Çağlayan dergisi, bu yılki uluslararası sempozyumunu Hollanda’nın akademik ve kültürel merkezlerinden biri Nijmegen şehrinde gerçekleştirdi. “Birlikte Yaşama Kültürü” temasıyla düzenlenen sempozyum, farklı ülkelerden akademisyen, yazar ve kanaat önderlerinin katılımıyla ilmi ve kültürel derinliği yüksek bir buluşmaya sahne oldu.
Derginin yarım asrı aşan yayın serüveni boyunca ele aldığı temel meselelerin günümüz dünyasında nasıl bir karşılık bulduğu; iman, ahlak, ilim ve hizmet ekseninde yeniden değerlendirildi. Çağlayan’ın düşünce birikimi, farklı oturumlarda sunulan bildirilerle hem akademik düzeyde hem de pratik boyutlarıyla ele alındı.Çağlayan dergisi yayın yönetmeni Prof. Dr. İrfan Yılmaz’ın açılış konuşmasıyla başlayan programda, birlikte yaşama kültürü kavramı, Medine Vesikası’ndan Osmanlı tecrübesine, göçmenlikten kadın hikâyelerine, bireysel iç huzurdan toplumsal barışa kadar pek çok yönüyle tartışıldı.
Sempozyumun ilk oturumunda söz alan Yunan Prof. Dr. Sotiris Livas, “Fethullah Gülen’in dini düşüncesi ve sosyal eylemleri, birlikte yaşama kültürüne ve insanlar arası diyaloğa yönelik ahlaki ve manevî bir temel sunuyor İslamî ilkeler doğrultusunda şekillenen bu öğreti, farklı kimlikleri düşman olarak değil, birlikte yaşanabilecek zenginlikler olarak görüyor. Gülen’e göre insanlık, ortak değerler etrafında bir araya gelebilir ve inanç, ahlak, merhamet ve eğitim yoluyla barışçıl bir dünya inşa edebilir.” ifadelerini kullandı.
Birlikte Yaşama Kültürü, Uluslararası Katılımla Masaya Yatırıldı
İkinci oturumda konuşan TR724 yazarı Dr. Ahmet Kurucan Avrupa’da yaşayan Müslümanların toplumla ilişkilerine dair şunları anlattı: “Şu anda Batı ülkelerinde kalıcı olarak yaşayan bizler, bizler, tahammül edilen insanlar mı olacağız yoksa bu topluma katkı sunan insanlar mı olacağız? İşte burada karar vermek mecburiyetindeyiz. Batıda hem kendi kimliğini koruyarak hem de öbür tarafta ötekilerle ilişkide ötekileri ötekileştirmeden bir hayat yaşamak mümkündür.”
HİLAL NESİM: BEN ÖTEKİLEŞTİRİLENİM, KATLEDİLENİM
Kişisel tecrübelerinden yola çıkarak ötekileştirme ve değişim üzerine söz alan Hilal Nesin, şunları anlattı: “Ben bir Alevi vatandaşıyım. Ötekileştirilenim, katledilenim, yok sayılanım. Yıllarca hazırlayıp ikram ettiğim aşurelerin yenmediğini, döküldüğünü gördüm. Ama benim babaannem de eve bir sünnî geldi mi, yatağı yıkıyordu, sünnîlik bulaştı diye. Eğer atalarımızın yaptığını gütmeye devam ediyorsak birbirimize hiç selam vermememiz lazım. Diyalektik diye bir şey var, değişim diye bir şey var. Bir araya gelip bunları değiştirmemiz lazım.”
DR. LYNDSEY EKSILI: BARIŞ DİNLER ÜSTÜ BİR DEĞER
Programda sunum yapan bir diğer isim Amerikalı Dr. Lyndsey Eksili idi. Eksili, Hizmet gönüllülerinin toplumsal barış adına ortaya koyduğu örnekliğe dikkat çekti: “Hizmet kurumlarında diyalog adına kurulan dostluklar, bizlere aslında barışın dinler üstü bir değer olduğunu hatırlatıyor. Bu ilişkilerde üstünlük kurma arzusu yok. Sadece kalpten kalbe geçen bir anlayış var. Özellikle son yıllarda yaşanan zorluklar karşısında Hizmet gönüllülerinin gösterdiği sabır, dua ve müspet tavır, Hocaefendi’nin düşünce sisteminin ne kadar derin bir iç huzurdan beslendiğini açıkça ortaya koyuyor.”
Süvari ve Hollandalı müzisyen Freek van der Weele tarafından sunulan müzik dinletisinin büyük beğeni topladı. Sempozyum süresince katılımcılar, sanat ve kitap sergilerinin yanı sıra yerel lezzetlerin sunulduğu kermesi de gezme imkânı buldu. Konuşmacılara kitaplarını imzalatıp sohbet ettiler. Ayrıca sempozyum çerçevesinde gerçekleştirilen Birlikte Yaşama Kültürü konulu fotoğraf yarışmasında derece alan fotoğraflardan oluşan sergi, misafirler tarafından ziyaret edildi.