Talebeliğim İzmir’de geçti, İstanbul’da büyüdüğüm için İzmir’e çok zor alıştım fakat İzmir’i çok sevdim.
Yıllarca İzmir’de kaldım, Buca, Bozyaka, Hatay, Konak ve diğer semtler şimdi gözümde tütüyor.
Ve uzun yıllar sonra İzmir’den ayrılmam (Hizmet vesilesiyle) Turgutlu’ya oldu.
Turgutlu ;
Turgutlu bir şirin “Kasaba” Hizmet Dairesi‘nde hatırı sayılır bir yeri var. Müesseselerin İzmir’den sonra ilk nebean ettiği yerlerden.
O dönem tuğla fabrikaları ile meşhur bu güzel ilçenin eşrâfı Hizmet’le ilk şereflenen insanlardan.
Ege, Manisa, Turgutlu, köy-kent Hizmet’e emek vermiş…
Eşrâf ;
Turgutlu Eşrâfı neredeyse İzmirli Ağabeyler kadar Himmet ve Hizmet’e maddi-mânevi destek vermişler.
Onlarca isim sayabilirsiniz…
Fakat zâlimin kılıcı hâlâ başlarında döndüğünden onları biraz daha üzmemeleri için, varlıklarından bahsedip geçiyorum.
Çok cömerttiler, Allâh râzı olsun verdikçe verdiler.
Hacı Mustafa Said Türk ;
Hacı Ağabey gördüğüm, bildiğim, tanıdığım bir ağabeydi.
Gerçi Hizmet Dâiresi’ndeki herkes Hacı Ağabey’i, eşini ve evlâtlarını tanır.
Zannediyorum hayattaki en büyük desteği arkasında bir kal’a gibi duran eşi Selver Yenge idi.
Hacı Ağabey ; Samîmi, neş’eli, şen-şakrak, varlığından lezzet alacağınız bir fıtrata sahiptir.
Hep mütebessimdir…
Çok cömerttir…
Kendisinin herhangi bir insana bilerek zarar vereceğini, verebileceğini aslâ düşünmüyorum ve olmamıştır.
Dümdüz, olduğu gibi görünür, göründüğü gibi yaşar. Belki de işte ençok bu sebepten ötürü Hocaefendi’nin kalbinde yer etmiştir.
Zulüm O’nu da vurdu, yaşlı ve hasta haliyle aylarca eziyet ettiler.
Hapishâneden hastalığı nedeniyle onsekizinci ayda tahliye olabildi ardından iki defâ felç geçirip maalesef aylardır yatalak olarak yaşıyor.
Rabbimiz’in lütfettiği şifâ ile “elhamdulillah” herşeye rağmen, geçen Ramazânlar’da zar-zor oruç tutabilmiş.
Maalesef bir süre evvel en büyük dayanağı olan eşi Selver Yenge Hanım vefat etti, Hacı Abi yalnız kaldı, sağında solunda bulunan akrabaları ve bilebildiğim kadarıyla yakınında olan bir oğlu kendisine bakıyordu…
Fakat hepinizin bildiği gibi zulüm durmak bilmiyor, yatalak bir hasta olan Hacı Ağabey’in infazının durdurulması için müracaat edilen mahkeme infaz durdurmayı reddetti ve Hacı Abi’yi sedye ile önce hapishaneye, oradan sevkle yoğun bakıma kaldırdılar…
Bugünkü haberlere göre ise Hacı Abi kaldırıldığı hastanede, yoğun bakım altında enfeksiyon kaptı…
Rabbimiz acilen sıhhât ve âfiyet ihsan etsin…
Manisa ve Turgutlu eşrafını çok iyi tanıyan Bülent Arınç gibi “özgül ağırlıklı” bir varlık maalesef hâlâ olayları seyrediyor ve yakından tanıdığı bu güzel insanların hiçbirine sahip çıkmıyor…
Yaşlı insanlar hasta yatalak halleri ile hapislerde sürgünlerde ölüme mahkum ediliyor…
Çok kıymetli Yusuf Pekmezci Ağabey ve yine Bülent Arınç’ın arkadaşı, ağabeyi Nusret Muğlalı’yı hatırlayacaksınız.
Hâtırâlar ;
Turgutlu’ya ilk gittiğim hafta sevdiğim bir ağabeyin Fabrika Mescidi’nde yönetim kurulu ile tanışıyoruz.
