Hakikat böyle olsa da,olaya bu şekilde bakmak gerekse de taze fidan misali boy verip, dal budak saldığın topraklardan uzakta can vermek yürek burkucu ve can yakıcıdır.
Vefat haberleri adeta sağanak yağış gibi…
Aynı anda yüreğime hançer gibi saplanan acı haberler.
İki önemli ‘Aksakalı’ kaybetmenin hüznüyle sarsıldım, adeta can evimden vuruldum.
Şeyh Necmettin…
Ali Açıl…
Biri CANada’dan dua kaynağımdı,
Öteki ise Hz. Süleyman’ın diyarı, sahabeler yurdu, memleketim Diyarbakır’dan.
Birer gün arayla, ötelere kanat çırptılar.
Cumhuriyet kurulduktan iki yıl sonra dünyaya gelen Şeyh Necmettin, 1925 doğumlu tam 99 yaşındaydı.
DEDELERİ DARAĞAÇLARINDA, MEMLEKET ZİNDANLARINDA ACI ÇEKTİLER!
Şeyh Necmettin Akar’ın da anne ve babası, yakın dost ve akrabaları rejimin paletlerinden geçti.
Sürgün yemiş, zulüm görmüş, çekmedikleri eza, görmedikleri cefa kalmamıştı.
Onlar da, din ve diyanetleri, hal ve dilleri için, bugün ülkenin dört bir yanını saran baskıların cenderesinden geçtiler.
Darağaçlarından geçti, dedeleri.
Sürgün ve hapishanelerde çok acı çektiler onlar da…
Ama zulme ve zalime karşı onurlu yaşadılar, hep dik durdular.
Merhum Dedem Molla Ali’nin de gönülden bağlı olduğu manevi halkanın son zatlarından, coğrafyamızın manevi dinamiklerin ilklerindendi Şeyh Necmettin.
Cumhuriyet kurulduktan iki yıl sonra dünyaya gelen Şeyh Necmettin, 1925 doğumlu tam 99 yaşındaydı.
Asırlık bir çınar, kütüphane gibi hafızası bilgi dolu, keskin zekası vardı.
Bir asırlık Cumhuriyet’in içine yedirilmiş bütün zalimlikleri hem yaşadı hem de canlı şahidi oldu
Ağzı dualıydı, çehresi hep mütebessimdi.
MAZLUMLARA, MUHACİRLERE VE MAHPUSLARA ÜZÜLÜR, HEP DUA EDERDİ:
Kalbi, son 5-10 yıldır acı çeken hamile kadınlara, hapishanelerde eziyet çeken yaşlı insanlara, kahrından türlü hastalıklara giriftar olanlara atar, civanlara çok dua ederdi.
Yakın ailem, annem ve kardeşlerimin vasıtasıyla bizlere, camiamıza selam ve dua ederdi.
Sürgün hayatının; vatandan, memleketten, anadan ve yardan uzak yaşamanın acılarını iliklerine kadar yaşardı.
Soyadıyla müsemma Şeyh Necmettin, nurla halelenir, nur olur; dualarıyla gönlümüze Akar’dı.
Mekânı Firdevs olsun.
MORAL VE MOTİVASYON KAYNAĞIM: ALİ AÇIL AĞABEYİM!
Bir başka dualar yollayanım, bir başka uzak noktadan moral ve motivasyon kaynağım, camiamızın kıymetli Âli’lerinden Ali Açıl Ağabey’ydi.
Merhum, Mehmet Özyurt’un, Hacı Kemal Erimez’in, Hayati Yavuz ‘un,Yusuf Pekmezci’nin Uncle Ali (Kervancı)’nın, kervanına o da katıldı şimdi.
Merhum Mehmet Ali Şengül Avrupa’da, Hayati Yavuz Ora Asya’da Ali Kervancı Afrika’da, Ali Bayram Mısır’da, Ali Açıl ise CANada’da.
Kader serpti dünyanın dört bir tarafına.
Kıtalar aşan göçmen kuşlar gibi sanki!
Mezarları, kıtalara atılan sağlam direkler gibi.
Diyardan diyara hicret eden, kıtadan kıtaya ideallerinin ardından yol adımlayan bir “Mefkûre Yolcusuları”.
Rahmet-i Rahman’a ise yolculuk, rampanın nerede olduğunun, hangi coğrafya olmasının ne önemi var ki?
