Türkiye’de yerel seçimler yapıldı 31 Mart Erdoğan ve yanaşmaları için hüsran oldu…
Bu durumu bekliyor muydum? Hayır.
Açıkçası benim için büyük bir sürpriz.
Takdir edersiniz ki hepimiz Mayıs ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra neredeyse siyasetten tamamen ümidimizi kesmiştik…
Karşımıza yepyeni bir durum çıktı…
Resmi olmayan sonuçlara göre 81 ilin;
– 37’si CHP’de,
– 23 il AKP
– 10 il DEM
– 7 il MHP
– 2 il İYİ Parti
– Ve 1 il YRP’de
CHP 1989 sonrası ilk kez ülkede 1. parti oldu…
Uzun yıllar sonra ilk defa bir seçimi AKP’nin önünde tamamladı.
Mevcut duruma göre AKP;
– İstanbul,Ankara, İzmir, Antalya, Mersin, Adana’yı geri alamadıği gibi; Bursa, Manisa Şanlı Urfa gibi birçok büyük şehri ve daha evvel kendisinde olan bazı şehir belediyelerini de kaybetti.
Yerel seçimlerde genel seçimin aksine bayağı düşük seviyede oy aldı.
Aslına bakılırsa deprem sonrası yapılan genel seçimlerde de (Cumhurbaşkanlığı Seçimi) AKP geride kalmıştı.
Fakat katakulliler, hırsızlık, derin emirler ve neticede muhalefetin beceriksizliği ya da işbirliği ile YSK “Erdoğan kazandı” demişti…
Bu durumu hiç içime sindiremedim hele hele ilk tur gecesi 6’lı masa ortaklarının yaptığı “bir buçuk dakikalık” teslim konuşmasından sonra iki ağır yazı yazmıştım…
Seçimde bile bile havlu attılar, Erdoğan’ın önünü açtılar.
Şimdi ise birileri çıkmış, ucuz yorumla halk olayı dengeledi, seçimler için;
– geneli Erdoğan’a
– yereli muhalefete verdi diyor…
Hayır kendimizi kandırmayalım, öyle değil maalesef iktidar, muhalefet ve güdümlü yorumcular yine el ele “Türkiye’de demokrasi var” izlenimi veriyor.
Erdoğan diktatörizmasını meşrulaştırıyor.
Bence Erdoğan da bu durumu tepe tepe kullanacak…
Halbuki mevcut hali “demokrasi geri dönüyor mavalı” ile açıklamamak lazım, bu büyük bir yanılgı olur.
Halk şimdilik tencere devrilince kazan kaldırdı…
Sözde muhaliflere gelince hepsi bir ağızdan seçmen Erdoğan’a “kırmızı kart” gösterdi diyorlar.
Tatlı su muhalifleri lütfen insanları uyutmayın…
TR’nin bütün boyutları ile diktatörlüğe evrilmesine umursamaz tavırlarınız hatta Erdoğan’ın yaptığı zulümleri alkışlamakla, muhalefet ediyormuşça verdiğiniz görüntü ve sarmaladığınız destekle siz sebebiyet verdiniz…
Genel seçimde aday olamayacağı halde adaylığını kabul ettiğiniz, seçimle göndereceğiz dediğiniz, Anayasa’yı beraberce çiğnediğiniz Erdoğan’a ülkeyi bizzat siz teslim ettiniz.
Bu haltı yemeseydiniz belkide Türkiye şu an diktatörden kurtulmuştu…
Erdoğan’ın bugünkü mağlubiyeti son genel seçimlerde de aynı durumun yaşandığının en büyük göstergesi…
Ülkem adına bir hakikati üzülerek beyan edeceğim; İnsanların ümitlerini sündüre sündüre öldürüyor, bitiriyorsunuz.
Ülkeye gelince Türkiye’de yine derinler, muktedirler, güç odakları ne istiyorsa o oluyor.
Demokrasi var mı?
Tek cümle ile yine yok, yine yok!
Ha görünürde önü açılan İmamoğlu ülkeyi demokrasiye taşıyabilir mi? Bence hayır!
Fıtraten Erdoğan’dan farklı değil ve kendisini arkadan itekleyen yapı ve gruplar zaten ülkede demokrasiyi falan arzu etmiyorlar…
Onların özlemi Neo Baas tipi Erdoğanizm iktidarının yine Neo Baas tipi Kemalizm iktidarına döndürülmesi.
