Fişlediler,
Dişlediler,
Dışlarken her yolu denedi her dönemin yobazları.
Masum insanların yuvaları basıldı.
İşinden, aşından ve mesleklerinden edildiler.
Kinleri sönmedi.
Taşladılar,
Sokakta tartaklandılar.
Mal mülkleri, yılların emeği holding ve müesseseleri talan edildi.
Doymadılar, aç sırtlanlar gibi…
Kimini sürgüne, kimine zindana mahkûm ettiler.
Evlatlarıyla cezaevi hücrelerinde her türlü muamele, haksızlığı uyguladılar, uygulamaya devam ediyorlar.
Nefretleri sönmedi.
Nasıl bir kin ve nefret!
Kısacası Melek gibi insanların kanatlarını kırdı, ülkeyi esir alan şeytanî kafa, iblis yürekli mahluklar.
Kalpleri tarumar ettiler, zıvanadan çıkmış bu hasta ruhlar…
Güvercin kalpli annelerin yüreğini dağlıyorlar.
Yıllardır bir oğlunu zindana attılar, ötekini sürgüne gönderdiler. Yine de kinleri dinmedi.
Bütün mal ve mülklerini talan ettiler, nefret histerisi devam ediyor.
Servetini hayır işlerinde harcadığı için bedel ödüyor, Melek İpek ve diğerleri…
10 günden fazladır Sincan Cezaevinde tutulan 78 yaşındaki Melek Anne, hastaneye kaldırıldı.
Bunu reva gören, zulüm ateşine odun taşıyan şeytanların pek çoğunu evinde ağırladı, yüreğini açtı, İpek Ailesi….
Eşiğine yüz sürdükleri evi, önce dozerlerle yıktılar, sonra gasp edip talan ettiler, bin bir hamasetle, yalan-dolanla…
Sinek gibi, gelip konakladıkları evi çok görmüşlerdi, emsaline nadir rastlanır bir gaspı yaşadı, İpek ve Boydak ailesi.
Hem de Ankara’nın göbeğinde dünyanın gözü önünde.
Kötülüğün nirvanasına, azgınlığın zirvesine işaret eden bir süreç.
Tüm bunlar yetmedi, şimdi hem yaşlı, üstelik hasta bu ipek kalpli nurani Anne’ye hapishanede çile çektiriyorlar.
Ya bu nasıl bir kin hali.
Ebu Cehil bile yapmadı bu zalimliği!
HUKUKUN CAN ÇEKİŞTİĞİ SALONDAKİ SAVUNMA!
İşlediği bu vahim suçtan! ötürü, Ağır Ceza Mahkemesinde yargıladı.
Hüküm verdi, Saray ve Yargıçları!
Hukukun üstünlüğü Endeksi’nde Dünya sıralamasında 125 ülke arasından 117.sırada yer alan Erdoğan Rejimi’nin hakimleri, musallat oldu kadınlara, bebekli annelere, pir-i fanilere.
Övündükleri Adliye Saraylarına asılı “adalet mülkün temelidir” ifadesi yerle yeksan.
Mülkün de Adalet’in de ırzına geçti, bu soykırımcı soysuzlar.
Adaletin can çekiştiği, salonlarda gaddarca kararlar veriyor, hüküm okunuyor, masumların yüzüne.
Gasp edilen Koza Holding’in sahibi, Akın İpek’in nur yüzlü Melek Annesi, tarihe geçen savunmalar yapmıştı, hukukun can çekiştiği salonlarda.
O tarihi savunmaya, daha önceki yazılarımda genişçe yer vermiştim.
Bir kez daha paslı kalplere, çürümüş vicdanlara ve kör gözlere hatırlatma babından buraya not düşelim.
Lekeyle dolu bu kara tarihte yeniden yer alsın.
“Hâkim bey!” diyerek, sözüne başlayan Melek İpek, on beş yaşından beri, ev ev, gecekondu gece kondu dolaştığını, ülkedeki öksüz çocuklara ve hastalara, hayatı boyunca yardım elini uzattığını söylemişti.
