Literatürde “Mezhepsel Çoğulculuk” diye ifade ettiğimiz bir meseleyi geçenlerde YouTube kanalımda ele aldım.
Farklı din mensupları ile karşılıklı saygı içinde bir arada yaşayan Müslümanların farklı görüşlere sahip başka mezhep mensupları ile anlaşamamalarının doğru olmadığını söyledim. Fıkhi düzlemde örneklerle zenginleştirdiğim o konuşmanın sonunda, “Kendi mezhebinizin görüşünü delilleri ile bilin ama diğer mezheplerin görüşlerini ve delillerini de okuyun, bilin!” diye bir tavsiyede bulundum. Gerekçemi de, “Zira bilen insanlar daha kolay uzlaşır.” diye ifade ettim.
Yeni Zelenda’dan şahsen de tanıdığım bir arkadaşım gerekçe olarak söylediğim son cümlemin kısa, öz ve veciz olmasının yanında çok önemli hakikatleri içerdiğini ve bunu eğitim alanında yaptıkları toplantılarda kullanacaklarını, bu cümleyi ana fikir kabul ederek bir makale kaleme aldığını yazdı. Bana göre oldukça dolu bir muhtevaya sahip olan bu makaleyi sizinle paylaşmak istedim. Makale İngilizce. Teknolojinin imkanlarını kullanarak bu makaleyi Türkçe’ye tercüme ettim. İşte o makale:
“Bilginin Birliği Güçlendirme Gücü”
Giderek daha fazla birbirine bağımlı hale gelen dünyamızda, bilginin gücü, okuma erdemi ve öğrenmenin önemi her zamankinden daha önemli. “Bilgi güçtür” söylemi klişe olabilir, ancak etkileşimlerimiz ve ilişkilerimiz hakkında derin bir gerçeği barındırır. Bu gerçeği anlamak, bizi birbirleri ile daha uyumlu ve kaynaşmış bir topluma yönlendirebilir.
“Bilgisi olan insanlar, okuyan insanlar, öğrenen insanlar, bilmeyenlere göre daha kolay uyum sağlar.” Bu ifade, eğitimin ve bilincin bireyler ve topluluklar arasındaki anlayış ve uyum geliştirme şeklini özetler. Kendimizi eğittiğimizde, yeni bakış açılarına, fikirlere ve kültürlere açık hale geliriz. Bu süreç, bizi daha empatik, daha anlayışlı ve diğerleriyle ortak payda bulma konusunda daha yetkin yapar.
Bilgi, insan etkileşimlerinin karmaşıklıklarını yönetebilmemiz için bize araçlar sağlar. Kendi deneyimlerimizin ötesini görmemizi ve insan varoluşunun her biri diğerinden daha farklı olan dokusunu fark etmemizi sağlar. Okuma, ufkumuzu genişletir, bize farklı dünyaları tanıtır ve önceden sahip olduğumuz fikirleri sorgulatır. Öğrenme, birçok şekliyle, merak ruhunu ve bilinmeyenle etkileşim kurma isteğini teşvik eder.
Global köy haline gelen, kültürel etkileşimlerin daha etkin ve belirleyici olduğu bugünkü dünyamızda, bizi ayıran boşlukları kapatmak her zamankinden daha önemlidir. Birinin kültürünü ve inançlarını anlamak bu hedefe ulaşmanın kritik bir adımıdır. Birbirimizi öğrenmeye zaman ayırdığımızda, empati ve saygı köprüleri inşa ederiz. Uyumun sadece mümkün değil, aynı zamanda doğal olduğu bir ortam yaratırız.
Herkesi, başkalarının kültürleri ve inançları hakkında kendilerini eğitme fırsatını değerlendirmeye teşvik ediyorum. Kendi hikayelerinizi, geleneklerinizi ve değerlerinizi paylaşın. Başkalarına sizi daha iyi tanıması için yardımcı olun. Böyle yaparsak farklılıkların kabullenildiği ve ortak noktaların değerli bulunduğu, karşılıklı saygı ve anlayış üzerine inşa edilmiş uyumlu bir toplumu inşa edebiliriz.
Sürekli öğrenme ve açık yürekle diyalog yolculuğuna bağlı kalalım. Bunu başarabildiğimiz takdirde bilginin anlayışa, anlayışın uyuma ve uyumun kalıcı barış ve birliğe yol açtığı bir dünya kurabiliriz.
Bilginin gücü dönüştürücüdür. Bilgi engelleri yıkabilir, önyargıları ortadan kaldırabilir ve insanları bir araya getirebilir. Eğitimi, okumayı ve öğrenmeyi değerli kıldığımızda, huzur içinde birlikte yaşayabileceğimiz dünya için çok önemli adımlar atmış oluruz. Herkesin anlaşıldığı ve saygı gördüğü bir toplumu, kalıcı barış ve birliği ancak böyle elde edebiliriz.