Dün gece görülen rüyayı paylaşmak, geçmişe selam çakmak istedim. Yazı ayak üstü dışarda yollarda derme çatma karalandı. Aramızdaki Dil ve Edebiyat üstatları haklarını helal etsinler.
RÜYA GİBİYDİ O YILLAR!
Bir rüya görürsünüz. Anadolu topraklarındasınız. Etrafınızda 5-10 öğrenci velisi var. Çocuklarının eğitim ihtiyaçları hakkında konuşuyorsunuz. Daha önce nerde görev yaptığınızı soruyorlar. İç geçiriyor ve hasretle derin bir ah çekiyorsunuz.
Neden sonra ceket cebinizdeki 3-5 business kart geliyor aklınıza. Yurt dışında görev yaptığınız eğitim kurumlarından birine ait kartı velilere takdim ediyorsunuz. Velilerden en yaşlı olanı “Vay be, ne şanslısınız, demek oralarda görev yaptınız” diyor imrenerek.
Rüyada bile olsa o orijinal yılların tadını damağınızda hissederken hasretle yutkunuyorsunuz.
“Namaz vakti girdi, namaz kılalım” diyorlar. Kamet getiriliyor ve yaşlı veli sizden namazı kıldırmanızı istiyor. “Hayır, lütfen siz buyrun” diyor ve cemaat safları arasında yerinizi alıyorsunuz. Yıllarca insanlardan bir insan olarak görev yaptığınız yılları hatırlıyorsunuz.
Ve, uyanıyorsunuz sabah namaz vaktinde. Derin bir ah çekiyorsunuz. Hasretle yutkunuyorsunuz. Bir daha o orjinalitede yaşanması mümkün olamayacak yurt dışındaki yılları hatırlıyorsunuz. “İyi ki gitmişim, iyi ki yaşamışım” diyorsunuz.
“Yine olsa gider misin?” diye soruyorsunuz kendi kendinize.
Cevabınız “yine olsa yine giderim, doğrular için daha çok çalışır, misyona uymayan karar ve uygulamalara daha çok itiraz ederim” diyorsunuz.
Rüya gibi yıllardı.
Gittiniz, gördünüz, yaşadınız. Yaşayan bilir, yaşamayana masal gibi gelir. Şimdi kabus dolu zaman dilimlerini yaşıyor ve o yılların önemini daha iyi anlıyorsunuz.
Tüm kaybettikleriniz bir tarafa, o yaşadığınız yıllar ve şimdi çektiğiniz elemler öbür tarafta beraat belgeniz olarak kabul edilirse tüm çekilen çileye değmez mi?
“Derdimi seviyorum” diyerek, kazanma kuşağında kaybetmeden gidebilirseniz bu süreçte kaybettiğiniz tüm sevdiklerinizle ebedi bir arada olma lütfuna kavuşacaksınız.
Değmez mi?