Sütçü İmam’ın, hem-şehirlisi Melek Anne, duruşmada:
“Maraşlıyım, vatanseverliği çok iyi bilirim.
Gaziler, şehitlerimiz var.
Babam 3 kurşunla topal gitti.
Onun evini Kahramanmaraş’ta istila ettiler.
Maraş işgal edildiğinde hiç kimsenin özel malına el konulmadı.
Binlerce insana burs verdim.
Kötü insan da tanımadım.
Aman Ya Rabbi neler varmış, bu dönemde.
Benim 40 yıllık dostum otele göz koymuş.
Dört senedir sefa sürüyor.
Hâkim bey, suçlu suçsuz evinden yurdundan oldu insanlar.
Oğlum, Cezaevinde rahatsızlandı.
Dört yıldan beri, dört duvarın arasında yavruları onu görmeden büyüdü.
İnancım var Rabbime…
Sırf sizlerin, devletin adaletini görmek için direniyorum.
AKP’den biri, ‘Çeşme yaptıracak hayırsever bulamıyoruz Melek abla’ diye.
Çünkü, hayır yapmaya korkar oldu insanlar.
Vatansever ve hayırsever olmanın bedeli… ”
İşte bu savunmayı yapan Melek Anne şimdi zindanda, Yazar Sayın Kazım Güleçyüz’le…
Güleçyüz’ün suçu!
Mağdurlara sahip çıkmak ve merhum Hocaefendi’nin vefatı nedeniyle taziyede bulunduğu için, 24 Ekim’den beri zindanda.
Şeytanî kafa ve İblis’ler ‘Güleçyüz’lü Melek’lere musallat oldular!
Peki, ‘Yenidoğan çetesi’yle işbirliği yaparak, bebekleri mi katletti Güleçyüz veya Melek Anne?
Haşa!
Ayakkabı kutularında para istiflerken mi yakalandılar?
Asla…
Uyuşturucu baronlarıyla memleket evlatlarını mı zehirliyorlar?
Allah korusun.
Peki suçu(!) neydi?
Memleketin başına bela olan bir diktatöre ‘zalimsin’ diyerek destek vermediği ve talan düzenine arka çıkmadıkları için…
Zalimden değil mazlumdan yana oldukları için.
SEYİT RIZA’NIN SÖZLERİ BUGÜNKÜLERE DE:
Ne yazık ki, devir ve muktedirler değişse de Anadolu topraklarında sözkonusu gaddarlık, bitmek ve tükenmek bilmedi.
Dersimli Seyit Rıza ve arkadaşlarının 15 Kasım 1937 yılında Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilişlerinin 87’inci yılını geride bıraktık.
Dünküler, süngülerle, dipçiklerle Seyit Rıza’nın torunlarını, Dersimli hamile anneleri katlettiler.
Bugünküler ise Sütçü İmam’ın torunlarını, Edirne ‘den Kars’a, Sinop’tan Mersin’e 80’lik yaşlı, hasta ve bebekli annelere acı çektiriyorlar.
Değişen tek şey dümenin başında bugünkü yobazların olması.
Dünküler, vatandaşını, Dersim’in mağaralarında zehirleyerek, köylerini bombalayarak, Diyarbakır’da idam sehpalarına çıkararak otoritesini sağlamaya çalışıyordu…
Bugünkü mütekebbirler ise; ülkenin dört bir yanında masumlara “dualı şafak operasyonlarını” çekiyorlar.
AHMET KAYA SÜRGÜNÜ!
Bu talihsiz coğrafyada kimler acı çekmedi ki?
Sürgün yiyen Ahmet Kaya da, ülkesini terk etmiş, 24 yıl önce vefat etmişti.
Kırık kalbi daha fazla bu zulümlere dayanamayarak,16 Kasım 2000 yılında Paris’te hayata veda etti, Père Lachaise Mezarlığı’nda yatıyor.
Yazıyı, Seyit Rıza’nın, her devrin zülümkaralarına hitaben söylediği şu enfes sözüyle bitirelim:
“Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun”
e. cansever@zamanaustralia.com.au