Dün okuduğum ve izlediğim haberlerde İsrail-Hamas arasında cereyan eden savaşta sivil ölümlerinin toplam 6 bini geçtiği söyleniyordu. Bin 500’ü aşkın insanın ise İsrail bombardımanı ile yıkılan yaklaşık 200 bin evin enkazı altinda olduğu ifade edildi.
Araplar “Kıssatun latentehi” derler. “Bitmeyen hikaye” demek. İsrail-Filistin özelinde 1948’den bu yana, insanlık tarihi açısından bakacak olursanız ilk insandan bu yana bitmeyen bir hikayedir insanoğlunun çeşitli vesilelerle birbirleri ile mücadelesi, kavgası ve savaşı.
Mücadele ve kavga bir kenara savaş üzerinden devam edelim: MÖ 3000 yılından bugüne 14 bin 531 savaşın meydana geldiğini söylüyor tarihçiler. Milyonlarca insan ölmüş ve öldürülmüş bu savaşlarda. 1990 yıllarda sadece Kuzey Afrika topraklarında çıkan savaşlarda toplam bir milyondan fazla insan öldüğünü söylüyor aynı kaynaklar.
Pekala bu kadar büyük can kayıplarının olduğu bu savaşların sebepleri neler? Bir tek sebebi yok. Siyasi, askeri, dini, kültürel, ekonomik bir çok sebebi var. Her bir savaş için ayrı ayrı ele almak lazım bu sebepleri.
Burada akla takılan bir soru ortak savaş tanımı. Var mı böyle bir tanım? Bildiğim kadarıyla yok. Şiddet kullanma kapasitesine sahip devletlerin karşıt devletlerle veya aynı kapasiteye sahip siyasi aktörlerle sahip oldukları o fiziksel şiddeti kullanmaları savaş tanımının ana ögesini oluşturuyor. Hepsi bu kadar. Bu açıdan bakılınca her bir savaş için ayrı bir tanım bile yapılabilir. Bununla beraber şunu söylemek yanlış olmaz sanırım; savaşın karşıtı savaşsızlık veya farklılıkları koruyarak birlikte yaşamak olduğuna göre savaş bir tarafın muhatabına isteklerini fiziksel şiddet kullanarak zorla kabul ettirmek için başvurduğu bir araçtır denilebilir. Nitekim İsrail-Hamas savaşı tam da bu kapsam içinde cereyan ediyor.
Bu kısa hatırlatmalardan sonra gelelim günümüzde cereyan eden ve haftalardır dünya siyasetini kilitleyen ve bütün dünya haber kanallarını adeta esir alan İsrail-Hamas savaşına. İşin siyasi boyutu adına bir değerlendirme yapmak bu satırların yazarını aşar. İhtiyaç da yok zaten. Yerli ve yabancı basında konu ile alakalı öylesine derinlikli analizler yapılıyor ki bunların her biri sahalarının uzmanı.
Bununla beraber insanı duyguları ölmemiş, akli melekelerini yitirmemiş, vicdanı pörsümemiş, ahlaki değerlerini kaybetmemiş yer yüzündeki her insanın söz söyleyebileceği bir yanlışlık var orada cereyan eden savaşta: sivillerin öldürülmesi. Kaldı ki başta söylediğimiz şu ana kadar olduğu ifade edilen 6 bini aşkın ölünün yarısı bebekler ve çocuklar.
Bu yanlışa bütün dünya el ele vererek DUR demeli. Bunu demek ne insanı Hamas sempatizanı yapar ne de İsrail karşıtı. Nitekim hayatın değişik alanlarında ve kademelerinde çalışan vicdanı ölmemiş nice insanlar bunu söylüyor.
Umarım ve arzu ederim ki şimdiye kadar tam anlamıyla kullanılmayan diplomasinin bütün imkanları kullanılarak önce akan kanlar durur, hayatının baharında vefat eden genç ölümleri durur, hayata yeni gözlerini açmış bebeklerin, büyük beklentilerle geleceğe umutla bakan çocukların öldürülmesi durur, durur da kalıcı bir barış bu zemin üzerine inşa edilir.
Dediğim gibi umarım ve arzu ederim.
Aksi halde anlaşılan ve görülen o ki bu insanlık faciası dünyanın gözünün içine baka baka bu savaş ve insanlık suçları yetkin ve etkin devletlerin, kurumların, örgütlerin ve kişilerin ‘DUR’ diyeceği ana kadar devam edecek.
*İsrail ve Gazze’de ölenlerin sayısı toplamda 9 bine dayandı…