Sanırım Meclis kürsüsünden olanca avazıyla bu soruyu soran Yeşil Sol Parti Kocaeli Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu, siz de izlemişsinizdir.
Şayet izlemediyseniz tavsiye ederim.
Meclis’teki yüreksiz beş yüz küsur adamın yüreklerinin tamamını bir araya getirseniz; eminim, tümünün yüreği onunki kadar etmez.
Ancak, insanın içini acıtan şu ki, karşısındaki dalkavuklar, bu soruya cevap yerine, onun sesini bastırmak için şempanzeler gibi önündeki sıralara vuruyorlar.
Milletin kürsüsünden günahsız ve masum çocukları savunurken bile, onun sesini duymak istemeyen bu iradesiz güruh, ortada bütün çıplaklığı ile görünen hakikatleri perdeleme gayretindeler.
Kur’an’ın ifadesiyle diyelim; “Lâkin o, dünyaya saplanarak heva ve hevasının esiri oldu. Onun hali tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da yine dilini salar solur!” (A’râf,176) Ol güruh tam bu acınası haldeler.
Peki, ne diyor Gergerlioğlu?
Bakınız, meclis açılışında AHİM’in Yüksel Yalçınkaya hakkında, “Kanunsuz suç olmaz” şeklinde verdiği kararı AKP’li Cumhurbaşkanı’nın tanımadığını ve bu kararı Cumhurbaşkanı dâhil hiç kimsenin yok sayma lüksünün olmadığını söylüyor.
Ama karşısındaki, ‘ham yobaz ve kaba softalar’ onu konuşturmak bile istemiyor.
Halbuki Gergerlioğlu, “AYM’nin 90. maddesi gereğince Yüksel Yalçınkaya kararı dâhil yargının verdiği kararları hiç kimse çiğneyemez” diyor. Ne ki, vicdanlarını ona buna satmış bu iradesizlere Kur’an’ın ifadesiyle cevap verelim: “Konuşurken sesini ayarla, bağırarak konuşma! Unutma ki seslerin en çirkini, avazı çıktığınca bağı-ran eşeklerin sesidir.” ( Lokman, 19)
Gergerlioğlu, konuşmasının devamında, Altın Portakal Film Festivalinde gösterimi engellenen, “Kanun Hükmü” isimli kısa filmi de gündeme taşıyor.
Meclis sıralarını işgal eden yetkileri elinden alınmışlar, yine hep bir ağızdan, gürültüyle bastırma telaşındalar.
Siyasi bir döneme kara bir leke düşürmeye devam ediyorlar milletin sözde vekilleri.
Biz de Gergerlioğlu’nun sesini bastırmaya, sıralarını yumruklayan ve Meclis kayıtlarına geçen bu insanlığından sıyrılmış, zavallı ve iradelerini ipoteğe bırakan sözde milletvekillerinin sözlerini, stenografi marifetiyle kara tarihe geçen bu talihsizlerin ismini buraya kayda düşürelim.
–Adem Yıldırım AKP İstanbul Milletvekili.
–Oğuzhan Kaya AKP Çorum Milletvekilli
–Nurettin Alan AKP İstanbul Milletvekili
–Hasan Çilez AKP Amasya Milletvekili…
Diyecek siniz ki bu zavallıları niye konuşuyorsunuz ki?
Çünkü ülkenin de devletin de parlamentonun da ve siaysetin de geldiği durumu görmek için bakmalı bu kapkara yüzlere.
Muzaffer Özdağ, 27 Mayıs 1960 Darbesine Kurmay Yüzbaşı olarak fiilen katıldı. 13 Kasım 1960’ta Millî Birlik Komitesi’nin parçalanması üzerine 14’lerden biri olarak Tokyo’ya sürgüne gönderildi.
Ama oğlu Ümit Özdağ bugün ülkede ahkam kesiyor. Vatansever(!) ve memleketi kurtarmaya (!) çalışan adam olarak ortalığı kasıp kavuruyor.
20 yıl önce, Türkiye’de ayaklar altına alınan hak ve kukunu, AHIM kapsında arayan Leyla Sahin Usta, bugün Meclis kürsüsünde, ayni mahkemenin Yalçınkaya kararını ayaklar altına alıyor.
Gergerlioğlu’nun dile getirdiği mağdur ve mazlumların sesini kesmeye çalışan milletin sözde vekillerini buradan ifşa etsek ne olur ki?
Ama en azından bugün Özdağ ile Usta’nın durumu gibi; Yusuf Kerim’in bedeni üzerinde tepinin veya sessiz kalan milletvekillerini hatırlama ve hatırlatma görevini yerine getirir.
Gergerlioğlu’nun konuşmasana bakmaya devam edelim
Tüm engellere rağmen Gergerlioğlu, elinde fotoğraflarla konuşmasını vicdanlı herkesin yüreğini kanatan konuyu getiriyor.
Neydi o?
Elindeki resmi göstererek, “Bakın şu resmi görüyor musunuz?” diyor.
Ancak sırtlanların buna da tahammülü yok.
Fakat o, yine de konuşmasını şöyle devam ettiriyor: “7 yıl önce bu fotoğraftaki beşizler dünyaya geldi. Anne baba cemaat dershanelerinde çalıştığı için bu çocuklar doğduktan sonra işlerinden atılmış. Doğduklarında şu gördüğünüz çocuklar, 850 gram doğmuş. Onları anne babası yokluk içinde bugüne getirmiş. Bu takdir edilecek bir durum değil mi? Bakın bu çocuklardan birinin beyninde jant var diğerlerinin gözlerinde ve diğer organlarında sıkıntı var. Ve siz bu anneyi cezaevine atıyorsunuz.”
