ERHAN BOZKUT-Beyaz Sayfa
Yaklaşık altı ay önceydi sanırım.
Sosyal medya üzerinden “Beyaz Sayfa” YouTube kanalımı takip eden, süreçten nasibini almış ve yurt dışına çıkmayı başarmış eski bir hakimden mesaj aldım.Daha önce de birkaç kez mesajlaşmış, çalışmalarımıza olan beğeni ve desteğini esirgememişti. Bu kez mesajında bir teklifinin olduğunu ve kabul edersem sevineceğini yazıyordu.
Teklifi; Eski emniyet müdürlerinden “Anadolu Atayün” bey’in bulunduğu cezaevinden yazmış olduğu şiirleri kitaplaştırma aşamasında olduklarını ve kitabın tanıtım reklamını yapma amaçlı benden bir şiirini seslendirip video çekmemi istiyordu. Video yayınını kitabın yayımlanacağı güne yetiştirilmesinin iyi olacağını söylüyordu. Önce böyle bir teklife layık gördüğü için kendisine teşekkür ettim ama bu işe ehil olmadığımı düşünerek kendisine bir süre sonra döneceğimi bildirdim, hem ta ki biraz düşüneyim istedim.
Bu süre içinde aklımdan geçenler beni bir doldur boşalt girdabına soktu.
Zira ya şiirin hakkını veremezsem!
Ya ortaya çıkan çalışma amatörce bir iş olup mahcup olursam!..
Veya bu insanlar tanınan insanlar ve sonuçta hüküm giymiş on yıldır hürriyetlerinden olan insanlar bu video sonrası müsbet/menfi etkilerine maruz kalırsam? vs… gibi gel-gitlerden hemen sonra kendi kendime önce iyi bir fırça attım ve dedimki ” yahu bu kadarcık şeyden duyduğun endişelere bak.
Bu insanlar, hak, hakikat, adalet için canlarını, ailelerini, varlıklarını ortaya koymuş bir bedel ödüyorlar, sen neyin hesabını yapıyorsun!
Yuh! …
Madem böyle hemen elimden geleni yapmalı ve böyle bir teklifi bir vefa borcu olarak yerine getirmeliyim.
Akabinde “güzel insan hakim bey’le” (ismini kendine sormadığım için veremiyorum) mesajlaşarak şiiri istedim ve bir süre sonra çalışmayı bitirip gönderdim.
Kendileri Anadolu Atayün’ün hanımı Birsen Atayün ile de videoyu paylaştıklarını ve çok beğenip memnun olduklarını bildirdiler.
Böylece eş zamanlı olarak hem kendi kanalımız Beyaz Sayfa’da ve sosyal medya hesaplarımda paylaşıma soktuk.
Özellikle ve tabi ki Birsen Atayün hanımın paylaşımı başta olmak üzere kısa bir zamanda şiir hem X’de hem You Tube, diğer platformlarında şuandaki rakamlara dahilinde yüz elli bine yakın görüntülenme, çok sayıda etkileşim ve birbirinden değerli yorumlar aldı.
Anadolu Atayün bey’in kaleme aldığı; YAŞAYAN ÖLÜLER DİYARINDAN MEKTUPLAR kitapları ve şiiri hem kendi duyguları hem de aynı kaderi paylaşan kader ortaklarının, mazlumların sesi oldu.
Kitapları şu an ne kadar sattı ve sonraları ne kadar satacak bilemiyorum.
Sonuç olarak üzerimize düşeni yapmış olmanın huzuru içinde bu şiiri “Beyaz Sayfa”larımın arasında hayırlı bir hatıra olarak duracak.
17-25’İN 10. SENEY-İ DEVRİYESİ
Buraya kadar şiir ve video ile alakalı birkaç not paylaşmış oldum.
Bir kaç cümle ile de “17 25 Aralık” seneyi devriyesi ile ilgili söylemek isterim müsaadenizle.
Malum bir anlatımdır, gömleğin birinci düğmesini yanlış iliklerseniz, aşağıya doğru tüm düğmeleri yanlış iliklemiş olursunuz.
Sonuçta gömlek ne kadar güzel olsa da artık o bir deli gömleği görüntüsü verir.
Şimdi tabi hemen duyar gibi oluyorum
“o düğmeler eskiden de ters düğümlenmişti” diyenlerin olduğunu.
