Biliyorum son günlerde bu ismi çok duymuş olmalısınız.
Çünkü şimdilerde bütün dünya onu, tanıyor.
Evet, o, kendini ilk önce NBA’de attığı enfes asistlerle basketbol severlere tanıttı.
Sonra soyadına Freedom ekleyerek, dünyadaki mağdur ve mazlumlar için mücadele veren İnsan Hakları Savunucusu aktiviteleriyle, Enes Kanter ismini taçlandırdı.
Bu yiğidi, boyu, posu ve duruşuyla daha detaylı tanıyalım.
Ben onu ilk kez Van’da tanıdım.
Ailesi oralıymış. NBA yıldızı olmaya giden yolun ilk taşları da Van Özel Serhat Lisesi’nde döşenmiş. O da, bir vefa borcu olarak Van’a gelmiş ve orada kendisini tanıyanlarla hasbihal etmişti.
Ne acıdır ki, bu gün memleketi ele geçiren -Şu’ara suresi 54’cü ayetin ifadesiyle- bir avuç ‘Şirzime-i Kalil’ (Şer hesabına hareket eden sefil bir grup) onun gibi nice yıldızları yetiştiren bu güzide okullar üzerine kezzap suyu döktü.
O, NBA’da oynadığı dönem parmakla gösterilen bir oyuncuydu. Dünyanın bir oyun ve oyuncaktan ibaret olduğunu bildiği için kendi platformunu haksızlığa uğrayan insanları savunmak için kullandı.
Bu hak arayışı, yeryüzünde zulmederek insanların haklarını çiğneyenleri o derece rahatsız ettiki onu önce NBA’da takımsız bıraktılar. Sonra da sözleşmesi yenilenmedi. O günlerde onun için şöyle diyenler oldu: “Keşke insan hakları aktivizmi konusunda, sadece Türkiye odaklı kalsaydı, bu şekilde alanı genişleterek kariyerini ateşe atmasaydı.”
Peki, onun ve kariyerini tehlikeye atan hadise neydi?
Bir gün Brooklyn’li çocuklarla basketbol kampına katılan Kanter Freedom’un yanına bir ebeveyn gelir ve; “Sizin kardeşleriniz Çin’de toplama kamplarında işkence görürken kendinizi nasıl insan hakları aktivisti diyebilirsiniz?” diyerek Doğu Türkistan’daki soykırımı hatırlatır.
Kanter Freedom, bunun üzerine toplama kamplarında işkence gören Uygur bayanı dinler. Duyduğu şeyler karşısında öylesine rahatsız olur ki, hemen Çin’in acımasız diktatörü Xi Jinping’e hedef alan bir videoyu sosyal medyadan paylaşır. Onu NBA’da takımsız bırakan ve sözleşmesinin yenilenmemesine sebep olan hadise buydu işte.
”Adriyatik`ten, Çin Seddi`ne” naralar atanlar, dün olduğu gibi, bugün de üç maymunu oynadı ve hala da oynuyorlar. Şimdilerde Çin zulmüne karşı aklını da vicdanını da satarak sustular.
Sadece bununla mı kaldılar?
Ayrıca Uygur’lara uygulanan soy kırımı protesto edenleri, İstanbul ve Ankara’nın göbeğinde derdest edip kodese attılar/atmaya da devam ediyorlar.
Aslında Kanter Freedom, Hakkın hatırını âli tutarak, kariyerini ve milyon dolarlık servetini elinin tersiyle itmiş oldu. Ancak, milyonlarca gözü yaşlı mazlumların duasını almış olması kaybettiklerini kat be kat geri kazandırdı. Bu yönüyle onun kaybettiklerinin bir kıymeti harbiyesi olduğunu düşünmüyorum. Zira NBA’dan çıkarılmasaydı sıradan bir sporcunun veya basketbolcunun şöhretiyle sınırlı kalacaktı. Oysa, kaybettiği şeylerle kıyaslanamayacak ölçüde güzel sonuçlar hepimizin gözü önünde.
Belki hatırlayanlarınız vardır. O, 2022 yılında, Norveç Parlamentosu tarafından Nobel Barış Ödülü adayı gösterildi. Kendisi bu konuyla ilgili paylaşımında, “Nobel Barış Ödülü adaylığını almaktan onur ve gurur duyuyorum. Bazen tavır almak bir sonraki maaşınızdan daha önemlidir.” demişti.
Şimdilerde anlıyoruz ki, Kanter Freedom’un o günkü tavrı, onu tek başına bir millet haline getirmiş. O günden sonra, insan hakları aktivizmi konusunda ufkunu o derece genişletti ki, Hollanda’da şunları söylemişti: “Dünyada zulüm sadece Türkiye’de değil; Çin’de Rusya’da, İran’da, Kore’de, Venezuela ve daha birçok ülkede devam ediyor. Herkes bizim kardeşimiz. Müslüman olsun veya olmasın. Biz yapabildiğimiz kadar bütün dünyanın sesi olmaya çalışıyoruz.”
Kanter bundan bir kaç ay önce, Avustralya’da temaslarda bulunmuştu.Başkent Canberra olmak üzere tüm eyaletleri dolaştı. Ziyaret sonrası Federal Milletvekili ona mektup yollayarak, önemli bir projeye imza atacağını duyurdu. Bunu da ilk ağızdan duyurmuş olalım.
Malumunuz geçen ay, Donald Trump, seçim zaferinin ardından Florida’da düzenlediği ilk kutlama etkinliğine Enes Kanter Freedom’u da davet etmişti. Trump’ın, Kanter Freedom’i kapıya kadar geçirerek ve aktif bir aktivist olmasını kast ederek; “Yaptığın çalışmaları biliyorum, muhteşemsin Enes” sözleri sosyal medyada epeyi yankı bulmuştu.
Tüm bunlar ve bu gelişmelerle bir kez daha anlıyoruz ki o, Fethullah Gülen Hocaefendi’yi çok iyi anlamış. Çok iyi kavramış. Ve tavsiye ve teşvikleriyle şimdiye kadar bu adımları atmış.
Zira, Hocaefendi; “Aç herkese açabildiğin kadar sîneni, ummanlar gibi olsun! İnançla geril ve insana sevgi duy; kalmasın alâka duymadığın ve el uzatmadığın mahzun bir gönül..!” demiyor mu?
Onunla ilgili yazılacak çok şey var elbet. Hepsini ifade etmeye bir köşe yazısı yetmez. En son layık görüldüğü ödülü de ifade ederek yazıyı bitirelim. O da, insanlık adına dünya çapında yürüttüğü mücadele sebebiyle ABD’de, 2024 Oscar Mike (Amerika’nın En Etkili İnsanları) ödülü.
Freedom’u sahneye davet eden program sunucusu, “Milyonlarca insana ilham veren bir kahramanı tanıtmak istiyorum…” diye takdim etti.Sunucu aslında onun tüm insanlığa bahşedilmiş büyük bir armağan olduğunu, ayrıca tüm diktatörlere karşı açtığı savaş yüzünden NBA’den çıkarılmak zorunda kaldığını, özgürlüğü tüm dünyaya anlatmaya yemin ettiğini ve hatta bu kahramanın soy ismini ‘özgürlük‘ olarak değiştirdiğini” dedi. Evet, milyonlarca insana ilham veren Kanter’I, terör suçlusuymuş gibi gösterenler bir gün bundan utanç duyacaklar mı?