Gündelik hayatı takip eden gazeteciler ve köşe yazarları için Türkiye tam anlamıyla bir gündem cenneti. Konu bulmakta zorlanmıyorsunuz. Aksine bu konular arasında ‘Hangisini yazayım’ diye seçmekte zorlanıyorsunuz. Dün de böyleydi Türkiye, bugün de böyle… İhtimal yarın da böyle olacak! 90’lı yıllarda Zaman Gazetesi’nde “Yaklaşımlar” adlı dini güncel konuları yazdığım zamanlarda aynen böyleydi. 1990’dan 2024’e inanın değişen hiçbir şey yok.
Sabah bilgisayarın başına oturup neyi yazayım derken yaşadım bu zorluğu. Salı gününden bugüne geçen 4 gün içinde öyle şeyler yaşandı ki ülkemizde bir tane değil; 10 tane köşe yazısı yazarım. Her neyse, sözü uzatmanın alemi yok. Seçtiğim konuya geçeyim.
Bu ülkede Genelkurmay başkanlığı yapmış diye söze başlayayım. Gündemi yakından takip edenler anladı ne demek istediğimi. Hulusi Akar’ın, “Eğitimin amacı ne?” diye gazetelere konu olan irticali yaptığı bir konuşmadan bahsedeceğim.
Dikkat ederseniz, ‘yaptı’ değil de ‘Genelkurmay Başkanlığı yapmış’ dedim. Miş’li geçmiş zaman kipi kullanırken bilmediğimden değil ironi kabilinden söyledim bunu. Kastım şuydu; Genelkurmay başkanlığı belli bir eğitimi, bilgiyi ve tecrübeyi gerektiren ülkedeki en üst makamlardan biridir. Yarım milyonluk orduda zaten en üst makamdır. “İşte bu insan da bunu söylerse varın gerisini siz hesap edin!” demek istedim.
Evet, varın gerisini siz hesap edin.
Ne diyor bu adam? “Eğitimin amacı bilgi değil arkadaşlar!” diyor. İyi mi? Ortaya attığı bu safsatayı delillendirmek için de, “Bilgi üniversitede ve meslekte oluyor.” diyor. ‘La havle!” sanırım bu türlü durumlarda söylenir; La havle!
Pekala ‘eğitimin amacı neymiş’ mukadder sorusuna şöyle cevap veriyor: “Eğitimin amacı; bir Allah korkusu, iki kuldan utanma” imiş!
Hulusi Akar’ı merkeze koyarak değerlendirelim bu safsatayı o zaman ve şu haklı soruyu soralım: “Kendisi Allah’tan korkuyor ve kuldan utanıyor mu?”
Ben zannetmiyorum. Allah’tan korksaydı 15 Temmuz gibi melanet bir kumpasın planlayıcısı ya da parçası olmazdı. Komutası altındaki binlerce masum insanı böylesi bir kumpasa sürüklemezdi. Diyelim ki oldu ve sürükledi, 15 Temmuz sonrası ve yine diyelim ki öncesinde öngöremediği milyonlarca insanın yaşamış olduğu zulümleri görür ve bildiği tüm gerçekleri Allah’tan korktuğu ve kuldan utandığı için itiraf eder, gidip Meclis Araştırma Komisyonu’na ifade verirdi. Mahkemeye gider, silah arkadaşlarıyla yüzleşirdi!
Daha sayayım mı? ‘Arife işaret kafidir!’ deyip kesiyorum ama şunu da demeden edemeyeceğim: kendisinin almış olduğu eğitim ona Allah’tan korkma, kuldan utanmayı vermemiş, verememiş. Rahmetli annemin bana tenbihidir, “Allah’tan korkmayan, kuldan utanmayan insandan kork oğlum!”
Devam ediyor safsatalarına: “Eğer biz dört on iki yaş arasındaki insanlara, çocuklarımıza Allah korkusunu verirsek, Allah’tan korkmayı, kuldan utanmayı verirsek, efendim vatan sevgisini verirsek, millet sevgisini verirsek, bayrak sevgisini verirsek, bu başkaları için iyilik yapmayı öğretirsek ve diğer milli ve manevi değerlerimizi onlara yüklediğimiz takdirde, ondan sonra bu çocuk nereye giderse gitsin, dünyanın her yerine gitsin, bu çocuktan korkmayın.”
“Ört ki ölem!” derler bizim oralarda bu türlü cümleler karşısında.
Dünyanın dört bir yanına gitmeye gerek yok, Türkiye’de 22 yıllık iktidarlarında kendi yetiştirdikleri dindar nesillere bakmaları yeter. O ‘korkmayın’ diyor ama insanlarımız çok korkuyor onlardan. Hırsızlıktan uyuşturucuya, fuhuştan silah kaçakçılığına, kul hakkı yiyerek zenginleşmeden ülkenin bugününü ve geleceğini satmaya kadar her türlü kötülük onlarda.
“Hazret Allah’tan korkma ve kuldan utanma verilmediği halde ateistinden deistine ve eş cinseline kadar bir çok problemmiz olur.” diyor üstelik. İşin inanç özgürlüğü boyutu bir yana sanki bu gerçekler şu anda ülkemizde yokmuş gibi? Sanırım paralel bir evrende yaşıyor.
Konuşmasındaki şu cümleler ise evlere şenlik. “Analar çok veballi…” diyor. Baba çocuğunu namaza kaldırmak istediğinde “O çocuk biraz daha uyusun!” diyen anneleri suçluyor. “Büyüyünce laf dinlemez bu çocuk!” diyor. Psikoloji, pedegoji, eğitim, sosyoloji, tarih vb bütün ilimlere, “Tasınızı tarağınız toplayın, artık size burada bir iş ve istikbal yok!” uyarısı yaptırtan başka bir safsata bu.
Ne güzel demişler; “Cahil olmak ne kadar güzel! Herşeyi biliyor insan!” tr724.com