Ruy-i zeminse memleket, ne kıymeti var hangi diyardan uğurlandığımızın!
Dostlar diyarına her yönden gidiş varsa ne gam!
Nerede bu fani hayata veda edersek edelim, kanat çırpıp gideceğimiz yer ayn değil mi?.
Hz. İbrahim’in (a.s) ateşine su taşıyan karınca misali, nur olup yola koyulmuştu onlar da…
Önce Çin, sonra Etiyopya, ardından Tanzanya ve son durağı Kanada’daydı.
Henüz birkaç aylık vatandaşlığı vardı ve pasaportunu yeni almıştı Aksakal.
Pasaportunu alır almaz ilk yaptığı iş, kadim yol arkadaşı, hocasını görmek olmuştu.
İlerleyen yaşına aldırış etmeden direksiyona kurulmuş, yan komşudaki Hoca’sına kavuşmaya azm-ı rah eylemişti.
ÖZAL’IN ÜSTLENDİĞİ MİSYON GİBİ…
O da, Rahmetli Turgut Özal’ın Orta Asya Cumhuriyetlerine düzenlediği ziyaretlerle üstlendiği misyon gibi bir rolle ‘son vazifesini’ yerine getirdi.
Merhum Özal’ı da bundan 31 yıl önce Kazakistan’da karşılamış, uğurlamış ve 5 gün sonra vefatıyla sarsılmıştık.
Ali Açıl Ağabey de, zulümden yakasını sıyırarak, zorlu Meriç’i aşan, mazlumların ilk nefeslendiği ülke Yunanistan’a gitmişti, yeni ülkesi Kanada pasaportuyla…
Sonra, sırasıyla Avrupa’nın diğer beldelerindeki muhacirlerle hem dem olmuştu.
Eskimeyen günleri, coşup koşturduğu himmet ve hizmet günlerini paylaşmıştı, programlara katılmıştı. Fransa’dan, ikinci ülkesi Kanada’ya; dönüş yolunda geçirdiği kalp krizi sonrası 74 yaşında uçakta ruhunun ufkuna yürüdü.
Kızı Melike’nin de dediği gibi, hep uçar hep göçerdi.
Hep gezer, diz dize duracağı yâranlar arardı.
Gönlü de sofrası Halil İbrahim Sofrası gibiydi.
Hem mert hem cömertti Ali Ağabey.
Varlıklıydı, zengindi ama malı mülkü olmayan, olduğunda da memleketin evlatları ve geleceği için cömertçe harcayandı. Evlatların için, saray, villa, han hamam bırakmadı ama milyonların duasını alarak bu fani dünyaya veda etti.
Son uçuşunla bir daha geri dönmedin.
Elif gibi dimdik hep yanında olan, hayatının parçası Elif Abla’nın yanına, Ottawa’daki mütevazi evine bir daha dönemedi.
Bir Ocak ayının kışında (04.01.1950) Anadolu’da dünyaya gelen Ali Açıl Ağabey, yine Ocak ayının ayazında (18.01.2024) Kanada soğuğunda omuzlanıp uğurlandı sıcak sineler tarafından!
CADI KAZANLARI HARLANDIKÇA HARLANIYOR…
O uğurlanırken, memleketin bunaltıcı ikliminde cadı kazanları harlandıkça harlanıyor, her gün yeni eziyet formülleri için kafa yoruluyordu. Büyük bir kimlik-kırım, kimine göre ise kesinlikle bu asrın önemli bir soykırımının ateşi alazlanıyordu her gün yeniden.
Ölüm herkes için mukadder elbet. Elverir ki, Açıl’lar gibi duru bir gönülle ömür sürmek, gönüllerde taht kurmak, şefkat olup her yana akmak…
Ne mutlu vazifelerini bitirip, yola koyulanlara, güzel atlarına binip gidenlere…
Hüzün dalgalarının sineleri dövdüğü tarifsiz bir hazan mevsiminde uzandılar ötelere, kabirleri nurlarla dolsun, geride kalanlara sabrın en güzeli olsun.
Evet, bir Anadolu türküsü ne güzel anlatır, gurbete düşen yiğitleri:
Bir yiğit gurbete gitse
Gör başına neler gelir
Garip sılayı andıkça
Yaş gözüne dolar gelir
Bağrıma basarım taşlar
Akıttım gözümden yaşlar
Yavrusun yitiren kuşlar
Yuvasına döner gelir
Evlerinin önü söğüt
Atalardan almış öğüt
Yarinden ayrılan yiğit
Sılasına döner gelir…
Hicret diyarına uzanan her bir küheylanın ayrı ayrı hayat hikâyesi var elbette.
