Görünüşe göre Türkiye’de bir darbe gerçekleşmiş. Anayasa ile idare edilen bir devlet ortada yokmuş artık.
Hatta Meclis’te konuşanlar işi daha da ileriye götürerek, Türkiye’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olmadığını söylüyor.
Güzel, on numara tespitler… Peki, ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Şimdiye kadar yapılanlar, konuşmalar, tweetler, mahkemeye müracaatlar, yalandan nöbet tutmalar, nöbette selfiler bir işe yaramadığına göre bu durumu değiştirmek için bir planınız var mı?
“İşte seçim geliyor, vatandaş sandıkta mesajı verecek. Millete bu durumu anlatacağız!” saflığında henüz konuşan olmadı ama yakında başlar.
Kimsenin umrunda bile değil Can Atalay. Maalesef öyle. Daha acısını söyleyim muhalif seçmenin bile umrunda değil!
Erdoğan rejiminin en dikkat ettiği şeylerden bir tanesi yapılanın kendisine oy veren veya verme ihtimali olan kesime etkisidir. Eğer tabanda bir itiraz yoksa üzerinden geçer muhaliflerin.
Emekli maaşları ile ilgili hergün yeni bir zihni sinir hesaplamaların çıkması bundan dolayıdır. Seçim öncesi geri alınan simit zamları… Sosyal medya gazıyla tutuklananların bir süre sonra salıverilmeleri…
Hatta iğrenç çıplak arama rezaletinin, Meclis’te Özlem Zengin gibi rezilin canhıraş savunmasına rağmen eskisi kadar görülmemesinin sebebi, tabandakilerin sessiz de olsa homurdanmasındandır.
Can Atalay konusunda ise yaprak kımıldamaz.
Gezi, bütün otoriter liderlerin büyük rahatsızlık duyacağı, ‘devrilme’ fobisini tetikleyen bir ayaklanma girişimi Erdoğan için. ‘Bundan sonra kimse benzer şeye tevessül ve teşebbüs etmesin’ diye ibret-i alem cezalardır Kavala ve Atalay’ınkisi. O zaman ki konjonktür toplu tutuklama ve gözaltıları mümkün kılmadı bugün olsa çok daha kalabalık cezalandırmalar olur. 15 Temmuz sonrası da geriye dönük toplu tutuklamalara da “F.tö” meselesini hafifletmek için gerek görmedi.
Gezi Parkı eylemlerinde milyonlar sokağa çıkmıştı ama davada karar verildikten sonra birkaç yüz kişiden fazla yoktu adliyenin önünde. İnsanlar, Türkiye’nin 2013 Türkiye’si olmadığını bildikleri gibi yalnız kalacaklarını ve kimsenin onlara yardım etmeyeceğinin farkında. Bu durumda da kimse risk almak istemiyor.
Dokunulmazlığı olan vekil bile kendisini riske etmezken sade vatandaştan gereksiz beklentilere girmek gereksiz. Ayrıca şimdi sokağa çıkanların karşısına sadece polis değil, iktidarın paramiliter güçlerinden tutun IŞİD tipli heriflere, Ülkücü manyaklardan partizan fanatiklere kadar kimin çıkacağı da belli değil.
Muhalefetten umudunu kesenler; herifin ölmesi, ailede ve partide taht kavgası, ekonomik kriz gibi şeylere bel bağlıyor.
Tekrar konumuza dönersek…
CHP, DEM, TİP, Deva, Saadet ve hatta İYİ Parti karardan rahatsız. Aşağı yukarı hepsi Anayasa’nın rafa kaldırıldığını söylüyor.
Peki muhalefet ne yapacak?
Hiçbir şey. Zaten seçim kapıda. Birkaç gün sonra Can Atalay meselesi konuşmayacak bile. Can Atalay meselesinden çok daha hayatî konularda ihanet edenlerin bizi şaşırtacağını elbette sanmıyoruz.
Peki kim konuşacak biliyor musunuz? Erdoğan’ın kendisi. Yok ‘CHP, PKK ile Meclis’te kürsü bastıdan’ tutun da ‘bunların millet iradesine saygısı yokları’ duyacağız. Hem de bir vekilin vekilliğinin haksız yere düşürülmesi üzerine çekecek milli irade nutuklarını.
Göreceksiniz TİP bile bir kaç sokak eylemi sonrası rutin işlerine dönecek. Muhalafete vurmak acı çaresizliğimizin ilanı ama mala davara da bir faydası yok. Hayatı Meclis’te geçmiş Özgür Özel gibilerin tekrar vekil kaldıkları sürece iktidarı şaşırtan bir şeyler yapma adına bir motivasyonu olmaz. Erdoğan da zaten bunu veriyor bunlara.
Sine-i millet önerileri de komik. İlk kez seçilenlerin ballı emekliliği hak etmeleri için bile 2 yıla ihtiyaçları olması bir kenara Meclis’teki hiçbir vekil bu tür eylemlere girişmez. Normalde belli sayıda oturuma katılmayanların vekilliklerinin düşürülmesi gerekir, AKP ara seçim olmasın diye bunu bir işleme koymaz.
‘Meclis’i büsbütün bunlara mı bırakalım, en azından kürsüden konuşuyoruza’ yine fit olurlar ve tiyatro devam eder.
Velhasıl Can Atalay meselesi çok da şey değildir yani.
Bu arada, Meclis’te mahkeme kararını okuyanın pis işlerin vazgeçilmez gönüllüsü Bekir Bozdağ olması şaşırtmadı da bu karar sonrası lafa “F.tö” ile başlayan Kılıçdaroğlu, Gezi sanığı Mücella Yapıcı ve bilimum mankafa şaşırttı mı?