Beş yıl önce Moldova’dan kaçırılıp Türkiye’ye götürülen ve 26 ay hapis yatan Türkçe öğretmeni Hüseyin Bayraktar: Tahliye olmamda AİHM kararı etkili oldu. Avrupa, bu olaya karışan kim varsa onların tespit edilmesini, gereken cezaların verilmesini istiyor.”
SEVİNÇ ÖZARSLAN-KRONOSNEWS
Moldova’daki Türk okulunda görev yaparken 2018’de kaçırılan öğretmenleri hatırladınız mı? İşte o öğretmenlerden biri olan Hüseyin Bayraktar, geçen hafta Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde bir sunum yaptı. Doğrusu Bayraktar’ın Strasbourg’ta olduğunu öğrenince çok şaşırdım. Çünkü en son 5 yıl önce okulda gözaltına alınırken çekilen videolarda görmüştüm kendisini.
Moldova’daki Orizont adlı Türk okulunda görev yapan 7 öğretmen, üzerinde hiçbir yazı olmayan bir uçakla kaçırılarak Tekirdağ Çorlu’daki askeri havaalanına götürüldü ve tutuklandı.Hüseyin Bayraktar’ın tutuklanma gerekçeleri arasında, Bank Asya kartına sahip olmak, üniversiteye hazırlık yurtlarında çalışmak ve gazeteci Erhan Baştürk’ü sosyal medyada takip etmek de vardı. Bu gibi bahanelerle 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi kendisine.
Ancak Yargıtay cezayı bozdu. 15 Ekim 2020’de tahliye edilen Bayraktar’ın serbest bırakılmasındaki en önemli etkenlerden biri, AİHM’in hakkında verdiği karardı.AİHM kararı nedeniyle Moldova hükümeti de her öğretmene 25 bin euro tazminat ödedi.7 öğretmenin yasa dışı yollarla kaçırılıp Türkiye’ye götürülmesi Avrupa’da da büyük tepki çekti.
Moldova hükümetine karşı davalar açıldı.
Moldova istihbarat servisi SIS, “Operasyonu başka devletlerin özel servisleriyle işbirliği içinde” yürüttüğünü belirterek Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile pazarlık ve işbirliği yaptığını kabul etti.İşte Hüseyin Bayraktar, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde bu süreci anlattı tüm açıklığıyla.Çünkü sadece Moldova değil, 8 yıl içinde Kosova, Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Malezya, Pakistan, Kenya gibi ülkelerde görev yapan birçok öğretmen yasa dışı yollarla Türkiye’ye götürüldü.
ÖZÜR DİLEDİLER
Ben de Bayraktar’a hem kaçırılma sürecini hem de sunumunu sordum. Çok ilginç ve önemli anekdotlar aktardı Bayraktar. Öncelikle kaçırma olayının Moldova iç siyasetinde çok önemli tartışmalara neden olduğunu söylüyor. O kadar ki hükümetten yetkili kişiler ailelerden özür de dilemiş.
“Kaçırmalardan Moldova İstihbarat Kurumu’nun (SİS) o dönemki başkanı Vasile Botnari sorumlu tutuldu. 6 yıl hapis cezası istediler ama sonra ne kadar ceza aldığını açıklamadılar. 4 bin 500 euro para cezası verdiler diye biliyorum.” diyor Bayraktar.Daha da önemlisi Moldova başsavcısı Alexandr Stoianoglo yaptığı basın toplantısında Türk öğretmenlere ve ailelerine Türkçe olarak “Moldova Cumhuriyeti bir devlet olarak sizin temel haklarınızı koruyamadığı için çok üzgünüm. Umarım bu olay hepimiz için iyi bir ders olacaktır.” demiş.
Ve gelelim en önemli noktaya: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türk öğretmenlerin hukuksuz sınır dışı edilmesine dair AİHM kararını uygulaması için Moldova’ya çağrı yaptığını belirtiyor ve Bayraktar Avrupa Parlamenteri, Alman milletvekili Helmut Scholz, “AB’yle muhatap olup AB kapısında bekleyen, söz verip ahlaksızca sözlerinde durmayan, Türkiye ile ortaklaşa adam kaçırma eylemleri düzenleyen Kosova, Ukrayna, Gürcistan ve Moldova gibi ülkelerden bu davranışlarının hesabı sorulması gerekir.” diye açıklama yaptığını hatırlatıyor.
ÖĞRETMENLERE TOPLAMDA 175 BİN EURO TAZMİNAT ÖDENDİ
Uluslararası Af Örgütü’nün Doğu Avrupa ve Orta Asya Direktörü Marie Struthers’ın “Gözaltına alınan 7 Türk vatandaşının akıbetinden endişeliyiz. Moldovalı yetkililer, onların zorla Türkiye’ye geri götürülmelerinin önlenmesini sağlamak yerine, tam tersini yapıp hemen onları sınır dışı etmeyi seçtiler” açıklamasına vurgu yapan Bayraktar, “AİHM, 11 Haziran 2020’de temel insan haklarını ihlal eden Moldova’yı para cezasına mahkum etti. Moldova hükümeti öğretmenlere toplam 175 bin euro ceza ödedi. Bizi Türkiye’ye götüren uçağın benzin parası olan 19 bin euroyu bile ödediler.” diyor.