Hayır efendim malum iktidar başa geldiği ilk yedi sekiz senesinde tam da kurumlar düzelme yolunu tutmuş ülke her alanda pozitif manada ilerliyordu. Hemen izleyen yıllarda ise cin çarpmış deli gibi bir hal almış, herşey adeta alabora olmaya, gemi su almaya başlamıştı. Tam bu yıllarda gidişatın eskisinden de kötüye gideceğini içten içe görenler fark etti ve uyarmaya çalıştı.
Bu durum ortaya çıkınca da ipler koptu ve artık yapılanlar kanun hukuk tanımaz bir şekilde pervasızca irtikap edilir oldu.
Bu gidişata ve suçlara seyirci kalmayan ve o değirmenin suyuna kapılmayan bir avuç yiğit Anadolu evladı görevlerinin hakkını vermek üzere icraat yapalım derken yavuz hırsız üstün çıktı ve hepsini toparladı. Haksız ve hukuksuz bir şekilde hapislere tıktı.
İşin özeti bu.
Sonra ne mi oldu ?
Geçtiğimiz yılların muhasebesini vicdanlı bir şekilde yapanlar biliyor ki artık Türkiye deli gömleği giydirilmiş bir ülke oldu.
O günler ve sonrasında olanları seyre dalan, vicdani muhasebesini yapmadan sırf cibilli düşmanlıklarından olup biten hukuksuzluklara ve zulümlere susmakla kalmayıp gizli açık alkış tutanlar, hatta bilakis destekleyenler bu deli gömleğini memleketin üzerine giydirdi.
Şimdilerdeyse korkulan oluyor muhalefetiyle iktidarıyla, aydınıyla avamıyla, zenginiyle fakiriyle bu rejimi, bu kokuşmuş düzeni öz elleriyle inşa eden bir millet, bir toplum, kendi batışına, yıkılışına, bitişine engel olamıyor.
Engel olmak bir yana hala anlamıyor, uyanmıyor.
Dolayısıyla bu batışın dibini görene kadar da engel olamayacaklar.
İşte bu düzene çomak sokan yiğit Anadolu evlatları ise içeri atılacaklarını, işkence göreceklerini bile bile kanuni görevlerini yerine getirdiklerinden dolayı hapislere konulurken;
“Haram lokma yemedik”
“Milletin namusunu kurtardık”
“Yezide söyleyin O hala hırsız” gibi ifadeleri cesurca haykırdılar.
Evet hem de gök yüzünü göremeden, gün görmez dehlizlerde MAVİ’ye hasret kalacakları pahasına…
İşte Anadolu Atayün bey’in Mavi’ye hasreti anlattığı bir devrin şahidi o şiir…
YAŞAYAN ÖLÜLER DİYARINDAN MEKTUPLAR -1
Şair miyim?
Ne haddime!
Belki şair ruhluyum…
Derdim;
Yaşayan ölüler diyarından
Notlar düşmek tarihe.
Malum,
İki sayfadan fazla yazmak
Yasak!
İçerideki meyyite.
Uzaktan okunan
Yasin gibi gelen
Telefonda ses
Yapayalnız bekleyen ölüyü
Ziyarete gelen kadınlar.
Dudakları kıpır kıpır
Yürekleri yangın yeri
Gözlerinde hasret tufanı.
Mezarda diri diri
Gömülü bir ölü.
Hücre penceresinin
Demir parmaklıkları üstüne
Ne zaman ki
Çelik tel kafes kondu
Ay küsüp gitti
Görünmez oldu bir daha.
Sonra avluda,
Havalandırmanın üstüne
Çelik tel kafes gerildi
Kaldırmadı içleri,
dayanamadılar
Bulutlar,
Kuşlar,
Güneş
Ve
Gökyüzü
Onlar da çekti gitti…
Bulutlar, kuşlar, güneş ve gökyüzü
Deyince küçümsemeyin dostlar
Cezaevinde gidince bunlar
Çok şey gider hayatınızdan.
Mesela gökyüzü…
Gökyüzü gidince
Denizler de gider ,Onun yanında
Ne zaman özlerse
Mahpus denizi
Bakar göğün maviliğine
Köpük köpük dalgalar
bulutlarda.. çarpar sahile.
Tutsaklık tak edince canına
Nefeslenir gökyüzünde
Gökyüzü mavidir;
Mavi; Özgürlüğü hatırlatır insana…