14 Mayıs seçimlerinin öncesindeki senaryo tekrarlanıyor. Yeniden Refah Partisi’yle AKP arasında gerilim tırmanıyor. Yine planlanan görüşmeler iptal ediliyor, yine kimi YRP’liler en ağır eleştirilerini sıralıyor.
2024 bütçesine ‘hayır’ oyu vermeleri sebebiyle araları fazlasıyla limoni; üstüne Genel başkan Yardımcısı Doğan Aydal’ın salvoları gelince iktidar partisindeki öfke yükseliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fatih Erbakan’dan zaten hazzetmezdi, mecburiyetten işbirliğine gitti. Şimdi bu birlikteliğin hem YRP lehine olduğunu hem de üstüne küçük çaplı bir ihanete uğradığını düşünüyor.
YRP, işbirliğinden azami oranda faydalanıyor; son seçimlerde normal şartlarda imkansız olan 5 milletvekilliği kazandı. Erbakan isminden dolayı oy vermek isteyen ama ‘boşa gider’ kaygısıyla sandıkta fikir değiştiren bir kitle rahatlıkla oy verir hâle geldi.
Daha önemlisi Erdoğan’ın ‘yumuşak karnını’ yakaladılar. Cumhurbaşkanının muhatabı haline geldiler ve onun sunduğu kürsüyü iyi kullanarak gündem oluşturuyorlar. Oy nisbeti açısından koalisyona pozitif katkıları az. Ancak negatif etki potansiyeli AKP’yi ürkütüyor. Yani kazandırma ihtimali zayıf, buna karşılık kaybettirme imkanı yüksek bir aktör haline geldi Erbakan.
Ekrem İmamoğlu’nun iptal edilen ilk seçimi 13 bin oy farkla kazandığı düşünülürse YRP’nin pazarlık gücü anlaşılır. Oy vermemenin yanında AKP kitlesinde tereddüte hatta fikir değişikliğine yol açacak yıpratıcı bir söylem tutturabilirler. İktidar partisinin seçmen kitlesine ulaşabilecek imkanlara sahipler. Aynı ortamları paylaşmanın ötesinde aynı dili konuşuyorlar.
Her ne kadar Suat Kılıç, “Kendi görüşleri, partimizi bağlamaz.” dese de Doğan Aydal’ın Murat Kurum’a ve aday belirleme sürecine dair eleştirileri ses getirdi. “Murat Kurum’u açıklamadan bizimle paylaşmadılar. Arkasında Emine Erdoğan olduğu için tercih edildi. 25 kuruşluk poşet dışında bir icraatını hatırlayan var mı? Biz AKP’ye seçim kazandırmak için kurulmadık!” cümleleri, AKP tabanında yankı bulan çıkışlardı.
Genel Başkan Erbakan bu sözlerden rahatsız oldu haberlerinin doğruluğu henüz teyit edilmedi. Tam aksine cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki pazarlıklarda da Aydal, kötü polis rolü oynamış ve şunları söylemişti: “Biz zaten geçici işbirliği demiştik. İlla Tayyip Bey’e seçim kazandırmak zorunda değiliz. Biz güçlü bir partiyiz, ideallerimiz, amaçlarımız var. Zannediyorum onlar bizi yüzde 1,5-2’lik bir parti olarak görüp üç-beş milletvekilliği teklif etmiş olabilirler. Halbuki sayın Erbakan’a 2018 seçimlerine giderken spor bakanlığı ve iki milletvekili koltuğu teklif etmişlerdi, onu da kabul etmemişti.”
Filistin kozu…
Gazze’de İsrail saldırılarıyla hayatını kaybeden Filistinli çocuk ve kadınların feryatları AKP kıyılarına kadar ulaşıyor. Saadet Partili Hasan Bitmez’in kalp kriziyle sonuçlanan Meclis konuşmasının Özlem Zengin başta olmak üzere AKP’lileri nasıl paniklettiğini canlı yayında gördük. Benzer şeyleri YRP’lilerden de duymaya başladıklarında seçmeni tutmak kolay olmayacak. O zaman ne Cüppeli Ahmet’in, “İsraille uğraşırsak ekonomiyi batırır, aç kalırız!” savunması ne de bakanların rakamları çarpıtan “Ticaret azaldı!” yalanları işe yarar.
14 Mayıs’tan önce zor gelse de Fatih Erbakan’ı Saray’da ağırlayıp istediklerini vermek zorunda kalan Erdoğan’ın fazla seçeceği yok. Yeniden Refah’ı susturmak mecburiyetinde. ‘Sus payı’ olarak nereleri verecekler, artık ona bakmak gerekiyor.