Anayasa Hukukçusu Tolga Şirin: ‘Yeni bir düzenleme yapılmaz ise 08/04/2024 tarihine kadar işlenmiş suçlardan ötürü; Soruşturma açılamaz.
Açılmış davalar, “beraat” kararıyla sonuçlanır. Temyiz aşamasındaki davalarda Yargıtay tarafından “bozma” veya “beraat” kararı verilir.Anayasa Hukukçusu ve T24 yazarı Tolga Şirin, Anayasa Mahkemesi’nin “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç…’ hükmünü iptal etmesi sonrası TBMM yeni bir düzenleme yapmazsa, bu maddeden soruşturma açılamayacağını, açılmış davaların da “beraat” kararıyla sonuçlanması gerektiğini söyledi.
Bu kanun maddesinden mahkum olmuş, cezası kesinleşmiş kişiler için de mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması yapılması gerektiğini belirten Tolga Şirin, bu yargılamanın duruşmalı yapılması ve mahkûma görüş belirtme olanağı tanınmasının da anayasal bir zorunluluk olduğunu kaydetti.AYM’nin kararı 08/12/2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı. Demek ki dört aylık sürenin sona ereceği tarih 08/04/2024. TBMM’nin bu tarihe kadar bir düzenleme yapmaması, yani yeni bir kanun çıkarmaması hâlinde artık söz konusu suç ortadan kalkmış olacak.Bu durumda, yani yeni bir düzenleme yapılmaz ise 08/04/2024 tarihine kadar işlenmiş suçlardan ötürü;
Soruşturma açılamaz.
Açılmış soruşturmalar “kovuşturmaya yer olmadığı” (Ceza Muhakemesi Kanunu [CMK] 172) kararıyla sonuçlanır.Açılmış davalar, fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olmasından ötürü “beraat” (CMK md. 223/2-a) kararıyla sonuçlanır.İstinaf aşamasındaki davalarda dosya, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından “bozma” kararıyla (CMK md. 280/1-e, 2) ilk derece Mahkemesine gönderilir yahut fiilin artık suç teşkil etmemesi nedeniyle “beraat” kararıyla (CMK md. 223/2-a, 280/1-a, g, 2) sonuçlandırılır.
Temyiz aşamasındaki davalarda Yargıtay tarafından “bozma” (CMK md. 302) veya “beraat” (gibi CMK md. 303/1-d) kararı verilir.TBMM’nin yeni bir düzenleme yapması durumunda, bu yeni suçun unsurları somut olayda yoksa, az önce bahsettiğim kararlar verilir. TBMM’nin yapacağı yeni düzenlemedeki suçun unsurları somut olayda mevcutsa olağan ceza muhakemesi usulleri uygulanır.Bu noktada özellikle TCK md. 220/6’dan mahkûm olmuş, yani cezası kesinleşip infaz aşamasındaki kişiler için özellikle önem arz eder. Bu durumda 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (CGTİHK) devreye girer.
…
Anılan hükmün uygulanacağı davaya uygulamada “uyarlama yargılaması” (mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması) denmektedir. Bu uyarlama yargılamasının duruşmasız mı yoksa duruşmalı mı yapılacağı tartışmalıdır. CGTİHK her iki olasılığa da olanak (CGTİHK md. 101/1 ve geçici md. 1) tanımaktadır. Fakat kişinin aleyhine sonuç çıkma olasılığı bulunduğu akılda tutulduğunda suçta ve cezada kanunilik ve adil yargılanma hakkı güvenceleri uyarınca bu incelemenin duruşmalı yapılmasında ve mahkûma görüş belirtme olanağı tanınmasında anayasal bir zorunluluk olduğu görülmektedir.
Anayasa’ya (md. 153/5) göre Anayasa Mahkemesinin “iptal kararları geriye yürümez”. Dolayısıyla ilk bakışta, bu hüküm uyarınca iptal kararının, önceki mahkûmiyetlere etki etmeyeceği düşünülebilir. Fakat suçta ve cezada kanunilik ilkesi (md. 38/1) uyarınca artık suç olmayan bir fiilden dolayı kişinin cezalandırılması da kabul edilemez. Dolayısıyla ceza hukuku hükümlerinin iptali, iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesinin bir istisnası kabul edilmektedir.
Bunun uygulamadaki karşılığı şöyledir: AYM’nin iptal ettiği ama iptal kararının henüz yürürlüğe girmediği bir ceza kanunu hükmü uygulanabilir. Bunda ilk bakışta ve şeklen bir sorun yok gibidir. Ne var ki söz konusu uygulama, amaçsal ve sistematik yoruma, özellikle de suçta ve cezada kanunilik ilkesinin mantığına ters bir anlam taşıyacaktır. Bireysel başvuru yoluyla AYM’nin ihlal kararı vereceği bir uygulamaya, salt formel nedenlerle cevaz vermek kabul edilebilir bir yaklaşım olamaz. Bu nedenle AYM’nin öngörülebilir olmadığına hükmettiği ve teknik nedenlerle iptal kararının yürürlüğünü ertelediği bir düzenlemenin, anılan süre boyunca uygulanmaması gerekir. Başka bir deyişle, AYM’nin iptal hükmünü ertelemesi bir bakıma bu hükmün askıda tutulduğu biçiminde algılanmalıdır. Dolayısıyla ceza makamlarına düşen, anılan askıda tutma süreci boyunca soruşturma ve kovuşturmaları sonuçlandırmamaktır.