Hepinizin bildiği gibi Türk tipi diktatörizma olan başkanlık sistemini, ne idüğü belirsiz bu rejimi beraber inşa ettiler.
Unutmayınız, muktedirler genel seçimleri alması mümkün olmayan Erdoğan’a seçime girmeye dahi hakkı olmadığı halde cumhurbaşkanlığını tekrar hediye ederek, hep beraber Türkiye’ye ve Anadolu Halkları’na ihanet ettiler.
Bu rezaletin faili olan resmi, yarı resmi partiler, gazeteler, gazeteciler, susan akademisyenler, devletin resmi organları ve benzerleri tarih karşısında hep beraber mesul ve suçlular.
Gelelim Zafer kazanmış eda ve tavırlarına giren CHP’ye; Aldanmamak lazım, seçimlerdeki başarı, halkın;
– CHP’ye sevgisinden değil
– AKP’ye olan nefretinden.
Tüm taraflar bu durumu doğru okumalı.
Militan laiklik ve gaddar milliyetçilik ile halkı kendisine düşman eden CHP gibi AKP’de din istismarı ve ağır zulümle nefret objesi oldu…
Ortada bir gerçek var, resmi ya da yarı resmi hüvviyetde, güç odaklarının partileri olan bu iki parti, AKP ve CHP her ikisi de temelde halka karşı, asla halkın tarafında olmadılar…
Hele hele demokrasi tarafında hiçbir zaman durmadılar.
Halk yavaş yavaş olsa da bu durumu görüyor, biliyor…
Halkın açlığı geçici bir irfana, aydınlanmaya vesile oluyor…
Yani diyeceğim o ki CHP halkı çantada keklik zannetmemeli…
Türkiye’deki tüm partiler rejimin aygıtı olmaktan kurtulup halkın partileri olma yolunu seçmeli…
Halk da bunu istemeli…
Hatırlatmakta fayda var bu gibi değişimler yaşansa da “derin” Türk rejimi dine, dindarlara, bilhassa Hizmet hareketine düşman…
Erdoğan kısa zamanda gitse dahi hizmet gönüllüleri için uzun süreli, uzun soluklu mücadele devam edecek…
Bazıları da Erdoğan’ı erken seçime zorlayacak adımlar atmaya gayret ediyor ki Erdoğan şu haliyle hiçbir şeyi garanti etmeden böyle bir maceraya girmeyecektir…
Dış politikaya gelince batılılar ve tüm dünya gördüler ki Erdoğan artık halk desteğini kaybetti, menfaatsever dostlarımız! ona göre konum alacak ve Ekrem İmamoğlu’na daha ziyade yakınlık gösterecekler…
Mesela Biden yıllar sonra ilk defa “Muhatap alıp” Erdoğan’ı davet etmişti şimdi ülkedeki değişik masallara, Erdoğan’ın atacağı mavallara rağmen aldanmayacak.
Erdoğan mağlup, seçim kaybetmiş, yenilmiş bir zevat-ı namuhterem olarak Amerika’ya gelecek…
Evet, O artık halk desteğini yitirmiş zalim bir müflis…
Balkonda anlattığı masallara inanmayın her an depremde gösterdiği o pis, çirkin yüzünü tekrar gösterebilir…
Muhtemelen batı ve Amerika yeni oyun planlarını kurmaya başlamıştır bile.
Yeni dönemde neler olacak hep beraber göreceğiz, Allah hayırlara vesile eylesin…
Her şey bir anda değişmeyecek, yol uzun ve çetrefilli…
Bera-i malumat;
Diğer taraftan şöyle bir teselli ile bitireyim; Demek ki Süfyan derin odaklar ve ortakları isteyince siyaseten yine ve sonra yine yenilebiliyormuş…
Bu yaşanan sadece İstanbul’da bile Erdoğan’ın 3. yenilgisi…
Ne dediğimi bilen, neden bahsettiğimi anlayan arkadaşlar, kulaklarınıza küpe olsun sistem ve derin yapı Süfyan-ı Sani’nin şahsından büyük daha kuvvetli…
Bu durum ayrı bi müzakere, tartışma konusu şimdilik oraya girmeye ihtiyacımız yok…
Önümüzde uzun süreli bir demokrasi mücadelesi görünüyor…
@MansurTurgut