“Özellikle masum çocukların, daha kundaktaki bebeklerin acı çekmesi ve ölümü, hepimizin yüreğini yaralıyor” demiş yüreksiz, müptezel.
Ne yüreği?
Sen de o yürek var mı?
Ciğerini biliyoruz.
Et parçasından oluşan, kin dolu o kalbini dünya âlem biliyor.
Nefretle atan kalp atışlarına, Anadolu’da, Mezopotamya’da 7’den 70’e herkes fiilen yaşayarak şahit oluyor.
Ahlak yada vicdan sende ne arasın?
Hamas’ın festival katliamı, Netenyahu’nun Gazze vahşeti sonrası, yazıma giriş yaptığım cümleyi sarfetmiş, asrımızın iki yüzlü Zâlim Haccac’ı.
Bu cümleyi sarfettiği gün, üç aylık Enis bebeği, annesinden kopardı.
Sadece annesinden koparmadı, anne sütünden de mahrum etti, Enis yavrumuzu.
Müptezelin yargıçları, Anne Sümeyye Tercanlıoğlu ve Öğretmen Baba Zarif Tercanlıoğlu’nu Edirne cezaevine, anne sütüne muhtaç üç aylık bebeği de, teyzesinin kucağında, Samsun’a yolladı.
Kerbela’da Hüseynileri, suya muhtaç bıraktığı, günümüzün Yezid’i ise, bir mertebe (!) daha katederek, yeni doğmuş sâbileri annenin sıcak sinesinden koparıyor, sütüne hasret bırakıyor.
Yok olan vicdanını, tükenmiş insafını ve insanlıktan uzak yaklaşımını, dışarda hümanizm sosuyla pazarlamaya çalışırken, içerde ise; henüz sütten kesilmemiş bebekleri, merdiveni 90’a dayamış pir-i fanileri ise; merhametsizce, zindanlara tıkıyor.
Yusuf Kerim’in o minik bedeni üzerinde önce tepinerek, kanser etti Saray ve Şürekası, sonra mezara yolladı.
Bununla hıncını alamadılar, Anne Gülten Sayın’a, evladının yasını tutturmadan, demir parmaklıklara yeniden attı bu yobazlar.
Peki, suçu!
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM)’nin buruşturarak çöpe attığı, ‘ByLock kullanma garabeti ve Bank Asya’ya para yatırma’ cinayetinden taksiratı var (mış)!
Yetmedi…
Aynı hafta, Edirne’de aralarında bebekli annelerin olduğu 27 kişi gözaltına alındı.
20’si, demir parmaklıkların arkasına atıldılar.
Bunlar o kadar iki yüzlü ki…
Bunlar o kadar insanlıktan sıyrılmış merhametsiz ki…
Hangi birini sayalım?
AKP Rejiminin, Rojava’nın Serekaniye kentine 2019’da, yağdırdığı bombalarla, bedeni kora dönüşen sembol isim, Muhammed Hamid (13)’in görüntülerini Gazze’de “Filistinli Çocuk” diyecek kadar utanmazlar.
Beş yıl önce Rojava’da, Muhmmad’e yapılan vahşete ses çıkaramayanlar, bugün o bedenin üzerinde, Filistin için ‘cihat ruhunu” diriltmeye çalışıyor müptezeller.
Timsah gözyaşlarıyla, dijital dünyada “mücahitlik” taslıyor, “ümmeti” gazlamaya çalışıyorlar, ganimet hırsızları!
Uzmanların; “Beyaz fosforla bu hale geldi” dediği Rojava’daki Kürt’ün evladı Muhammed’e, bunu yaşatanlara diyecek sözü olmayanların, “Filistinli çocuklara” ağıt yakmaları, tam bir şarlatanlık.
Yusuf Kerim, Ahmet Burhan, Feridun Maden, KHK’lı Öğretmen Fatma Görmez, oğlu Berk Görmez, polisin katlettiği ve annesinin derin dondurucuda sakladığı Cemile Çağırga, askerin öldürdüğü Ceylan Önkol ve adını sıralayamadığımız masum yavrular, bebekli anneler, çektirilmeyen eza ve cefa bırakmayan, asrımızın Hitler’ine alkış tutanlar, Netenyahu’nun, “Filistinli Çocuklar”a yaşattığı vahşete aslan kesiliyor.
Bunlar, Saadet Asrının büyük münafığı, Abdullah ibni Selûl’e bile rahmet okutuyor.
“Filistinli Çocuklar”dan yana tutum takınan, ahkâm kesen, ağıt yakan, para verip satın aldığı Coca Cola şişelerini patlatarak, “İsrail’e ekonomik darbe vurduğunu zanneden zırcahiller. Ebu Cehil kavmini aratmayan “Cihat” yaptığını zanneden bu ucuz mücahitler, ya zır cahil veya kelimenin tam anlamıyla münafıklık yapıyorlar.
Yada her ikisi.
‘Sınırın ötesi’nde veya berisindeki operasyonlarla, yakıcı bombalarla parçalanan bedenler, Meriç’te boğulup azgın denizlerdeki balıklara yem olan Yiten Canlar’a “oh oh, onlar terörist” diyenlerin, Gazze’deki “Filistinli Çocuklar”a yaşatılan vahşete “vah vah” demeleri elbette inandırıcılıktan uzak.
Zaten, bu münafıklığa kendileri de inanmıyordur.
