Dolaylı laf çarpmaları vardı ama Ekrem İmamoğlu’nu muhatap alarak pek topa girmemişti uzun zamandır. Seçimin kendisi ile İmamoğlu arasında geçtiği izlenimi vermek istemiyordu.
Vura vura büyütüp dengi yapmamak da stratejisinin parçasıydı. Ama 2019 yılında ‘Erdoğan’ı iki kez yenen adam’ diye nam salan İmamoğlu’nu, muhatabın Murat’a da indiremedi.
İstanbul’da dün gerçekleştirilen banliyö tren açılışında Erdoğan’a o sözleri, İmamoğlu ekibi para verse söyletemezdi. Büyük konuşmayalım; para işin içine girince ne yapacakları belli olmaz!
Öncelikle açılışın öncesindeki davetiye krizi evlere şenlik. İstanbul’daki bir tren hattının açılışına şehrin belediye başkanının davet edilmemesi ile övünen bir parti! Önce İmamoğlu, ‘açılışa davet edildiğini ve katılacağını’ açıkladı. Ardından Murat Kurum, “Bakanla konuştum seni davet etmemişler!” dedi. Eğer İmamoğlu o programa katılsaymış, onu oturtacakları yerle bu ergen kavgası zirve yapacakmış!.
Erdoğan’ın, ‘5 yıl boyunca İmamoğlu’na zorluk çıkardıkları’ itirafı bir yana, gittiği her yerde seçmeni tehdit etmesine İstanbul’da da devam etmesi büyük özgüven. Bir Anadolu şehrinde belki gideri olan, “Oy yoksa hizmet yok!” küstahlığının İstanbul’da çok bir karşılığı yok.
Seçmene hakaret ediyor!
İmamoğlu’nun tekrar seçilebilmesi için geçen dönem kendisine oy veren zamanın HDP ve İYİ Parti seçmeninden oy alması lazım. İmamoğlu’na orantısız yüklenmenin bu seçmende zaten kazanamayacağını bildiği kendi adaylarından ziyade, mevcut başkana oy vermeye yönlendirme ihtimali daha yüksek. Neticede bu seçmenler iktidar muhalifi. Sonunda Erdoğan’ı sevindirme ihtimalinin ciddi bir şekilde kendilerini rahatsız ettiğini tahmin etmek zor değil.
“Şimdi bu şahıs nasıl olduysa bir yanlışlık oldu bu görevi aldı.” ifadesi de çok komik. İmamoğlu iki kez seçim kazandı, hem de ilkinin nasıl haksız yere iptal edildiği herkesin malumu. Yani muhalif seçmene, “Siz yanlış yaptınız!” sözünden öte bir hakaret var. Bu da geri tepecek bir söylem…
İmamoğlu, 2019 yılında pek bilinmeyen bir adaydı. 2019 seçimleri öncesinde ‘ilk tanınma oranı’ yüzde 16 olarak açıklanmıştı. Kamuoyu onu seçim sürecinde tanıdı. Karşısında eski bir başbakan ve Meclis Başkanlığını bırakarak gelen Binali Yıldırım vardı. Eğer seçmenin Ankara ile iyi geçinecek güçlü bir aday tercihi olsaydı, Yıldırım bunu fazlasıyla karşılıyordu. Şimdi ise seçildiğinde Erdoğan’ın ve Bilal’in ‘getir götürünü’ yapacak Kurum’un böyle bir ağırlığı yok.
Erdoğan, elbette Kurum’un İmamoğlu’nu yenip onun havasını indirmesini ister. Zayıf bir adaya kaybetmiş ve karizması çizilmiş İmamoğlu’nun CHP’nin başına geçse bile devamlı başına kakacağını bir başarısızlığı olacak. Ama İmamoğlu, Millet İttifakı’nın dağılmasına rağmen İstanbul’u kazanırsa Erdoğan’ı 3. kez yenmiş bir lider olarak otomatik ve tartışmasız cumhurbaşkanı adayı olacak.
Erdoğan’ın çok daha ciddi sorunları var!
Böyle bir durumda hukuk sopasını erken gösterip seçimlere kalmadan onu unutturmak isteyebilir. Bakınız Selahattin Demirtaş. Eşi aday olmasaydı yakın zamanda gündem bile olmayacaktı. Ama nedense ben Erdoğan’ın İstanbul’dan ziyade kafasında ekonomi ve Bilal’i sisteme monte etmek gibi daha ciddi meseleleri olduğuna inanıyorum.
Meydanlarda daha önce yapmadığı bir şey yaparak enflasyondan bahsediyor. Sebebi olduğu şeye bir dahlinin olmadığı cingözlüğü bir yana, enflasyonun dünyanın başına bela olduğu kısmında anlatmadıkları var.
Pandemi ve Rusya’nın Ukrayna işgali sonrası bütün dünyada enflasyon arttı. Ama hiçbir gelişmiş ülkede Türkiye kadar yükselmedi. Türkiye savaştaki Ukrayna’dan ve Rusya’dan daha fazla fiyat artışlarına sahne oldu. Bunun kötü yönetimden başka açıklaması yok. Türkiye, tartışmalı TÜİK verilerine göre bile şu an dünyada en yüksek enflasyona sahip 5. ülke. Avrupa’da açık ara birinci sırada. Resmî verilerin gerçek olduğunu varsaysak bile yüzde 65 ile ikinci sıradaki Romanya’nın yüzde 7’si ile derin bir uçurum var.
Acı reçete seçimden sonra
Erdoğan, yerel seçimlerden sonra uzun bir süre sandık olmayacağı için alması gereken radikal önlemleri ve acı reçeteyi uygulamaya koyacak. Seçimlere kısa bir süre kala yine seçim ekonomisi uygulayarak herkese bir parmak bal verecek.
Bazılarının zannettiği gibi seçimlere girmek gibi bir sıkıntısı yok. YSK büyük bir skandala imza atarak bu döneminin ikinci dönemi olduğunu Mayıs seçimlerinde teyit etti. Meclis’in seçim kararı aldığı durumda ikinci dönemi tamamlanmamış sayılıyor.
Tabanına ve milliyetçi kesime hoş gelen maddelerin yer alacağı Anayasa değişikiliği ile Türkiye’yi yoruyor dediği yüzde 50+1 şartını değiştirmeyi planlamıştı ama Bahçeli’nin şantajı karşısında geri adım atmak zorunda kaldı.
Sağlık durumunun her an ne getireceğinin belli olmaması ve ailesinin, “Hayattayken şu işi planla!” baskısı ile gezilerde bakanların arasına oturttuğu Bilal’in artık yönetime monte edileceği doğru zamanı kovalayacağını düşünebiliriz.
Hatta İstanbul’u kaybetse, “Bu nasıl diktatör, ki iki seçimdir İstanbul’da kaybediyor!” diye dışarıya vereceği resim daha da işine gelebilir.