Gergerlioğlu yürek yakıcı konuşmalarını sürdürüyor: “Biliyor musunuz, Avukat bana dedi ki; ‘Hâkime yalvardım ne olur, bu çocuk ölür etmeyin, anneyi tutuksuz yargılayın’ dememe rağmen o vicdansız hâkim anneyi de babayı da tutukladı. Allah’tan korkun diye yalvardım. Fakat Allah’tan korkmuyorlar Cumhurbaşkanından korktukları kadar.”
Saray’ın Meclis ’deki şakşakçıları, engel ve gürültülerine rağmen konuşmasını sürdüren Gergerlioğlu’na bir başka kara yürekli engel çıkarıyor.
AKP Grup Başkan Vekili Leyla Şahin Usta…
AİHM’de başörtüsüyle ilgili verilen kararın başvuru
Şu 2004’de AİHM kapısından imdat dileyen bu talihsiz, bugün aynı mahkemenin kararını iplemeyen bir edayla arzı endam ediyor.
‘Sataşma var’ diyerek, Yusuf Kerim ve beşiz yavruları tutuklanan anne ev babanın mağduriyetini dile getiren Gergerlioğlu’nun konuşmasını; utanmadan, sıkılmadan bu konuyu, 15 Temmuz kurgu darbesine bağlıyor hayasızca.
Ağzına Saray’ın fosseptiğe düşen sakızı dört harflik f.eto iştahla alıp çiğneyerek; “Cemaat kampanyası yapma!” diye yırtınıyor.
Bir dönemin sözde mağdurları, günümüzde zulümde zirveleşenler…
Burada küçük bir hatırlatmada bulunayım.
Kadere bakın ki, AİHM Büyük Dairesi, ‘başörtüsü’ başvurusunda 16’ya karşı 1 oyla ‘ihlal yok’ kararı vermişti.
Kararda muhalefet şerhi olan tek hâkim ise bugün, Hizmet Hareketi mensuplarının haklarını savunmak için Avrupa’da kurulan Tribunal’in başkanı olan Hâkim Tulkens’ti. Dün Leyla’nın özgürlüğünü savunan Tulkens, bugün de aynı yüreklilikle Türkiye’deki hak ve özgürlükleri ihlal eden yuzbinlerin hakkını savunmaya devam ediyor.
Demek ki, insanın vicdanı körelip kararınca canavarları aratmıyormuş.
Neyse ki, vicdanı nasırlaşmış, annelik duygusundan mahrumlara cevap verecek ehli insaf Vekil’ler var.
Meral Danış Beştaş…
Daha önce de Yusuf Kerim’i Meclis’te dile getirirken, sırtlanlar gibi saldıran AKP’li vekillere adeta kürekle ağzına vurmuştu.
Meral Hanım; “Siz vicdanınızı nasıl kaybettiniz” diyerek AKP’li vekile top güllesi gibi yürekleri delip geçen şu soruları soruyor; “Leyla Hanım, siz kampanya dediniz. Burada anne ve babası tutuklu beşiz çocuklar ile 7 yaşında vefat etmiş kanser hastası bir çocuğun zikredilmesini kampanya olarak mı nitelendiriyorsunuz?
Ayrıca bu beşizlerin anne babası hakkında kesin hüküm yok.
Siz bunlara nasıl F.tö’cü diyebiliyorsunuz?
Mahkeme kararı yok.
Böyle bir karar olmadan nasıl bir insana o karar varmış gibi davranırsınız?
Velev ki kesinleşmiş hüküm olsun, çocukların ne suçu ve günahı var ki?
Siz korona döneminde çıkardığınız tacizcilerin, tecavüzcülerin, çetecilerin hesabını verin önce…”
Ağzına, gönlüne sağlık Meral Hanım!
Hem bir anne hem bir hanımefendi hem de bir milletin vekili olarak dilsiz şeytanların yüzüne tokat gibi sözler söylediniz, bin teşekkür sizlere.
Ne acı değil mi?
Leyla Şahin Usta, 28 Şubat döneminde başörtüsü mağduriyeti yaşamış. O dönemde her birimiz bu zulmü yaşan Leyla Şahin’in, fiziken yanında olmasak da AHİM ’in kapısını çalarken dualarımızda yanında olmuşuz.
Aynı mahkeme şimdi, Yüksel Yalçınkaya’nın şahsında milyonlar için; “Kanunsuz suç olmaz” deyince çılgına dönüyor Leyla ve yol arkadaşları.
“Bu kararı tanımıyorum” diyen güçten zehirlenmişlerin, arkasında Rus matruşkaları gibi diziliyorlar, sözüm ona naylondan vekiller…
Sahi nedir, iktidarınızın kanser ettiği ve cesetlerinin üzerinde tepindiği Yusuf’lardan, Ahmet Burhan’lardan. denizlerde boğduğunuz Feridun’lardan, Galata Kulesi’nden atlayarak intihar eden Nahit Emre Güney’lerden, evinin 9. katından atlayarak canına kıyan Bahadır’lardan, Cizre’de polisin katlettiği Cemile’lerden ve Lice’de askerin havan mermisiyle öldürdüğü Ceylan yavrularımızdan alıp vereceğiniz?
Gergerlioğlu’nun sözüyle bitirelim:
‘Sizlerin çocuğunuz yok mu’ Allah’tan korkmazlar?