Siyaset bilimci Mümtaz’er Türköne: Mezuniyet töreninde böyle bir sloganın atılması ‘Doğrudan iktidar eliyle ‘tiyatro tarzı’ bir provokasyon olamaz mı?’ itirazı haklı olabilir. Ancak kendi yetiştirdiği subaylar tarafından protesto edilen bir hükümet bu kadar büyük itibar kaybını göze almış olamaz.
Siyaset bilimci, yazar Mümtaz’er Türköne, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı mezuniyet töreninde genç teğmenlerin tartışma yaratan kılıçlı yemininin ne anlama geldiğini değerlendirdi. Mümtaz’er Türköne, “‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ sloganı, bir siyasî kampın mottosu. Her ayrıntısının üzerinden kurallara uygun şekilde defalarca geçilen, üniformaların tekdüzeliğinde disiplin içinde yürütülen üstelik Cumhurbaşkanı’nın huzurunda yapılan bir mezuniyet töreninde böyle bir sloganın atılmasının tek anlamı var: Yeniçeriler kazan kaldırıyor” dedi.
“Kime karşı?” sorusunu da yönelten Türköne, “Bu olay kanı kaynayan genç teğmenlerin kitlesel protestosu olarak yorumlanamaz. Dört yıl boyunca katı bir disipline tabi tutularak yetiştirilen bu gençler, amirlerinden üstü kapalı veya sessiz bir onay almadan ve örgütlü bir karara varmadan böyle bir eylemde bulunamaz. ‘Doğrudan iktidar eliyle ‘tiyatro tarzı’ bir provokasyon olamaz mı?’ itirazı haklı olabilir. Ancak kendi yetiştirdiği subaylar tarafından protesto edilen bir hükümet bu kadar büyük itibar kaybını göze almış olamaz. Üstelik genç teğmenler kitlesel huşu içinde böyle bir oyuna gelmez” ifadelerini kullandı.
‘1960 BAHARINA GERİ DÖNÜYORUZ’
Tarihin tekerrür ettiğine işaret eden Türköne, şunları söyledi:
“1960 baharına geri dönüyor gibiyiz. 27 Mayıs darbesi, uzun vadeli sonuçlarına bakılırsa en çok CHP’ye zarar verdi. Şayet halkla bağınızı koparmak, çok yaklaştığınız iktidarla aranıza aşılmaz duvarlar örmek istemiyorsanız üniformalı, bilhassa hâkî renkteki üniformalı eylemlerle aranıza mesafe koymalısınız. ‘Mustafa Kemâl’in Askerleri’nin bize, daha doğrusu iktidara verdiği asıl mesaj daha önemli. On yıldır iktidarın kontrolünde tepeden tırnağa, arka bahçe gibi yeniden düzenlenen, adeta ters yüz edilen askerî eğitimden çıkan sonuç bu ise, iktidar kendini hiçbir yerde emniyette hissetmemeli. Genç nesil, -hatta buna İmam Hatip nesli veya din eğitiminden geçirilen nesil diyebilirsiniz- iktidarın sadece uzağında değil, bütün halinde karşısında duruyor. İktidarın üretmek için büyük çabalar harcadığı soft ideoloji ve bu ideolojinin alt yapısı iflas etmiş durumda. Ahlat’ta, 30 Ağustos’a rakip olarak Malazgirt zaferinin yıldönümüne göndermede bulunmak üzere toplanan devlet erkânı başka mesajlar da verdi. Kuvvet komutanları anons edildikleri halde platforma çıkıp, siyasilerle aynı karede fotoğraf vermediler. Bu tavır dört dörtlük bir pasif direniştir. Ona da ‘kime karşı?’ diye sormayın.”
Türköne, Turkish Post‘ta yer alan yazısına şöyle devam etti:
“O şanlı, koca tarihin içindeki en önemli gelenek Yeniçeri geleneği yeniden diriliyor. Genç teğmenler bize bu geleneğin buharlaşıp kaybolmadığını açıkça göstermiş oldular.Gelelim “Mustafa Kemâl’in Askerleriyiz” sloganına. Mesele “Mustafa Kemâl”e veya Atatürk’e dayanan bir itiraz değil. Semboller ve simgeler kitlesel tepkilerde sebepler arasında değil taşıyıcı araçlar olarak karşınıza çıkar. Nitekim Hükümetimiz de Atatürkçü görünme konusunda hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Yeniçeriler de “Şeriat isteriz!” diye meydana çıkıp koca pilav kazanlarını tersine çevirdikleri ayaklanmaların hiçbirinde dinî bir taleple ortaya çıkmamışlardı. Kısaca simgelere, sembollere takılmayın, mesele dirilen Yeniçeri ruhudur ve Erdoğan’a mesaj veren bu en yeni çeriler gökten zembille inmediler.”