Nûrlar’dan bir parça okudum bitirdim, arka taraftan Hacı Ağabeyin sesi yükseldi “Hocam biliyor musun Hocaefendi her geldiğinde Turgutlu’ya ne anlattı?” tebessümle “bilmiyorum ağabey” dedim, O “itaât hocam, itaât” diyerek tamamladı.
Muhabbet insanı Hacı Ağabey’in anlatmaktan zevk aldığı çok tatlı hâtırâları vardır, bu zor dönemde sizleri biraz gülümsetebilmek ve Hacı Ağabey’i biraz olsun sizlere tanitabilmek için onlardan bahsetmek istiyorum…
İlk sırayı ihtirâmen Selver Yenge’ye vereceğim.
Selver Abla ;
Turgutlu’nun bilinen âilelerine mensuptur…
Hacı Abi’nin temel dayanağı, âilenin itici gücü ve zekâ küpüdür.
Hacı Abi çok genç yaşta evlendiği Yenge Hanım’ın dikkatini çekebilmek için önüne kestaneler sermiş, Yenge Hanım iltifat etmemiş ve fakat Mustafa Ağabey bir şekilde O’nun gönlünü alarak evlenmişlerdir.
Hacı Abi hâlâ gözlerinin içi parıldayarak “O’nu kırk kız içerisinden seçtim” demektedir.
Yenge Hanım her hal ve şartta Hacı Ağabey’i düşünür…
Köy evinin yan tarafındaki üstü kapalı beton zeminde otururken Yenge Hanım’ın Hacı Abi’ye alelacele camdan minder atması hâlâ gözlerimin önünde.
Selver Yenge bu sene Şubat ayında ruhunun ufkuna yürüdü ve Hacı Abi’yi gözü yaşlı olarak geride bıraktı…
Mekanı Cennet-i Firdevs olsun inşaallah…
Bu mübarek çiftin birkaç tatlı hatırasını sizlerle paylaşmak istiyorum…
Bohçacı ;
Bilirsiniz eskiden Türkiye’de bohçacılar mahalleleri gezer ve ticâret yaparlardı, bu köylerde daha uzun süre devam etti…
Yenge hanım biraz rahatsızdır ve köye gelen bohçacı ile yârenlik etmektedir.
Bohçacıya “Bak hele, bana bir şey olursa, Hacıyı birini bulup başgöz edin” diyiverir, bohçacı “Niye birini bulayım, böyle adama ben varırım” der…
Hacı Ağabey her defasında bu olayı gülerek, keyifle anlatır…
Yine Hacı Abi ve Yenge Hanım’ın çıktıkları televizyon programındaki muhabbet ve mücâdeleleri görülmeye değerdi…
“Allâh ayırmasın muhabbetleri ebedi olsun” diyordum fakat kader ayırdı…
İki koç ve çömertlik ;
Hacı Abi köye gelen herkese iki koç keseceğini söyler, yaparda…
İzmir-Ankara Karayolu’nda gidip-gelen ve Akçapınar’a Hacı Abi’ye uğramayan kimse yok gibidir.
Otobüslerle gelen insanları misafir edip, onlarla muhabbet eder.
Hiç erinmezdi…
Hizmetle tanışma ve ilk himmeti ;
Hacı Ağabey genç yaşlarda Hizmet’le tanışır zaten fıtraten dine, diyânete sohbetlere ilgilidir…
Allah rahmet eylesin Osman Kara Hocaefendi, O’nu İzmir’e bir toplantıya götüreceğini söyler.
Beraberce İzmir’e giderler, Büyüğümüz’ün hârikulâde sohbetinden sonra Himmet aşamasına geçilir, Hacı Abi heyecânla söyleyebileceği en yüksek rakamı söyler.
Ertesi gün Osman Kara Hoca kendisine uğrar, Hacı Abi’yi düşünceli görür.
Hacı Abi’nin heyecânı dinmiş, aklı başına gelmiştir ve bütün ürünü satsa vadettiği himmeti ödeyemeyeceğini görmüş, sahip olduğu 302 otobüsü de satmayı düşünmektedir.
Osman Hoca “Ağabey Allâh yardım eder, hiç endişelenme” der ve gider…
Dolu Hâdisesi ;
İşte o dönem hiç unutamadığı “dolu” hâdisesini yaşar.
Bağları babalarından kaldığı için kardeşleri ile sınırdır…
Müthiş bir dolu yağar ve bütün Akçapınar bağlarını vurur…
Fakat Gel gör ki Hacı Abi’nin bağına bir tek tâne dahi düşmez…
Ve himmetini öder…
Allah’a torpil yaptılar (!) ;
Bu hâdise meşhur olur.