“İŞİN İÇİNDE SİYASETÇİLER DE VAR”
“Geçen hafta Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde bir panele katıldınız. Neler anlattınız, oradaki tepkiler nasıldı?” diye soruyorum. Öncelikle kaçırılma ile ilgili Moldova’nın kendi iç hukukunda hali hazırda bir dosyanın devam ettiğini ve bu dosyanın Avrupa’nın baskısı nedeniyle açıldığını söylüyor Hüseyin Bayraktar ve devam ediyor:
“Avrupa, bu olaya karışan kim varsa onların tespit edilmesini, gereken cezaların verilmesini, aksi takdirde Moldova’nın Avrupa Birliği’ne giriş sürecinin duracağını söyledi. Moldova AB’ye girme sürecine yakın bir dönemde ama birtakım resmi prosedürler nedeniyle uzadı. Bizim kaçırılmamız da ekstra problemlerden biri oldu. Ben de bu kapsamda bir konuşma yaptım. Olayın nasıl gerçekleştiğini, görevlilerin tavır ve davranışlarını sordular. Olaylardan sonra Moldova’nın ne gibi adımlar attığını özellikle anlatmamı istediler. Moldova olayları sümenaltı mı ediyor, gerçekten araştırıyor mu diye siyasi makamlara baskı amaçlanıyordu. Çünkü işin içinde parmağı olan siyasetçiler var.”
KİM, NEDEN KAÇIRMAK İSTEDİ?
Avrupa Konseyi’nin Moldova’nın adam kaçırmaları gerçekten araştırıp araştırmadığını bu kadar yakından takip etmesi önemli. Bu nedenle konunun gündemde tutulması da çok önemli. Bugüne kadar kamuoyunun bilmediği ya da gözden kaçırdığı ayrıntılar olabileceği için Hüseyin Bayraktar’a sizi kim, niye kaçırmak istedi diye sordum. “Bizim okuldan alınıp kaçırılmamız Moldova istihbaratı tarafından yapıldı. Ancak bize kendilerini Moldova istihbarat görevlisi olarak tanıtanlar, daha sonra yapılan yargılamalarda ortaya çıktı ki, istihbarat görevlisi değilmiş. Özel bir güvenlik firmasının elemanları olduğuna dair Moldova basınında haberler yayınlandı. Normalde bu elemanlar beni alırken Moldova istihbarat kimliğini gösterdi ama sonrasında böyle bir bilgi ortaya çıktı.” dedi.
Sonrasında yaşananlar 8 yıl içinde Kosova, Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Malezya, Pakistan, Kenya’da yaşanalarla benzerlikler gösteriyor. Devam ediyor Hüseyin Bayraktar:
“Beni okuldan alıp arabaya oturunca sağıma ve soluma iri yarı iki adam oturdu. Hemen kar maskelerini taktılar. Toplamda 5 kişiydik. O şekilde uçağa götürüldük. Beni ne amaçla aldıklarını tekrar sorduğumda ‘Biz zaten seni iki haftadır takipteydik. Uygun zamanı bekliyorduk’ diye cevap verdiler. Ben okulda 8.30 gibi alındım. Bir saat 15 dakika sonra havaalanına gittik.”
Peki kaçırılan diğer öğretmenler? O konuda “Bazı arkadaşların evlerine zorla girilerek, kapıları kırılarak alınmış. Biri otogarda başkente gelirken önünü araç kesmiş. Başka bir arkadaşımız yolda seyir haklindeyken önünü araç kırıyor. Bir iki saat içinde hepimiz Moldova Kişinev Havalaanı’nda bir araya getirildik.” bilgisini veriyor.
“MOLDOVA TÜRK ELÇİĞİ HAKKIMIZDA GEÇİCİ PASAPORT DÜZENLEMİŞ”
Tam da bu noktada havaalanında Türkiye’den kimse var mıydı diye sordum. Öğretmenlerden biri uçağa bindirilirken kaçıran ekip içinde Moldova’daki Türk elçiliğinde çalışan birini gördüğünü söylemiş. Moldova’dan çıkışı legal göstermek maksadıyla kendileri adına geçici pasaportu o kişi düzenlemiş. “Herhangi bir resmi işlemden geçmeden direkt aprona çıkartıldık. Elimizde plastik kelepçelerle uçağa doğru gittik. Üzerinde yazısı olmayan bir yolcu uçağıydı ama küçük bir uçaktı. 40-50 kişilik. İçinde sadece biz ve uçuş ekibi vardı.” diyor.
