17-25 Aralık geliyor lütfen ceplerinizi sağlama alın!
Sevgili okurlar malum-u aliniz bu haftaya hepimiz “yolsuzluk haftası” diyoruz…
Usta Erdoğan’ın rüştünü ispat ettiği hafta.
Müsade buyurursanız ben bu makalede olayın hırsızlık, yolsuzluk cihetini bir kenara bırakarak 17-25 Aralık’ın farklı bir neticesine odaklanmak istiyorum; Haramzâde haramilerin bu tarihten sonra Din ve dindarlığa verdiği zarar…
Resmen dinimizi çaldılar…
Topluma bilerek pompaladıkları “çalıyorlar ama çalışıyorlar” anlayışı muhafazakar kesim içerisinde çok büyük bir ahlaki yozlaşmaya, ülkenin din anlayışı ve dindarlarda bozulmaya sebebiyet verdi…
Hem de ne bozulma…
Tabiki failler belli, verdikleri zararı ise şöyle sıralayabiliriz;
1- İslam’ın çehresini kararttılar;
İslam’ın aydınlık çehresini önce siyasal İslam ile kirlettiler sonra gömlek değiştirip Erdoğanizm denilen ucube ile tamamen İslami sınırların dışına çıktılar.
İslam’ın bir inanç değil, bir ideoloji olarak algılanmasına sebebiyet verdiler ki bu vesile ile İslam’a en büyük ihaneti yaptılar…
Halbuki İslam semavi bir dindir, ideoloji değil.
Erdoğanizm mi? O, sömürme düşüncesi haricinde hiçbir istek ve kuralı olmayan, kutsal tanımayan, dini suistimal eden bir nifak hareketidir.
Dinle irtibatına gelince; Dîni ve inananları sömürmekten başka hiçbir ilgisi yoktur…
Siyasal İslam dedikleri şey dahi Erdoğanizm yanında zirvede kalır.
Erdoğanistler öyle ölçüsüz öyle omurgasız öyle berbat bir hayat yaşıyorlar ki, insanlar onlara olan nefretlerinden ötürü çok yanlış olarak “biz onların inandığı Allah’a inanmıyoruz” diyorlar.
Toplumdaki Allah algısını değiştirdiler…
2- Din adına yalanlar uydurdular;
Her alanda her yerde kullandıkları tüm argüman özenle seçilmiştir; Din, dindarlar ve muhafazakarları aldatmak için kullanılan söylem ve isimler hep dini çağrıştırır, Yunus Emre Vakfı gibi…
Milletvekilleri, parti üyeleri Erdoğan için haşa “Allah gibi, peygamber gibi” derken, onun pragmatist hayat ve eylemleri ile tanışan insanları dinden uzaklaştırdılar.
Bu arada güdümlü, yalaka bir “ulema” sınıfı da oluşturdular.
Hayrettin Karaman fetvaları, Cübbeli Ahmet, Faruk Beşer, Akgündüz ve benzerleri verdikleri destek, uydurdukları abuk subuk şeyler ile türlü türlü rezaleti sıvayıp, yamadılar.
Onlara göre devlet için şahıslar feda edilebilir, masumların kadın ve kızları helal, malları gasbedilebilir, her ihaleden %10, %20 alınabilir, devlet uyguluyorsa faize cevaz verilebilir…
Onlar planlı ve devamlı olarak dinin içini boşaltıyorlar…
Yatıkları neticesinde dîni azıcık bilen insanlar dahi yine hataen “eğer onlar müslümansa biz müslüman değiliz” diye söylenmeye başladılar…
3- Din adamları ve dini kurumların itibarını yok ettiler;
Yukarıda yazılanları tekrar ile şunu eklemek istiyorum;
Diyanet İşleri Başkanlığı “çalışanları” aslında saygınlıklarını Erdoğan Türkiye’nin en gayretli din adamına “alim müsveddesi” dediği zaman O’nu çılgınca alkışlayarak kaybetmişlerdi.
Sonra da AKP’nin gönüllü, paralı sözcüsü oldular, öyleki hallerinden tiksinen insanlar artık Cuma’ya ya da vakit namazı için camiye gitmek/girmek istemez hale geldiler…
Namaz kıldırma memurlarının itibarları beş kuruşluk oldu…
Panoramatr’nin yaptığı ‘Türkiye’de Dindarlık Algısı’ araştırmasına göre ankete katılanların
– yüzde 41’i Diyanet’e güvenmediğini belirtirken
– yüzde 18,7’si kuruma ne güvendiğini ne de güvensizlik duyduğunu
– yüzde 4,9’u ise soruyu cevaplamak istemediğini ifade etmiştir.
Yani totalde katılımcıların %64.6’sı Diyanet’e negatif bakmaktadır…
Ankete katılanların sadece yüzde 35,4’ü Diyanet’e güvendiğini belirtmiştir.
Oysa 17-25’ten evvel Türkiye’de Diyanete güven yüzde 70’ler üzerindeydi.
4- Cemaat ve Tarikatları satın aldılar;
Çaldıkları paralar ve gasbettikleri Hizmet’e ait kurumlarla yani haram para ile Cemaat ve Tarikatları yemleyerek bütün işlevselliklerini bitirdiler, rezil rüsva ettiler.
