Yıl 2013, Kasım ayının sonu veya aralık ayının başı idi. O zaman üniversitemden 6 aylık bir izne ayrılmıştım ve Türkiye’deydim.
Tanıdık birisi beni alıp emekli askerlerin olduğu bir sohbete götürdü. Bu sohbette Adnan Tanrıverdi de vardı. Sohbet bitip çay faslına geçildi. Oradaki ordudan atılan emekli subaylar Hizmetin aleyhine konuşmaya başladılar. Beni tanımıyorlardı. O kadar kötü şeyler konuştular ki ben kalkıp ayrılmak istedim. Fakat ev sahibi insaflı bir insandı bana otur dedi bir çay iç de öyle git dedi. Ben çay içerken emekli bir subay Hizmet hareketiyle alakalı burada ifade edemeyeceğim ve hicap duyduğum küfürlü kelimelerle konuşmaya başladı. Ben de daha fazla dayanamadım ve Hizmeti savunmaya başladım.
Ağzı bozuk emekli subay dini yaşayan birisi olduğunu zannetmiyorum. Benim Hizmeti savunduğumu görünce Hizmetteki bazı isimler hakkında çok ağır kelimeler kullanılmaya başladı ki ben o kişileri tanımıyordum. Daha sonra bana “Hizmetin 3 aylık ömrü var. 3 ay sonra yüzde sekseniniz yok olacak” dedi. Ben de ona “Siz daha Hizmeti tanımamışsınız. Hizmet insanları sizin gibi para mevki peşinde koşan insanlar değil”. Ve ona ve oradaki diğer emekli subaylara tarihte geçen şu olayı anlattım.
Müslümanlar İran ordularını yenince Persli komutanlar Çin’e sığınıyor ve onlardan Müslümanlara karşı savaşmak için yardım istiyorlar. Çin kıralı “ düşmanlarınız nasıl insanlardır?” diye soruyor. Onlar da “Biz ölümden kaçtığımız kadar düşmanlarımız ölüme koşuyor” demişler. Bunun üzerine Çin kıralı “Oturun oturduğunuz yerde siz bu insanlarla baş edemezsiniz” demiş. Ben de emekli subaylara “Siz mevki makam ve para peşinden ne kadar koyuyorsanız , Hizmet insanları sizin peşinden koştuğunuz şeylerden o kadar kaçıyor. Onun için siz Hizmetle baş edemezsiniz” dedim.
Daha sonra o toplantıda bulunan bazı emekli subayların ağzı bozyuk olan dahil, isimlerini SADAT’ın websitesinde yönetim kurulunda gördüm. Adnan Tanrıverdi benim o emekli subaylar ile olan tartışmalara hiç katılmadı ve renk vermedi. Çünkü beni tanımıyordu. Yani tam bir özel harekatçı beyniyle hareket etti. Peki o ve çevresindeki kişilerin hizmete düşmanlığı nereden kaynaklanıyordu. Kanaatimce hasetten. Anadolu bağrından çıkmış birinin Türk ordusundaki binlerce subay astsubayın gönlüne girmesini hazm edemiyordu. Kendisinin bu kadar bilgi ve tecrübesine rağmen onun yaptığının on binde birini yapamamıştı. Evet haset küfürden daha yıkıcıdır. Nitekim o kurulan rejimin askeri fikir babasıydı.
Daha sonra 17 ve 25 aralık olayları oldu. Zannedersem 2014 şubatın sonu veya mart ayının başı idi. Türkiye’nin doğusundaki ülkenin kılıcını çalan bir bakan bir gazetecinin sorusu üzerine “Cemaatin ruhuna Fatiha” demişti. Yani kısacası Hizmeti yok etme planları çok önceden hazırlanmıştı.
Yıllar sonra SADAT’ın kendisini 15 temmuz da nasıl kullandığını açıklayan birisi onlardan maaş aldığını ve askeri elbise ile Ankara Sincan daki Kolorduda Tank eğitimini aldığını ve onların isteği üzerine 15 Temmuz akşamı, tankı halkın üzerine sürdüğünü kaçtığı Fransa’da açıklamıştı. SADAT’ın kendisini öldüreceğinden korktuğundan dolayı Fransa’ya kaçmıştı. 15 temmuz akşamı Genel Kurmayı basan kişilerin getirdiği tekbirlere bakarsanız, Türk olmadığını anlarsınız. Onlar IŞID dan idiler. Henüz bilmiyoruz. Belki onlarıda SADAT ayarladı.
15 Temmuz tiyatrosu ile 10 binlerin ordudan atılması binlerce kişinin işkence görmesi pek çok yuvanın dağılmasında Adnan Tanrıverdi’nin vebali çok büyük. Kanaatimce o kadar yaptığı kirli işlerinden dolayı vicdanı rahatsızdı. Onun için geçen yıl umreye gitti. Belki de tövbe ve istiğfar etmek için gitti. Buhari’de geçen bir hadiste “Allah kul hakkını afetmez, kul kendisi afetmedikçe.”
Adnan Tanrıverdi yaklaşık on milyon insanın evinden olduğu, 300 bin insanın öldürüldüğü Suriye’deki iç savaşa silahlar sağlamıştı. Yani yangına hep benzin dökmüştü.Avustralya eski Mısır büyükelçisinin tabiri ile Suriye 3 atom bombası yemiş gibi yıkılmıştı. Ve kendine gelmesi belki 50 yıl olacaktır. Buna sebep olan Esad rejimi, İran ve Türkiye’dir. Tabii ki Türkiye deyince Adnan Tanrıverdi ilk akla gelen insanlardan biridir.Yine aynı şekilde Libya’da bir tarafın desteklenmesinde ve oradaki iç savaşta da çok önemli roller üstlenmişti. Adnan Tanrıverdi Suriye’de ve Libya’da öldürülen 100 binlerce insanın ve evinden kopan belki 15 milyon insanın vebalini alarak bu dünyadan göçtü.
15 temmuz’dan sonra devlet kendilerine çok büyük paralar verdi fakat ne kadar verdiğini bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey şudur ki o paraları yemek nasip olmadı. Arkasından Allah rahmet eylesin demeye inandığım Kur’an’ı Kerim ve peygamberimizin sünneti izin vermiyor. Çünkü zalime, zulme meyil dahi olmaz (Hud Suresi: 113), zalime rahmet okunmaz. Toprağı bol olsun demeye de gerek ailemden ve gerekse büyüklerimden öğrendiğim terbiyem müsade etmiyor. O şimdi bütün yaptıklarının hesabını bu dünyada vermeden gitti ama öbür dünyada verecektir. Şu 3 günlük dünya için bu değer miydi. Umarız bir gün onun yaptığı bütün kirli işler tek tek ortaya dökülür ve gelecek nesiller ondan ibret alırlar.