Tayyip Erdoğan’ın rejimden habersiz yaptığı çıkışlar arkasını toplayanları sıkıntıya sokmaya başladı.
Hatay’daki, “Oy yoksa hizmet yok!” mealindeki sözleri, böyle bir çıkıştı. Buna en son, “Herkes siyasetçi olabilir ama devletçi olamaz!” sözü eklendi. ‘Rejim oturdu’ sandığı için yanında hizalanmayanları ‘devlet düşmanı’ ilan etmekten çekinmiyor.
***
Seçime haftalar kala silahlar patlamaya başladı. Çağlayan Adliyesi’ndeki çatışma rejim için adeta ‘1 taşla 5 kuş’ işlevi gördü.
-Örgüt üyelerinin yargıdaki hak mahrumiyetlerini dile getiren milletvekilleri,
-Hak ihlali kararları veren Anayasa Mahkemesi,
-Bunları haberleştiren medya,
-Örgütle ilişkilendirilen kimi partiler hedef tahtasına konmuş durumda.
Atlanmaması gereken son madde ise en önemlisi bence:
-Türkiye’de yüzbinlerce insan terör kovuşturması ve soruşturması altında. Aileleri ile birlikte rakam 2 milyonu buluyor. Konu ‘terör’ olunca iki militanın adliyede kendini feda etmesi üzerinden bu kategoriye soktukları herkesin yalnızlaştırılması amaçlanıyor.
***
Türkiye artık devletçi olanlar ve olmayanlar diye ikiye ayrılıyor. Kabaca, ‘mutiler ve hainler’ diye çevirebiliriz bunu. Konuya böyle bakınca çok şey şeffaflaşır.
Polis copu, yargı sopası, bürokrat çelmesi, medya dayağı anlam kazanır. Devletçiysen polis sırtını sıvazlar, yargı işini görür, bürokrat kapısında bekletmez, medya önüne kırmızı halılar serer.
Bu olmuyor diye sızlanarak kendi mahallende ağlaşmanın manası yoktur. Hak ettiğin için bunlar olmaktadır, TRT’ye çıkmak senin neyine?
Değil Anayasa Mahkemesi, AİHM’den karar çıkartsan nafile, teröristsin, o kadar..!
***
Kızıp atarlanmayın, ülkenin yarıya yakını hemen tüm konulara böyle bakıyor. Kabile bağnazlığıyla çemberi genişletirseniz oran yüzde 70’leri de geçer.
***
Misal, Kürt siyasal hareketinin seçimde takınacağı tutum üzerinden kesilen ahkâmın hemen bütününde bu kibir vardır. Koridorda selam bile vermedikleri Kürt politikacılardan destek ister, sonra utanmadan arkalarından iş çevirip ‘bir bölen’ olmakla suçlarlar.
Sözüm ona yasalara çok sadıklarmış gibi çatır çatır yasa, Anayasa çiğnerler. Kürsülerde rantı eleştirip arkada dolap çevirirler. Yargıda iş tutan avukat-savcı-hakim takımı, al takke ver külah yeşil dolarları paylaşır. Orada herhangi bir örgüt ayrımı, solcu-sağcı gibisinden fraksiyonlar yoktur. Para konuşur.
Vatandaş da avantasına bakar. Deprem olalı 1 yılı geçti, konteynırlarda yaşayan depremzedeleri “Devlet tüm eksiklerimizi karşıladı.” diye konuşturuyorlar. Yukarıdaki de bir acayiptir ama ne yapacaksın: “Asrın felaketi oldu, yapacak bir şey yoktu, Allah’ın takdiri!” deyip, sonra faturayı muhalif belediyelere kesmek hayli keskin bir zanaattır yani.
***
Acı gerçek ise şudur yani: Askerinden siviline, cübbelisinden önlüklüsüne kadar ahali, alışmıştır bu düzene. Değişsin istemez. Normalleşme işine gelmez. Çarklar böyle dönmelidir, çomak sokanı çarmıha gerer.
Sana Dilber’i, Alper’i tartıştırırken arkada pavyon dansı yapar.