‘Hizmet’ din değildir. Dini ‘Hizmet’ üzerinden okumak yanlıştır. Hele din ile Hizmet’i özdeşleştirme bütünüyle yanlıştır.
Din Hizmet’in değerlerini, ilkelerini, kaidelerini belirlemede ve temellendirmede ana kaynaktır. Bu inkar kabul etmez bir hakikattır ve hiç şüphe yoktur.
Din, Hizmetin Yunus Emre diliyle “ete-kemiğe” bürünmüş ve varlık sahnesine çıkmış projelerin başarılı olması adına motive edici bir rol oynar. Bunda da hiç şüphe yok. Ama bütün bunlar demek değildir ki din -haşa ve kella- Hizmet’tir!
Kaldı ki böyle bir iddiada bulunan da yok. En azından Hizmet dairesi içinde geçen 48 yıl içinde böyle bir görüşü dile getiren bir tek insan görmedim.
Öyleyse şunu diyebilir miyiz; din ile Hizmet ikilisinden birini tercih etmek zorunda kalırsak dini tercih etmeliyiz? Tabii ki. Aslında alabildiğine saçma olan bu soruya cevap vermek için bir saniye, bir salise bile düşünmeye gerek yok.
Din itikadi, ahlaki ve ameli değerler bütünüdür. İlahi bir kitabı vardır. Bu kitabı tebliğ, talim, tebyin, tatbik ve temsil etmek üzere gönderilmiş bir peygamberi vardır. İman edip etmeme, iman ettikten sonra emir ve yasaklarına uygun bir hayat yaşayıp yaşamama insanı hem dünya hem de ukbada sorumlu kılar.
Ama ya Hizmet? Hizmet böyle mi? İmanın konusu yapılacak değerleri mi var? Kur’an’da olduğu gibi sema ile arzın diyalektik ilişkisini yansıtan İlahi kitabı ve peygamberi mi var? Ortaya koyduğu anlayışı ve projeleri kabul etmediğin zaman dünyevi ve uhrevi sorumluluk mu söz konusu?
Yapmayın Allah aşkına! Bunları söyleyen hiç kimse yok. Eğer varsa ya dini anlamamıştır ya Hizmeti anlamamıştır ya çok saftır ya da operasyon insanıdır. Daha ötesi var ama dilim varmıyor ötesini söylemeye. “Akıllı düşman ahmak dosttan hayırlıdır!” diyeyim, gerisini siz tahmin edin.
Öyleyse nereden çıktı bu konu?
Şuradan çıktı; kaygan bir zeminde yaşıyoruz. Hizmet’in hem insan kaynakları hem de idari yapısı itibariyle bir zamanlar merkezi olan Türkiye’deki zemin de kaygan, artık diaspora tabirinin içini dolduracak ölçüde kitleler halinde yaşanan yurt dışındaki ülkelerde de kaygan. Cumhuriyet devletinin iktidarı ve muhalefeti ile 10 yılı aşkın bir süredir Hizmet mensuplarına olan orantısız baskısı ve zulmü bu zemini daha da kayganlaştırıyor.
Özellikle yapmış oldukları manipülasyonlarla, medya araçları üzerinden gerçekleştirdikleri stratejik ve asimetrik saldırılarla ve neticede kamuoyunda inşa ettikleri algılarla bu türlü yaklaşımları duyuyoruz. Kült diyorlar, firak-ı dâlle diyorlar, terörle ilişkilendiriyorlar. Nabza göre şerbet verip hangi söylem nerede satacaksa ona sarılıyorlar. Bütün bunlara karşı kısacık cevabımı yukarıda verdim.
Şöyle bitireyim; Allah imandan ve istikametten ayırmasın. İmanı bizlere sevdirsin, kalplerimizi onunla süslesin. Küfrü, fıskı, zulmü, yalanı, dolanı, hırsızlığı, arsızlığı, iftirayı kerih göstersin ve bizi salih kulları arasına ilhak buyursun.
‘Ben’ de diyebilirim sözün burasında ‘biz’ de; ama ‘biz’ demeyi tercih edeceğim. Biz Rabb olarak Allah’tan, peygamber olarak Hz. Muhammed Mustafa’dan (sas), din olarak İslam’dan razıyız. Hizmet işte bu razı olduğumuz Allah, Peygamber ve İslam uğruna, O’nun emir ve yasakları, Peygamberinin sünneti içinde kalarak insan olmak ve insanlığa yararlı olmaya gayret etmektir.