Hizmet Hareketi’ne yakınlığı ile bilinen New York merkezli Alliance for Shared Values-Paylaşılan Değerler İttifakı (AfSV), Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 15 Temmuz’un öncesinde darbeden haberinin olduğu yönündeki iddiaları net bir dille yalanladı.
AfSV’den yapılan açıklamada, “Son günlerde medyada yer alan, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 15 Temmuz darbe girişimini önceden bildiğine dair iddia ve spekülasyonlar gerçeği yansıtmamaktadır ve dikkatleri 15 Temmuz’un gerçek planlayıcıları ve faillerinden saptırmaya matuf bir karalama kampanyasından ibarettir.” ifadeleri kullanıldı.
15 Temmuz’dan hemen sonra Fethullah Gülen’in ‘darbeyi araştırmak için uluslararası bir komisyon kurulsun’ teklifi yaptığı hatırlatılan açıklamada, “Bu komisyonun, yalan ifadelere binaen dahi olsa, kendisini suçlu bulduğu takdirde kendi biletini alarak Türkiye’ye dönmeyi taahhüt etmiştir. Ancak bu çağrıya bugüne kadar iktidar tarafından herhangi bir cevap verilmemiştir. Ayrıca Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Birleşmiş Milletler’e 15 Temmuz olaylarını araştırmak üzere uluslararası bir komisyon kurulması talebinde bulunmuştur. Hizmet Hareketi’nin bu tartışmalardaki duruşu bu netliktedir.” denildi.15 Temmuz’un araştırılmasına yönelik muhalefetin verdiği araştırma önergeleri de AKP ve küçük ortağı MHP tarafından reddedilmişti. Ayrıca Meclis’in 15 Temmuz’la ilgili raporu da Hizmet Hareketi’ni ‘akladığı’ gerekçesiyle ortadan kaldırılmıştı.
AsFV’nin açıklamasında ayrıca 15 Temmuz’a ilişkin cevaplanması gereken sorular da yer aldı… “Milli İstihbarat Teşkilatı 15 Temmuz’u öncesinde haber almamış mıdır? Haber aldıysa -ki kendilerine ihbar geldiğini kamuoyuyla paylaşmışlardır- neden bu konuda gerekli önleyici tedbirleri almamışlar halkı ve devlet yetkililerini korumamışlardır?” denilen açıklamada, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı HAkan Fidan’ın neden mahkemelere gidip ifade vermediği de soruldu.
İki ismin 15 Temmuz’un hemen öncesinde Genelkurmay’da saatlerce görüştüğü ortaya çıkmıştı.
AfSV’den yapılan açıklamanın tamamı şöyle:
Son günlerde medyada yer alan, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 15 Temmuz darbe girişimini önceden bildiğine dair iddia ve spekülasyonlar gerçeği yansıtmamaktadır ve dikkatleri 15 Temmuz’un gerçek planlayıcıları ve faillerinden saptırmaya matuf bir karalama kampanyasından ibarettir.
Daha önce farklı vesilelerle de ifade edildiği üzere Hocaefendi, 15 Temmuz gecesi uçaklar havada iken darbeyi kınamış, herhangi bir soruşturma yapılmadan Erdoğan tarafından kendisine yöneltilen suçlamayı reddetmiş ve olayların hemen ardından hiçbir tereddüt göstermeden “uluslararası bağımsız bir araştırma komisyonu kurulması” çağrısında bulunmuştur.
Bu komisyonun, yalan ifadelere binaen dahi olsa, kendisini suçlu bulduğu takdirde kendi biletini alarak Türkiye’ye dönmeyi taahhüt etmiştir. Ancak bu çağrıya bugüne kadar iktidar tarafından herhangi bir cevap verilmemiştir. Ayrıca Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Birleşmiş Milletler’e 15 Temmuz olaylarını araştırmak üzere uluslararası bir komisyon kurulması talebinde bulunmuştur. Hizmet Hareketi’nin bu tartışmalardaki duruşu bu netliktedir.
Hizmet Hareketi katılımcıları, 50 yıllık faaliyetlerine tarihin şahitliğinin yanı sıra, Türkiye’de 15 Temmuz sonrası maruz kaldıkları insanlık dışı muameleler, sosyal tecrit, hukuksuz tutuklamalar, kötü hapishane şartları ve işkencelere rağmen, ellerini dahi kaldırmayarak barış ve hukuka olan sadakatlerini sergilemişlerdir. Bir kez daha altını çiziyoruz ki: Hizmet Hareketi’nin Temel Değerleri ortadadır ve bu değerlere aykırı herhangi bir davranış, her kimden gelirse gelsin yanlıştır, kabul edilemez ve Hizmet Hareketi’ne atfedilemez.
Son günlerde, olaylara doğrudan şahit olmayan bazı kimselerin beyanlarına binaen sosyal medyada dile getirilen iddialar ve bunların Türkiye’deki bazı yanlı ve taraflı basın-yayın organları tarafından manşete taşınması, 15 Temmuz’un yıldönümünün yaklaştığı şu günlerde olayın gerçek planlayıcıları ve faillerini unutturmaya matuf bir karalama kampanyasından ibarettir.
Karanlık 15 Temmuz olayıyla ilgili gerçekte cevaplanması gereken sorular gizlenmekte, algı yönetimi ile dikkatler, devlet ve medyanın gücüyle şeytanlaştırılmaya çalışılan bir hareketin üzerine çekilmek istenmektedir.
