Halil Öğretmen’in kaderi!
Henüz, iki yaşındayken Annesini kaybetti.
Öksüzlük kundakta yakalamıştı, gençliğinin baharında ise yetim kaldı.
Ne zorluklarla, hangi yokluklarla büyüdü, bilemedik…
Boğaziçi gibi münevver bir Üniversitenin parmakla gösterilen matematik bölümünü bitirir bitirmez, revan oldu yollara.
Önce Afganistan’a koştu, sonra Nijerya’ya.
Hiçbir aidiyet bağı olmayan Afgan ve Nijeryalı çocuklara matematik öğretiyordu.
Sadece ders değil, beraberinde ‘iyi insan olma’ modelini önce yaşayarak, sonra da sevgisini, dostluğunu, hoşgörüsünü beraberinde öğretti.
Kalbiyle hizmet ettiği için, kalplerine dokundu, onların, yüzlerin, binlerin…
Türkiye, Afganistan ve Nijerya üçgeninde…
On iki sene Afganistan’ın zor koşullarında hizmet etti ama yetmedi dedi…
Ve revan olduğu Nijerya’da da 8 yıl durmadan koşturdu.
Hayatının son sekiz yılını siyah incilere adadı Halil Öğretmen…
Onlar için üretti, onlar için çalıştı, onlar için ter döktü, kalbindeki ve belleğindekileri siyahilerin yüreklerine akıttı.
Öğrencilerinin başarısı için karşısına çıkan her fırsatı değerlendirdi, her yenilikte heyecanlandı, durmadı.
Durmadığı gibi, meslektaşlarını, biz mesai arkadaşlarını teşvik etti, sürekli fedakarlığıyla motive etti.
Zira üreten, üretmen ve projeler adamıydı Halil Çaybaşı…
Dile kolay tam 20 yıl.
Ve ne yazık ki, tarih 3 Temmuz’u gösterdiğinde o mütebessim çehre soldu.
Sevgi dolu o kalbi, koşturmalara, projeler üretmeye daha fazla dayanamadı.
Nefes alıp vermede zorlandı, koşturan bir küheylan gibi…
Mesai arkadaşına, bazı işlere bakmasını rica etti ve hastaneye gitti…
Pazar gününü genelde yaptığı gibi ailesine ayıracaktı, kızını filme götürecekti.
Leylası arkadaşlarını da davet etmişti…
Bu haftası o kadar doluydu ki, o kadar işinin arasında ilk göz ağrısının- kızının ödül töreni için başka bir şehre uçacaktı…
Çünkü Kızı Leyla, Uluslarası Cambrige Matematik Sınavında ülke birinciliğinin ödülünü alacak, Halil abi kızının yanında olacaktı, onunla gurur duyacaktı bir kez daha…
Baba mesleği Matematiği do da öğretecekti belki Afgan’a, Afrikalıya, siyahiye, beyaza!
Olmadı…
Allah’ın başka planı vardı…
Hafta sonu hastaneye yatan, Pazartesi ameliyata giren mesai arkadaşımız, kısa süre sonra bizi terk etti…
Tanıyan herkesi, din, ırk, millet fark etmekzsiniz, istisnasız başta Nijerya ve Afganistan’da ve dünyada herkesi hüzne boğdu gidişiyle Halil Hocamız…
Öyle ya, insan nasıl yaşarsa öyle vefat eder ya!
Aynen öyle…
Cenaze merasimine ırkı, milliyeti, dini bile aynı olmayan insanlar koştu.
Ne çok sevilmişsin be Halil abi…
Öyle bir hayat yaşadın ki, kimse senden incinmedi…
Öyle bir gittin ki, o gün yağmur dinmedi…
Yerde bizi hüzünlendirdin, gökten sağınak, sağınak rahmet indirdi mezarına ve Başkent Abuja’ya…
Ve Allah ölümün bile güzelini nasip ettirsin, dedirttin gıyabında…
Nur içinde yat Halil Hocam!
Ötelerde ömrünü adadığın, hizmet erleriyle, sevdiğin, seni seven dostlarınla ebedi diyarlarda başta Efendimize komşu ol.
Allah’ın rahmeti, adaleti, ve de merhametiyle haşr-ol
Hoşça kal, Halil Hocam!
Eşin ve evlatların bizlere emanet.
(Gulnara Mamedova-Nijerya)