Fehmi Acat-
Hizmetin yetim kalan alanlarından bir tanesi yazılı tarihinin olmaması..
Bu alanda kalem oynatan ve bunları tarihe nakş eden az sayıda insan var. Bu isimlerin en önemlisi de Ahmet Kurucan.
Merakla beklediğim ve zevkle okuduğum “Hatırdan Satıra” kitabını nihayet bitirdim.
Hizmet tevellüd ettiği andan itibaren kadar hep bir yoğunluk içinde nesle ulaşma ve sonrasında imanı kamâle ermesi noktasında aksiyon içinde yaşandığı ve bu aksiyon içinde bir şeyleri yazma tarihe kaydetme fırsatı bulamaması makul bir gerekçe.
Ancak Cenab-ı Hakk’ın lütfuyla katlanarak büyüyen hizmetimizde yeni neslin bu hatıraları mutlak surette okuması ve onları bir fener gibi yolunu aydınlatan ışık kaynağı olarak değerlendirmesi gerekiğini önemli bir gündem olarak önümüze koydu.
Bu noktada önemli adımlar atan Ahmet Kurucan’a min ğayri haddin şimdiden teşekkürlerimi iletip kitaptan istifade ettiğim konulara geçiyorum.
Ahmet Hoca, “Bir Şakirt” ile bir dönem birlikte geçirmiş olduğu hayatından daha önce birçok insanın duymadığı anekdotlar paylaşmış.
Zevkle okudum.
Okuduğum dönemde bile bazılarını arkadaşlarımla heyecanla paylaştım.
Kitabın en önemli özelliği hayatın içinden bir doğallık sergilemesi. “Bir Şakirt” Fethullah Gülen Hocaefendi’nin kendi kendini tanımlaması. O hayatın içinden birisi. O’da bizim gibi bir insan, biir Şakirt.
Hayatını normal yataklarda değil de yere sermiş olduğu battaniye kalınlığında hasırın üzerinde uyuyup dinlenerek geçiren “bir şakirt” İlgilendiği talebelerine sofra serince hepsini tabağında aynı şeyler mi var diye bakan, tabakları boşalınca takviye yapan, doydunuz mu diye soran “bir Şakirt”
Bir medrese havasında işletmiş olduğu okulun 5 katında aynı zamanda talebelerin ruh dünyasını inşa ederken askeri disiplinden asla taviz vermeyen, derslerini öğrencilerini hiç beklemedikleri anlarda bir harflik (“Mersed’i, Mürsed okuma gibi) bir hata bile olsa muhakkak ve çok ciddi seviyede düzelten “bir Şakirt”
Bütün bu disiplin deryası içinde dertlerini paylaşacak kadar samimi ve insani duygularını ifade edebilecek kadar gönülden yapan “bir Şakirt”
Yeri geldiğinde öfkelenen, öfkesini hissettiren, yeri geldiğinde sabahlara kadar nesli için inleyen ve dua dua yalvaran ” bir Şakirt”
Yeri geldiğinde onlar için gece vakti mayınlı tarlada yürüyecek kadar cesur, hayatını ortaya koyabilecek kadar fedakar, herhangi bir sıkıntılarını hissettiğinde hemen yanlarında olacak kadar samimi, onlarla birlikte olmaktan onları ziyaret etmekten zevk alan bir hayatının en değerli anlarını arkadaşlarıyla geçirdiği anlar olarak tanımlayacak kadar içten, muhataplarından hiçbir beklentiye girmeyecek kadar hasbi, tahta kulubelerde geçirmiş olduğu ömründe kendi kardeşleri dahil hiç kimsenin evinde misafir olmadan, ziyaret ettiği yerlerde öğrenci evleri veya dershanelerde misafir olarak sonraki nesle örnek olacak kadar rehber “bir Şakirt”.
Mana aleminde olabildiğince seyahat eden yukarılardan daha yukarılara ulaşabilmek için her anı değerlendiren bir insan olmanın yanında gazozun içine aspirin atıp içecek kadar sebeplere de riayet eden “bir Şakirt”
Yıllar yılı Cami vaazlarında kürsülerinde, hiç aksatmadan yazdığı ve her biri için çok ciddi zaman ayırdığı ve sevenleri ile bir irtibat köprüsü olarak gördüğünü başyazılarda, bam tellerinde ifade etmiş olduğu ideal nesil ve gençliği bir dantela gibi kendi hayatında örgüleyen “bir Şakirt”.
Örnekleri kendinden bir hareketin, örnekleri kendinden lideri “bir Şakirt”.
Kitapta hocaefendinin en samimi olduğu ve kendini bir şakirt olarak tanımladığı bölüm gibi iştiyakla okuması bir çok bölüm var.
Akıp giden bir roman havasında değil de bölüm bölüm makale tarzında yazılmış bir eser “Hatırdan Satıra”.
Kitapta, hizmetin işleyişi ile alakalı yönetim tarzı ve şekli ile alakalı detaylar ve şahıslardan örnekler de var.
Bütün hizmet hayatının işleyişinin dışında, ihmal edilmeyen medrese bölümü de en detaylı işlenen alanlardan.
Aslında benim arzuladığım şeylerden birisi üstat Bediüzzaman hazretlerinin Laikalarını (özellikle Kastamonu) okurken talebelerine kelime aralarına özenle yerleştirilmiş stratejileri ulaştırması tarzında bir kitap.
Arap dünyası alimleri tarafından “stratejik müçtehit” olarak adlandırılan Hoca Efendi’nin, hadiseler karşısında aldığı tavırlar ve yapmış olduğu eylemlerden hareketle bir kitap yazılırsa verimli olacağı kanaatindeyim.
Ahmet Hoca, kitabın devamı niteliğinde bir eser yazılmaya başlandığını duyurdu.
Bu çok güzel bir müjde.
Ancak edebi dili biraz daha gözden geçirmesi, akıcılığı arttırma adına hikayeleştirmeyi daha teknik yapması, anlatacağı mevzuyu müdellel hale getirme adına özden kopup farklı hayatlara girmemeye özen göstermesi iyi olur kanaatindeyim.
Yayından önce bir kaç kitap editörünün okuyup kitabın mantığı ve gidişatı üzerine yorumlar yapması güzel olabilir..
Sözü daha fazla uzatmak yerine( Burayı özellikle yazdım, çünkü müellif hatırlayabildiğim kadarı ile 13 yerde bu gereksiz ve okuyucuyu yoran ifadeyi kullanmış ve ben ona ufacık da olsa bir mesaj iletmek istedim) sizleri kitabın huzur püskürten maziye götürüp o tatlı anılarla rahatlatan bu eseri okumanızı sevgi ile tavsiye ederim.