Arkadaşlığımız 1985 yılına dayanıyor. Hocaefendi’nin rahle-i tedrisinde bir yıl birlikte oturduk. 24 saat 7 gün birlikteliğimiz oldu.
Beraber güldük, beraber ağladık. Küçücük mutfağımızda birlikte nöbetçilikler yaptık. Patates soyduk, salça-soğan kavurduk, bulaşıkları yıkadık. Zaman zaman kaçamaklar yapıp mini sahada futbol maçları yaptık, VHS kasetlerden filmler izledik. Burada bırakayım.
Bu yazının amacı onu anlatmak olsaydı kaldığım yerden devam ederdim ama amacı yazarın en son çıkan kitabından sizlere bahis açmak ve yazarını tanıdığımı, yakın arkadaşlık ve dostluğumun olduğunu bildirmek.
Kimden mi bahsediyorum? Selman Koç’tan.
Süreyya yayınları arasında çıktı. Peygamber Efendimiz’in (sas) hayatını ana hatları ile anlatan herhangi bir kitabı okuyan, cami kürsülerinde yıllarca vaaz dinlemiş hemen herkesin en azından aşina olduğu olaylara farklı bir perspektifle bakmış. Ufuk açıcı bir değerlendirmelerle dolu. Emin olabilirsiniz, kitabı okuduğunuzda belki onlarca defa “Aaaa! Ben hiç bu gözle bakmamıştım. Bu hadiseden bu sonucun çıkacağını düşünmemiştim!” diyerek şaşkınlığınızı gizleyemeyeceksiniz.
Hamasi bir dil kullanılmamış!
Kitabı okurken, bitirdikten sonra aldığım notlara, altını çizdiğim yerlere tekrar bakarken ve bu yazıyı yazarken elde ettiğim ilk sonuç bu benim. Yıllar sonra “Hicret” kitabında yer alan bütün detayları unutsam bunu unutmam, unutamam. Kitabı zihnime bir cümle ile böyle kazıdım. Genelde de böyle yaparım. Selman Hoca’nın kitabına özgü değil bu tavrım benim. Okuduğum bir kitapla alakalı yıllar sonra bile olsa kanaatin nedir dediklerinde o kitapla alakalı söyleyeceğim bir cümlem olur her zaman.
Nedeni üzerinde düşündüm. Nasıl başarmış bunu Selman Hoca dedim. Bana göre iki cevabı var bunun. Birincisi; hamasi bir dil kullanmamış. Aradan 14 asır geçmiş olmasına rağmen dini aidiyetimizden dolayı bizlerin bugün bile göğsünü kabartan kahramanlıkları rasyonel bir dille kaleme almış. “Etrafını cami ağyarını mani!” dediğimiz bir çerçevede hadiselerin sosyal arka planlarını vermiş. Sebep-sonuç münasebeti içinde yerli yerine oturtmuş ve oradan bize rehber olacak, ışık olacak, ilke olacak ana umdeleri çıkartmış.
Mesela şu cümleler yazara ait: “…hicret sonrasında içinde yaşanılan toplum hangi inanç ve dine mensup olursa olsun, Kur’an ve sünnet orada yaşanabilir/yaşatılabilir bir özelliğe sahiptir. Bu açıdan Peygamber Efendimiz’in (sas) inanan-inanmayan bütün insanlar için örneklik taşıdığı düşüncesi peygamberlik inancımızın önemli bir esasıdır. Bugün Müslümanlara düşen görev, başta Allah Resulü olmak üzere bütün peygamberlerin hayatını incelemek ve yaşadıkları her olay, söz ve davranışlarından gerekli dersleri çıkarıp evrensel ilkeleri yakalamak ve hayata taşımaktır.”
Evet bu tespitler benim ‘iki cevabı var’ dediğim ikinci cevabın zemini teşkil ediyor. Nedir o? Bu inanç ve bakış açısıyla çıkardığı ilkelerle bugünü mukayese etmiş. Bir başka tabirle bu perspektifle elde ettiği sonunu dün-bugün mukayesesi yaparak yaşadığımız hayatın içine taşımış ve nasıl yapacağımıza, ne yapmamız gerektiğine dair somut öneriler sunmuş. Bunu yaparken de yabancısı olmadığımız güncel bir dil kullanılmış. Asimilasyon demiş, entegrasyon demiş. Bazen ele aldığı konunun sonuna sonuçlar ara başlığı atmış ve madde madde özetlemiş çıkarılan dersleri, bugüne taşınması gerekli olan davranışları.
Kitabın adı sizi yanıltmasın!
Kalemimi saldım. İstesem bir bu kadar daha tanıtım adına yazabilirim. Bence burada bitirip sizi kitapla başbaşa bırakayım. Ama şunu da ilave edeyim; kitabın adı sizi aldatmasın. Hicret deyip bu kitabın hitap ettiği kitlenin sadece hicret diyarında, ülkelerinden uzakta farklı sosyo kültürel ortamlarda yaşayan insanların istifade edeceğini düşünmeyin. Aksine global kültür, sınır tanıyan teknoloji ve kültürel etkileşimden dolayı Müslüman çoğunluklu ülkelerde yaşayanlara da hitap ediyor eser.
Teşekkür ediyorum Selman Koç’a ve Süreyya yayınlarına. Suyun altında kalıp boğulmaya kalkan sonra alttan bir elle suyun yüzeyine doğru çıkartılıp nefes alan insan misali nefes aldırıyor böylesi çalışmalar bize. Bu çalışmalar da bizi suyun yüzeyine iten kuvvet rolünü oynuyor.
Çalışmalarının ve yayınların devamı dileğiyle.