Her gelen bu hadise’yi dinlemek istemektedir…
Yine böyle bir gün hâdise gündeme gelince bağın kenarından geçen kardeşini göstererek “O’na sorun” der.
Kardeşi olayın doğruluğunu tasdik ettikten sonra şu ifâdeyi kullanır “kardeşim bütün köyü dolu vurdu, bunun bağına bir tek tâne düşmedi, bunlar Fethullâh Hoca ile Allâh’a torpil yaptılar”
Evet Hacı Abi o sene himmetini bu vesileyle öder…
Müftü Efendi ;
Dedim ya Hacı Abi hocaları, müftüleri sever…
Necdet İçel Hoca Manisa’da vazife yaparken Mustafa Ağabey O’nu sağa sola götürür getirir….
Necdet Hoca genç, Hacı Abi olgun yaşta mübarek sakalıyla da kelli, felli görünmektedir.
Gittikleri her yerde “Müftü Efendi, Müftü Efendi” diye Hacı Abi’nin ellerine sarılırlar, O da Necdet Hocam’a takılır “Gördün mü yine beni Hoca zannettiler”
Necdet Hocamız “Ağabey sohbetten sonra görürüz” der ve geçer.
Hacı Ağabey “evet” diyor sohbetten sonra bütün ilgi ve alâka değişiyor, beni kimse hatırlamıyordu…
Kan kaybı ;
Hacı Ağabey Hocaefendi ile rahat konuşur.
Ve O’nu katında sevilir, hatırı yüksektir.
Kaza geçirir, evdedir, Hocaefendi kendisini ziyarete gelir, Hacı Ağabey çok sevinir…
Yine heyecanla “Hocam sekiz, on kilo kan kaybettim” der.
Büyüğümüz gülerek “Yapma Hacı Abi, insan vücudunda zaten dörtbuçuk litre kan var, nereden buldun o kadar kanı” deyiverir.
Şakird Yüzüğü ;
Hacı Abi güzel akik taşlı bir yüzük bulmuş parmağına takmıştır.
Büyümüz sorar “Hacı Abi bu nedir ?”
Hacı Abi “şakird yüzüğü” der.
Hocaefendi parmaklarını göstererek “Ee bende yok, ben şimdi şakird değil miyim ?” deyince, Mustafa Ağabey Hocamız’a ” Hocam sana bakan Şakird olduğunu anlıyor, beni anlasınlar, tanısınlar diye takıyorum” der…
O Hocamızı, Hocamız da O’nu çok sever…
Bâzı zamanlar gelen misâfirleri Hocamız’ın Ona hediye ettiği çağla yeşili pardesüsünü giyerek karşılardı…
Bu güzel İnsanlara Anadolu’yu dar ettiler, nesillerin geleceğini kararttılar…
Zalimler çekip gidecek, lânetle anılacak ve fakat bu insanlar dillere “İnşâAllâh” destân olacaklar…
Ve traktör kazası ;
Hacı ağabey traktörle kaza yapar ve traktörün altında kalır…
Duruma mülâki olanlar hemen sorarlar “traktöre bir şey oldu mu ?”
Haber verenler hayret içerisinde “Yahu Hacı Abi diyoruz ne traktörü ?” deyince, sevenleri “kardeşim biiznillâh Hacı Abi’ye bir şey olmaz, siz traktörden haber verin” derler…
Anadolu’dan haber verin ;
Evet bizlerde bir kaza yaptık, zâlim bir traktörün altında kaldık fakat inşâAllâh Hacı Ağabey gibi bizlere de bir şey olmayacak, Şakirdler, Hizmet İnsanları ilelebed pâyidar kalacak…
Geleceğin dünyâsını kuracaklar…
Siz traktörden, Anadolu’dan haber verin zâlimler ne durumda ?
Rabbimiz Hacı Ağabey’e sağlık, sıhhat, afiyet ve Yenge Hanım’a da Cennet-i Firdevs ihsân eylesin…
Sevgili arkadaşlar, yapılan zulmü görüyor ve şahit olup, yaşıyorsunuz lütfen dualarınızı eksik etmeden yapılan zulme her yönden ve her yerden ses veriniz…
Evet, umitvar olunuz ! Bugünler de geçecek, zalimler yıkılıp gidecek ve lanetle alınacaklar, mazlumlar ise dünya ve uhrada İnşaallah Rabbi Rahimin rızasına nail olacaklar…
@MansurTurgut