Murat Kurum antipatisinin aday gösterilmesinden sonra CHP kanadında bir rahatlama görülüyor. Ama erken zafer havasının nasıl geri teptiğini iktidar da muhalefet de gayet iyi biliyor.
Geçen seçimlerde Beylikdüzü’nde oturanlar hariç kimse İmamoğlu’nu tanımıyordu. 2019 seçimleri öncesinde ‘ilk tanınma oranı’ yüzde 16 olarak açıklanmıştı. İmamoğlu’nun karşısında da CV’si dolu bir Binali Yıldırım vardı. Başbakanlık, bakanlık yapmış Yıldırım, meclis başkanlığını bırakarak geliyordu. Ama birçok İstanbullunun adını ilk kez duyduğu İmamoğlu’na karşı kaybetti.
Çünkü başka dinamikler geçerliydi. Millet İttifakı’nın heyecanı, HDP’nin aday çıkarmaması, Erdoğan’ın önceki başkanı görevden alarak seçmene, “Siz değil ben karar veririm.” nobranlığı, AKP teşkilatının seçimlerde eskisi gibi çalışmamış olması ve ekonomik şartlar sonucu belirledi. Elbette sandıklardaki Canan Kaftancıoğlu organizasyonunun da hakkını vermek lazım…
Yanılanlar sadece İstanbul seçimlerini Binali Yıldırım kazanır diye tahmin edenler olmadı, haksız bir şekilde yenilenen seçimlerde, “Erdoğan kaybedeceği seçimleri ikinci kez yaptırtmaz.” diye düşüneler de fena halde duvara tosladı! 12 binlik oy farkı 800 bine çıktı. Bunda ikinci seçim içine sinmeyip sandığa gitmeyen azımsanmayacak iktidar seçmenin de payı vardı.
Şimdi CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu mevcut başkan olarak seçime gidiyor. Seçildiği günden beri engellemelere takılan, Büyükşehir’in yetkilerinin imar ile ilgili olanların anında elinden alındığı bir başkan. Bunları dikkate alan İstanbullular için muhteşem başkanlık yapmadı ama mevcut şartlara göre büyük de hata yapmadı.
Murat Kurum emlak simsarı!
Murat Kurum bir ‘emlak’ simsarı. Öyle kentsel dönüşüm dahisi muamelelerini geçelim. Türkiye’nin her yerini beton yığınına çeviren zihniyetin temsilcisi. 17-25 Aralık büyük yolsuzluk operasyonunun şüphelilerinden. Ülkede adalet olsaydı yargılanması gereken kirli bir bürokrattı. Erdoğan ve ailesi için iş takibi yapmaya geliyor…
Son genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalif oylar Cumhur İttifakı’nın üzerindeydi. İmamoğlu’nun seçilmesi için ihtiyacı olduğu oyların sahipleri şöyle: İYİ Parti yüzde 8, DEM (HDP) yüzde 8 ve TİP yüzde 4.
İYİ Parti ve halihazırdaki duruma göre DEM Parti’nin kendi adaylarını çıkaracaklarını hesaba katarsak İmamoğlu’nun işi kolay değil. Kazanılmayacağını bilse de partisine sadık seçmen her iki partiden de çıkacaktır.
İmamoğlu’nun muhalif seçmene zamanında Refah-AKP çizgisinin yaptığı gibi ‘Kaleyi kaybetmemek lazım’ düsturunun günümüz iletişim diline uygun çalışmasını yapması gerekiyor. İYİ parti seçmeni de DEM Parti seçmeni de parti yönetimlerinde yükselen “Bize ne? Ha CHP kazanmış ha AKP!” görüşünden farklı düşünebilir. Çünkü şehirde onlar yaşıyor. İBB’yi tekrar kazanması sonrası iktidarın baskı ve sindirmelerinde bir aşama daha kaydedeceğini unutmamak lazım.
İstanbul seçimleri bir nevi muhalefetin hâlâ varlığının ve otoriter bir lidere direniş olduğunun göstergesi olacak. Hele ki DEM ve İYİ Parti’nin desteklemediği bir ortamda İmamoğlu kazanırsa çok büyük bir iş başarmış olacak, ki bu da bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin aday arama ihtiyacını ortadan kaldıracak. Erdoğan’ın bir amacı da zaten İmamoğlu’nun karizmasını çizmek.
Seçim stratejisi; terör saçmalıkları!
Erdoğan, Kurum’un adaylığının açıklandığı toplantıda seçim stratejisinin klasik terör saçmalıkları olduğunu belli etti. Bunda MHP’den fireyi engelleme ve İYİ Parti tabanına mesaj verme yatıyor. Bir de deprem korkusu yaşayan şehirde kentsel dönüşümün sağlanması için Kurum’un en ideal aday olduğu vurgusu.
AKP’nin kentsel dönüşümden anladığı elbette yeni rant kapıları. Hele ki gerçekleşmeyecek ‘Kanal İstanbul’ projesi ile Arap dünyasında reklamları yapılan diğer projelerin bir an önce nakde çevrilmesi amaçlanıyor.
Geçen seçimlerin, “Kardeşlerim, işte pazar günü Sisi mi diyeceeeeeez, Yıldırım mı?” sloganını unutan yoktur. Gerçi köprünün altından çok sular aktı, Sisi şimdi ‘Kardeşim Sisi!’ oldu. Eğer AKP kazanırsa şehrin kimliği zarar görmeye artarak devam edecek. Eğer CHP bunu, kendisini de aşarak İslam düşmanlığı ve Arap ırkçılığına bulaşmadan anlatabilirse destek göreceği muhakkak.
İstanbul seçimleri, İmamoğlu ile Erdoğan arasında bir düellodur. Bir belediye seçimi değildir. Ülkenin gidişatından memnun olmayanların sadece iktidara değil, kendi parti yönetimlerine de mesaj vereceği bir seçim olabilir.