“NE İLE KARŞILAŞACAĞIMIZI BİLMİYORDUK”
Peki ne hissetti o anlarda Hüseyin Bayraktar? “İnsan unuttuğunu zannediyor ama şimdi size anlatınca gözlerim buğulandı.” diyor ve ekliyor: “Oğlum şu an yanımda. Olayın gerçekleştiği gün 2 aylıktı. Öğle arasında aşısını yaptıracaktım, baktım o saatte uçaktaydık. Aşısını kim yaptıracak diye düşündüm. Öyle garip bir duygu. Bir yandan Türkiye’ye götürülüyorsun, ne olacak, ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz.”
Ve uçak Tekirdağ Çorlu Havaalanı’na inmiş. Askeri havaalanına. “Balkanlar tarafından gelen uçakların ilk inebileceği havaalanlarından biri orasıymış, anladığım kadarıyla” diyor Hüseyin Bayraktar:
“RESMİ PLAKALI 30-40 ARAÇ BİZİ KARŞILADI”
“Bizi 30-40 kadar kırmızı plakalı, resmi araç karşıladı. 50’nin üzerinde takım elbiseli insanlar vardı. Uçağın kenarlarına uzun namlulu silahları olan polisleri yerleştirmişlerdi. Uçaktan ilk ben çıktım. Kapı açıldığında şaşırdım. Bu kadar insanın burada ne işi var diye düşündüm. Hepsinin yüzü görünüyordu. Bizi direkt Türk bayrağının arkasında fotoğraf çekilen yere götürdüler. Önce toplu şekilde, sonrasında ayrı ayrı fotoğraflarımızı çektiler. Ama o fotoğrafları hiç servis etmediler.”
Çok ilginç değil mi? Başka adam kaçırma vakalarında gurur tablosu gibi servis edildi o utanç kareleri.Sonra herkesi dosyasının açıldığı ile göndermişler. 5,5 ay Tekirdağ Cezaevinde kaldıktan sonra karar duruşmasından bir gün önce Antalya’ya nakledilen Bayraktar Antalya L Tipi Cezaevinde 20 ay kalmış.
TUTUKLANMA GEREKÇELERİ ULUSLARARASI HUKUKA AYKIRI
6 yıl 3 ay ceza vermişler Bayraktar’a. Gerekçe: “Kapatılan kurumda çalışmak. Bank Asya bankamatik kartımın olması, hesap hareketi yoktu. Sosyal medyadan gazeteci Erhan Baştürk’ü takip etmem. Öğretmenliğe başlamadan önce liseden üniversiteye hazırlık yurtlarında bir yıl belletmenlik yapmıştım, bunu da suç dedili saydılar. Bir de dershanelerin kapatılma sürecinde ‘dershane gerçekleri’ adlı bir broşür yapılmıştı. Suç delillerden biri de buydu.”
Hapiste 26. ayı doldurmuşken Yargıtay bir tanık dinlenmediği için dosyayı usülden bozmuş.“Hakkımdaki suç delillerinden biri olan ‘dershane broşürüyle’ ilgili bir tanık göstermiştim. Mahkeme onu dinlemeye gerek görmemişti. O yüzden bozuldu. Tekrar yargılama başladı.” diyor.
MAHKEME HEYETİ, AİHM KARARINI DUYUNCA ŞAŞIRDI
Ve başta söylediğim gibi en önemli noktaya geliyoruz. Şöyle anlatıyor Hüseyin Bayraktar:
“O süreçte Moldova’daki öğretmen arkadaşlar Moldova hükümetine tazminat davası açmışlardı. Bu dava sonucunda AİHM’den güzel bir karar çıktı. Moldova her bir öğretmene 25 bin euro tazminat ödedi. Antalya Mahkemesi’ne bu AİHM kararını sundum. Ta başından beri Moldova’dan getirilmem hukuksuzdu. Delil olarak AİHM kararını size sunuyorum. Yapılan hatadan bir an önce dönülmesini talep ediyorum deyince mahkeme heyeti bir anda şaşırdı, birbirlerine baktılar. Sonra ‘yine aynı cezayı veriyoruz ama yattığınız süre göz önüne alınarak sizi tahliye ediyoruz’ dediler.”
Tahliyenin yolunu açan AİHM kararı, başka kaçırmalarda da aynı sonucu doğurmalı. Hukukçuların dikkatle eğilmesi gereken bir konu. Kayda geçirelim.Tahliye olduktan bir süre sonra Meriç üzerinden Türkiye’den ayrılan Bayraktar 3 yıldır Avrupa’da yaşıyor. “Dil öğrenme sürecindeyiz, çocuklarım okullarına gidiyorlar. Yeniden hayata tutunmaya çalışıyoruz.’ diyor. Benzer durumlardaki onbinlerce insan gibi.Dileriz AİHM süreci, adam kaçırma vakaları için de işler ve haydutluğun hesabı sorulur.