle adımlar atılmadan, iktidar muhalefet anlaşıp af yaparsa, bu anayasaya ve hukuka karşı hilelere onay verilmiş olur.
Evet, tüm bu örnekler için mevcut AİHM kararları uygulanır ve insanlar, ‘Türkiye gerçekten tekrar hukuk devleti rayına geçti’ der ve ondan sonra af, 100. yılda gerçekten büyük bir toplumsal barış, birlik, dirlik projesi haline gelir. Ama af, toplumsal barış, birlik ve dirlik için yapılacaklardan yalnızca biridir. Kapsamda yukarda değindiğim konularda olmalı. Aksi takdirde af, yine bir cezaevlerini doldur boşalt uygulaması olur.”