Olayın üzerinden geçen sekiz yıla rağmen ısrarla cevaplanmayan bu soruların bazılarını bu vesileyle hatırlatmak istiyoruz:
- 1999 yılından beri, Türkiye’den 8500 kilometre uzakta, münzevi bir hayat yaşayan ve değişik hastalıklardan muzdarip, o gün itibariyle de 78 yaşında olan Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin haberdar olduğu iddia edilen bir girişimi, Ankara’da bulunan, milyarlarca dolar bütçesi ve binlerce çalışanı olan Milli İstihbarat Teşkilatı haber almamış mıdır? Haber aldıysa -ki kendilerine ihbar geldiğini kamuoyuyla paylaşmışlardır- neden bu konuda gerekli önleyici tedbirleri almamışlar halkı ve devlet yetkililerini korumamışlardır?
- 15 Temmuz 2016 günü kendisine açık bir ihbar gelmesine rağmen, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İçişleri Bakanını bilgilendirmeyen, onlar için koruma tedbirleri almayan ve kendisine ulaşılamayan, bunları yapmak yerine girişimin pekâlâ başında olabilecek Genelkurmay Başkanıyla görüşmeye giden MİT Müsteşarı, neden Meclis Komisyonunda ve bağımsız mahkemelerde sorgulanmamıştır?
- Kendisine, bir darbe planlandığı haberi geldiği an, bir emirle böyle bir girişimi baştan durdurma yetkisine sahip olan ama bu yetkiyi kullanmayan dönemin Genelkurmay Başkanı neden Meclis Komisyonu veya mahkemelerce sorgulanmamıştır?
- Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 15 Temmuz olaylarını araştırmak üzere kurulan komisyonun çalışmaları, iktidar tarafından neden geciktirilmiş ve hazırlanan rapor neden kamuoyu ile paylaşılmamıştır?
- Mahkeme kayıtlarına göre emirleri altındaki kuvvetleri harekete geçirdikleri, çok sayıda askerin ifadelerinde beyan edilen Hava Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri ve Özel Kuvvetler komutanları neden Meclis Araştırma Komisyonuna ve mahkemelere çağrılarak sorgulanmamışlardır?
- Darbe girişimini, tanklar köprüye çıktıktan sonra eniştesinden öğrendiğini iddia eden ve farklı zamanlarda yaptığı konuşmalarında, dört farklı saat beyan eden, beyanları birbiriyle çelişen, vazifelerini net bir şekilde icra etmeyen MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanını görevde tutan ve hatta her ikisini de bakan yaparak adeta taltif eden Cumhurbaşkanı Erdoğan neden sorgulanmamıştır?
- Genelkurmay Başkanlığı, 21 Temmuz 2016 tarih ve BA-193 numaralı basın açıklamasında, hükümet tarafından girişimin askeri lideri olmakla suçlanan Orgeneral Akın Öztürk’ü akladığı halde neden Akın Öztürk serbest bırakılmamış veya Genelkurmay Başkanı bu açıklamayla ilgili sorgulanmamıştır?
- 2018’de Anadolu Ajansına veda ziyareti kapsamında gittiğinde kendisine sorulan “Sizi çok zorlayan, girmeseydik bu işe dediğiniz herhangi bir proje oldu mu?” şeklindeki bir soruyu; “Hoşuma gitmeyen proje 15 Temmuz” diyerek cevaplayan dönemin başbakanı Binali Yıldırım neyi kastetmiştir?
- Bir askeri darbe hazırlığı olduğu 2015 yılının ikinci yarısında ve 2016 yılı başlarında yaygın bir şekilde konuşulurken, Genelkurmay Başkanlığı 31 Mart 2016 tarihli basın açıklamasıyla bu iddiaları reddetme ihtiyacı hissetmişken, Türkiye’de Fuat Uğur adlı gazetecinin 2 Nisan 2016 ve 21 Nisan 2016 tarihlerinde yazdığı yazılarda, Guy Taylor adlı gazetecinin 7 Nisan 2016 tarihinde Washington Times’ta bu iddiaları dile getirmişken, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 15 Temmuz 2016’da bir darbe olacağını haber alıp iktidar partisine haber verdiklerini beyan etmişken, 14 Temmuz günü MİT müsteşarı ve Genelkurmay başkanı gizli ve muamma bir görüşme yapmışken, böyle bir girişim planını sadece birilerinin bildiğini iddia etmek ve onları sorgulamak ne kadar mantıklıdır?
- AfSV tarafından, 15 Temmuz Darbe Girişimine dair değişik kesimler tarafından ortaya atılan iddialarla ilgili, açık kaynaklardan yapılan araştırma sonuçlarını içeren bir rapor daha önce yayınlamıştı. Bu iddiaların gerçekliğini ortaya çıkarma gücüne sahip tek merci olan Erdoğan Rejimi, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından yapılan açık davete rağmen, 15 Temmuz’un uluslararası bağımsız bir komisyon tarafından araştırılmasına sıcak bakmamış ve olayın üzerindeki sır perdesinin açılmasına izin vermemiştir. Çünkü 15 Temmuz, bağımsız uluslararası bir komisyon tarafından aydınlatıldığı takdirde, sekiz yıldır devam eden zulme, hukuksuz kadrolaşmaya, muazzam servet gaspına ve devlet sistemini değiştirip bütün gücü tek elde toplamaya gerekçe yapıldığı, masum vatandaşların katledildiği kanlı bir kurgu olduğu ortaya çıkacaktır. 15 Temmuz’la ilgili asıl sorulması gereken soru, bütün bilgiler ve yetkiler elinde olan hükümetin neden bu konuyu aydınlatmaya bir türlü yanaşmadığıdır.