Sahi, “Filistinli Çocuklara” yapılan zulümler nedeniyle, sağa sola heyheylenen, Anadolu zindanlarındaki “Tutsak bebeklerin” dramını dile getiren Ömer Faruk Gergerlioğlu’na, Meclis’te sırtlanlar gibi saldıran, siz değil misiniz?
Hem sizin neyinize inansınlar ki?
Filistin için ‘Uluslararası Hukuk’u hatırlıyor, AİHM’nin, Yüksel Yalçınkaya Kararı’nı tanımadığını, bas bas bağıran peşinden gittiğiniz Sezar’ınız değil mi?
AİHM’nin, “Kanunsuz suç olmaz” diyerek, yüzünüze çarptığı kararı tanımadığını söyleyeceksin sonra, Hamas terörünün tetiklediği, Netenyahu’nun insafsızca ve cellatça soykırım uyguladığı “Filistinli çocuklara” ‘Adalet’i hatırlayacaksın, öyle mi?
Hadi oradan…
Kim inanır?
Kim heyheylenmelerini dikkate alır?
Topunuz, ikiyüzlüsünüz!
Zırvasından, zirvesine kadar.
Gergerlioğlu, üzerinde namus yemini yaptığınız “Anayasa’nın 90.Maddesi”ni hatırlatıyor, sırtlanlar gibi; hem de ‘Meclis’teki gurubunuzla” saldırıyorsunuz.
“Kanun Hükmü” isimli kısa filmi, gündeme taşıyor Gergerlioğlu. Erkeğiyle, dişisiyle mebuslarınız mahalle soytarıları gibi; hücuma geçiyor.
‘Ham, yobaz ve kaba softalar’, Ömer Faruk Beyi konuşturmamaya ant içmişler âdeta.
Meclis sıralarını yumruklamaya çalışıyorlar.
Siyasi bir döneme, kara bir leke düşürmeye devam ediyorlar, milletin sözde Vekil’leri.
Hakikatin sesini bastırmaya çalışan, sıraları yumruklayan, Meclis kayıtlarına geçen bu insanlıktan sıyrılmış, zavallı ve sözde Vekil’lerin, stenografi marifetiyle, isimlerini ifşa edelim.
Bu zifiri karanlık dönemin, kara sayfalarında yerlerini alsın bu yobazlar.
–Adem Yıldırım, AKP İstanbul Vekili.
–Oğuzhan Kaya, AKP Çorum Vekilli.
–Nurettin Alan, AKP İstanbul Vekili.
–Hasan Çilez, AKP Amasya Vekili.
“Bakın şu resmi görüyor musunuz?” diyerek, beşiz kardeşlerin anne ve babasının tutuklanmasına ise; bu defa bir dönemin sözde mağduru, “Baas Partisi’nin Gurup Başkan Vekili, ‘sataşma var’ diyerek, plastik top gibi, oturduğu yerde zıplıyor.
Yusuf Kerim ve beşiz yavrularının, mağduriyetine itiraz ediyor.
Hatta inkâr etmeye kalkışıyor, AİHM’de, “Başörtüsü Kararı”nın, başvurucusu, nâmı diğerle Leyla Şahin Usta!
Hicap duymadan, arsız bir şekilde, bu masum çocukları, kurgusunu yaptıkları ‘15 Temmuz’ tiyatrosuna bağlıyor.
Yusuf Kerim yavrumuzu öldürdüler. Yetmiyor “Cemaat kampanyası, yapma!” diye bir de arsızca, o mezardaki bedenin üzerinde tepiniyor.
Neyse ki, bir başka ehli vicdan Milletvekili Meral Danış Beştaş, haddini bildiriyor.
Adeta kürekle ağızlarına vurarak; “Siz vicdanınızı nasıl kaybettiniz”? diyerek,
AHİM‘nin sözde mağduru Leyla Şahin’e:
“Anne ve babası tutuklu beşiz çocuklar ile 7 yaşında vefat etmiş kanser hastası bir çocuğun zikredilmesini, kampanya olarak mı nitelendiriyor sunuz?
Ayrıca bu beşizlerin anne babası hakkında kesin hüküm bile yok.
Siz bunlara nasıl F.tö’cü diyebiliyorsunuz?
Mahkeme kararı yok.
Korona döneminde çıkardığınız tacizcilerin, tecavüzcülerin, çetecilerin hesabını verin önce…”
Evet, ne yazık ki, Gazze’nin, elektrik ve suyunu keserek “Filistinli Çocuklara” cehennemi yaşatanla, Anadolu’da “Bunlara su bile yok” diyen Zâlim Haccac’ın “Tutsak bebeklere” yaşattığı zulmün uygulayıcıları, bu amelleriyle biyolojik açıdan ikiz kardeş gibi adeta, birbirine benzeşmiyorlar mı?
Sorunun cevabını size havale ediyorum.
Ve son söz;
Savaşlar, sadece savaşanların değil, onları izleyenlerin, cellatlara alkış tutulanların, bir bütün olarak insanlığın da sınandığı ağır bir sınav dönemidir.
Sayın Gergerlioğlu’nun, Meclis’i yankılayan ama asrımızın Nemrut, Sezar, Neron ve Zâlim Haccac’larını ilgilendiren feryadıyla bitirelim:
Sizlerin çocuğu yok mu, Allah’tan korkmazlar?
e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au