Belki bir çoğunuz, Prof. Dr. Suat Yıldırım hocamızın en son yayınlanan “Çağın Bir Şahidinden” adlı eserini okumuşsunuzdur. Ama, henüz okuma fırsatı bulamayanlar için, Mayıs 2023 tarihinde Süreyya Yayınları tarafından raflarda yerini alan bu kitaptan bir nebze bahsetmek istiyorum.
Aslında bana göre bu kitap, yüzyıllık geçmişiyle hem ülkemizin, hem yakın coğrafyadaki ülkelerin ve hem de Müslüman dünyasının fotoğrafını çekip arşivleme işidir. Dolayısıyla kitap, tarihe ışık tutmakla kalmayıp aynı zaman da, gelecek nesillerin kendilerine pek çok ders çıkaracağı olaylarla dolu. Okuduğunuzda yazarının fevkalade hassas ve iyi bir gözlemci olduğunu göreceksiniz.
Eserde, pek çok ilmi tecrübenin yanında Cumhuriyet’in ilk yıllarını; konuşan ve fikir beyan eden en cılız seslere bile tahammülün olmadığı yılları ve kraldan çok kralcı kesilen bağnaz azınlığın toplum üzerindeki yansımalarını göreceksiniz. Hayalinizi çekip günümüze getirdiğinizde aradan neredeyse bir asır geçmiş olmasına rağmen aynı köhne zihniyetin nasıl da varlığını devam ettirdiğini acı bir tebessümle teessüf edeceksiniz.
Eserin, bana göre en güzel yanlarından biri de devrinin pek çok ilimi ve fikri simalarıyla; pek çoğunu tanımasanız bile en azından adlarını duyduğunuz meşhur kişilerle buluşarak -hayalen de olsa- onlarla sohbet etme fırsatı bulmanız. Bunlar arasında kimler yok ki? Bunlardan biri ülkemizin dini hayatında çok emekleri bulunan ve Anakara İlahiyat Fakültesi açıldığında tek Profesör olan Tayyib Okiç Hoca. Diğerlerine gelince; Muhammed Hamidullah, H. Ziya Ülken, Cemal Muhtar, (Reha Muhtar’ın babası) Necati Lügal, İsmail Cerrahoğlu, Mehmet S. Hatipoğlu gibi hocalarımız.
İlerleyen sayfalarda, 27 Mayıs darbesine, o devirde yaşanılan bazı ibret verici tabloları keşfedeceksiniz. Dönemin üniversite hayatını, 60’lı yılların Ankara’sını, Üstad Bediüzzaman hazretlerinin ilk nesil talebelerini görecek ve onlarla ilgili enfes karakter tahlilleri okuyacaksınız.
Çağın Bir Şahidinden adlı eser, aslında geleceğe bırakılmış, bir dönemin panoraması mesabesinde olup düşünen ve düşündüklerini çekinmeden ifade eden gerçek bir Kur’ân âliminin yaşadıklarının kitaba dönüşmüş, oradan da vicdanların derinliklerine seslenen bir feryadın ta kendisi.
13 bölümden oluşan kitap yazarın doğumu ile başlamış ve bugünlere kadar gelmiş. Yazarın 80 yıllık ömrünün köşe taşları hükmündeki hatıralarının elbette tamamını aktarmamız mümkün değil. Ben sadece uzaktan kuş bakışı diyebileceğim bir bakış sunmaya çalıştım. Bununla beraber benim kitapta en çok dikkatimi çeken şeylerin başında Suat Hocamın devrin hâkim zihniyetine rağmen ciddi mücadele vererek elde ettiği başarı hikayesi. Bu durum bana, “Hiçbir başarı tesadüf değildir” özdeyişini hatırlattı.
İkinci olarak, bu süreçte bir zamanlar Hocaefendi’ye methiye düzen bazı kimselerin rejimin diskurunu ağzına sakız yapmaları ve bununla kalmayıp iftira ve yalanlarla fitne ateşine odun taşımış olmaları ki, işte Suat Hocamın bütün bu olup bitenlere karşı enfes tespiti var. Ben, bu tespiti de ilk defa duydum ve duyduğum zaman Suat Hocamın ilmine bir kez daha hayran oldum. O tespitinde (kitabının 318. Sayfasında) Hz. Ali’yi öldüren Hariciler üzerinden bir değerlendirme yapıyor ve aynen şöyle diyor: “Hariciler Hz. Ali gibi, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) övgülerine mazhar olmuş pek büyük bir ilim ve takva abidesini katletti. Onu vuran zalim kılıç, maalesef günümüze kadar da kınına girmedi. Halbuki o Hazret kendisine kılıç çekenler hakkında mürted dememiş, “Bize karşı din kardeşlerimiz” demişti. Müslümanlığına delil olan biri hakkında ‘İslam dışına çıktı’ demenin vebalini iyi bilirdi.” Maalesef kınına girmeyen bu kılıç, başta Hocaefendi olmak üzere bütün hizmet mensuplarını da biçmeye çalıştı ve o kılıcı elinde tutan bazı Müslümanlar başta Hocamız olmak üzere hizmet gönüllüsü olan herkesi mürted demenin ötesinde kafir lafzını da söylediler ve hala da söylemeye devam ediyorlar.
Evet, o, uzun yıllar ömrünü geçirdiği ülkesinde, binlerce lisans talebesi ve yüzlerce mastır ve doktora öğrencisi yetiştirmiş olmasına rağmen tekerrür eden bir tarihin kurbanı olarak gurbette ömür tüketiyor. Peygamberlerin ve onların yolundan giden ilim insanlarının başlarına gelenlerin aynısı onun da başına geldi. O da ülkesinden ayrılarak başka bir yere hicret etti ve hür bir ortamda ilim hayatına devam etmeyi tercih etti. İşte bu eser de onun ilmi meyvelerinden biridir. Hocamızı tebrik ediyor, böyle bir eseri bizlere takdim ettiği için şükranlarımızı arz ediyoruz. Rabbimden sağlık sıhhat afiyet dileklerinde bulunarak daha nice eserler vermesini temenni ediyoruz.