Ali Açıl Ağabeyin de öyle…
Anadolu’da tüten pek çok ocakta, diğer bir ifadeyle, temelinde harcı olan Ali Ağabey, bu ocakların hallerini düşünür, bu hanelere tüneyen baykuşlar için ah ederdi.
Ama, sonra imanın verdiği güçle serinler, bizi de zaman zaman arar, teselli ederdi.
Paylaşımlarımızı cevapsız bırakmaz, yazı ve çizilerimizden dolayı hep dua ederdi.
Kanada’ya davet etmişti, elini öpmeye gelecektim.
Ama o boynu bükük bırakıp gitti!
Hayatını konu edecek, o temiz yüreğin destanını dile getirecektim.
Ama olmadı.
Nasip ötelerde artık!
Ali Açıl ağabey, merhum babam Hacı Bekir’in, meccanen günahlarının affı için dua etmişti.
BABAM’IN YAZISINA ÖZEL VİDEO ÇEKİP DUA ETMİŞTİ!
Açıl Ağabey, merhum babamla ilgili yazdığım bir yazıdan bir gün sonra, bana bir video çekip göndermişti iki yıl önce.
O video hayatımın bir parçası olacak.
Arşivimi süsleyecek.
Böyle ağzı dualı, gönlü engin, mert ve cömert, milyonların kalbini kanmış, duasını almış böylesi bir zatın, belki her faniye nasip olmayacak iltifatlarda bulunmuş, nefsimi okşamış ve beni çok duygulandırmıştı.
Ara ara gözyaşlarıyla dinliyorum; “Aslanların Aslanı!” başlıklı videosunu.
Merhum babam Hacı Bekir‘in, meccanen günahlarının affı için dua etmişti.
Babamın cömert sıfatlarında söz ettiğim için, “keşke tanış olsaydık” demişti.
Ben de şimdi Ali Ağabeyim-’in babama ettiği duaya, gözyaşlarıyla âmin diyorum.
Aynı yakarışlarla şimdi mukabelede bulunuyorum.
Duaların kabulü için diliyor, dileniyorum.
Her bayramda arayıp, o mübarek yüzünü ekrana yaklaştırır, ”Babamın” elini öper gibi ekranı öperdim.
Hasılı dua kapım olmuştu, Şeyh Necmettin ve Ali Açıl Aksakal!
Biri gönlümün kapısına Açıl’ırdı. Diğeri, gönlüme nur olur Akar’dı.
Bedir’in aslanlarıyla komşu olsunlar.
Mekânınz âli, makamınız Firdevs olsun!
Kanada’nın Başkenti Ottawa’daki SNMC camiinde 50 yıllık dostu ve hicretteki kader arkadaşı Prof. Dr. Suat Yıldırım’ın öğle namazına müteakip kıldırdığı cenazenin ardından Açıl’ın naaşı Ottawa Müslüğman Mezarlığı’na defnedildi.
Cenazede tabutun başında, kader arkadaşı kıymetli Hocamız Prof. Dr. Suat Yıldırım’ın, helallik isterken duygulandığı ve milyonların gözyaşıyla iştirak ettiği sözüyle bitireyim: “Asıl sizin bize hakkını helal etmenizi diliyoruz.” diyoruz. Zira sizin madde ve manevi hakkınız ülke sınırlarını çoktan aşarak, Kıtalararası oldu Aksakal. Özleyeceğiz yüce gönüllü Şeyh Necmettin’i, hasretini ve yokluğunu çekeceğiz Ali Açıl Ağabey’imizi! e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au
Cenazesi kader arkadaşı Prof.Dr.Suat Yıldırım gözyaşlarıyla kıldı
— Zaman Avustralya (@ZamanAvustralya) January 21, 2024
Hizmet faaliyetleri için gittiği Avrupa’dan Kanada’ya dönüşte uçakta geçirdiği kalp krizi sonucu vefat eden işinsanı Ali Açıl,burdaki muhacirler,Hizmet gönüllüleri ve sevenlernin gözyaşlarıyla ebediyete uğurlandı. pic.twitter.com/UkM7MnJM8C