AKP tarafından harama alıştırılan bu yapılar türlü türlü rezaletleri, enva-i çeşit haramı irtikap ettiler, her taraflarından bağlandılar…
Şimdilerde yapılan zulmü ve kötülükleri gördükleri halde tek bir aykırı ses çıkaramıyorlar…
Devlet güdümlü Diyanet’in paçavraya döndüğü yerde güya sivil olan bu yapılar tamamen nefret objesi haline geldiler…
Artık kimse önlerinden dahi geçmek istemiyor…
5- “Din, din” diye höykürenler öz hayatlarında dinin kurallarına asla uymadılar;
Dışı süs, içi boş, loş, pis bir dindarlık tasladılar.
Onlar dünya için dinlerini feda ettiler.
İnşaallah, maşaallah ile çalıp çırparken çok büyük çoğunluğu asla Namaz dahi kılmadılar, haydi denince “cem ederiz” diye aldatıp, akşam hepsini kaza ederiz diye yalan söylediler.
Bazıları hariç kıldıkları namazı da sadece ve sadece çevrelerini namazla aldatmak için kıldılar…
Kendileriyle irtibatlı bir kısım yerlerde yapılan ahlaki pislik ve benzerlerini örtüp, faillerini kısa zamanda serbest bırakarak, adaletsizlikleriyle dine tepki gösterenlerin değirmenine su taşıdılar.
Bütün bunları izleyip değerlendiren halk gitgide dinden, diyanetten, dindarlardan uzaklaştı hala uzaklaşıyor…
Erdoğanistler “Dinden itici bir güç” haline geldiler.
6- İnsanları dinden, dindarlıktan iyice soğuttular, Türkiye’de dindarlık oranları düşüyor;
Evet maalesef Konda’nın yapmış olduğu araştırmaya göre Türkiye’de dindarlık oranları her gecen gün düşüyor…
Araştırmaya göre “bilhassa” son 10 yılda kendisini dindar-muhafazakar olarak adlandıran gençlerin oranı yüzde 15’e kadar geriledi…
Allah korusun gençler arasında “Dindar olacağıma, ahlaki değerlere sahip dinsiz olurum” algısı oluştu…
Gençlerimiz kayboluyor…
Halbuki Hizmet Hareketi ülkeden kovulmadan evvel bu oran çok ciddi seviyede yükseliyor ve yükselmeye devam ediyordu, zaten Hizmet’e olan düşmanlıklarının sebebi de muhtemelen bu durumdu…
Neticede, zaten dindar olmayanlara bakarsak şu an dinden tamamen nefret eder hale gelmiş durumdalar…
Herkes vaad eder, AKP yapar.
7- Dindarların ümitlerini yok ettiler;
Erdoğanizm’in bütün hoyratlığıyla dini suistimal etmesi, din perdesi arkasında canavarca sağa sola saldırması neticesinde ülke insanı “din ile alakalı” geleceğe dair yeşeren ümitlerinin tümünü kaybetti…
Erdoğan ve avaneleri gerçek dindarların gelecek adına kurdukları hayalleri, ümitleri yakıp, yıktılar…
Aslında ülkeye ve insanlığa verdikleri en büyük zarar toplumun yaşam hücrelerine ümitsizliği zerk etmeleridir…
Evet, Hizmet eden gerçek dindarların ümitlerini kırdılar…
Onlar ümit katilleridir…
8- Son maddede Erdoğanizm’i tanımlayarak durumu idraklerinize havale etmek istiyorum;
Erdoğanistler menfaatperest bir güruh, haramzâde, haramiler, sülükler topluluğudur…
Erdoğanizm ise bir soygun, nifak, israf ve zulüm hareketidir…
“Din, din” derken gerçekte dine düşmanlık yaptılar…
Hususen Erdoğan’ın kendi içinde, nefsinde Allah ve peygamberine düşman olduğunu düşünüyorum…
Ancak Süfyanizm ile dine verilebilecek zararın bütününü şu an hal, tavır ve eylemleri ile ortaya koymakta, tam olarak bu şekilde dine zarar vermektedirler…
Son tahlilde; Ülkede malınız menaliniz gitmiş, ekonomi, adalet, yargı bitmiş hatta devlet sistemi tümüyle çökmüş olabilir.
Sevgili okurlar bunların hepsi bir şekilde tedavi edilebilir…
Ve fakat eğer bu hengame içerisinde neslinizi, evlatlarınızı kaybederseniz (ki görünen durum budur) işte bu tehlike saydıklarımdan bin beter ve bin defa daha zor bir durumla bizleri karşı karşıya bırakır…
Asırlarca çalışsak bu durumu düzeltemeyebiliriz…
Erdoğan, AKP ve avaneleri sayesinde yavrularımız hem dünya hem ahiretlerini kaybetmek üzere!
Bütün değerleri, değerlerimizi altüst ettiler hiçbir değer kalmadı…
Maalesef 17-25 Aralık sadece maddi gözle değil bir de bu yönden manevi gözle bakılması gereken çok tehlikeli bir sonun, ilk başlangıcıdır…