Malumunuz Yargıtay’ın bozma kararının ardından görülen Genelkurmay Çatı Davası’nda dönemin Cumhurbaşkanlığı başyaveri eski kurmay Albay Ali Yazıcı yeniden savunma yaptı.
Onun savunmalarını okurken tüylerim diken diken oldu.
Savcıların harekete geçmesi için Başyaver daha neleri itiraf etmeliydi, anlamadım?
Ülkenin adliye teşkilatı ne 1960, ne 1980 askeri ihtilallerin ve ne de 28 Şubat Post modern darbe günlerinde hakikatlere bu kadar ilgisiz kalamadı.
İfşa, itiraf, tanıklık AKP rejiminde hepsi hükmünü yitirdi.
Başyaver, diğer bir deyişle ‘Sır küpü’ “içimde ne sırlar tutuyorum” dediği sırlarının bir kısmını sızdırdı. Fakat bunları ne duyan var ne de dikkate alan…
Doğu Perinçek, katıldığı bir canlı yayında ‘yargı siyasetin köpeğidir’ demişti. Bazen yeri gelince bu tabiri kullanmamız AKP savcı ve hakimlerini kızdırıyor olmalı.
Bu ifadenin hele hele hukuk teşkilatı için kullanılması elbette doğru değil.
Ancak mevcut durum karşısında bundan daha enfes bir tabir de yok. Şayet bu tabiri kullanmamız sinir bozucuysa o zaman sırtlarına giydikleri cübbenin hakkını vermeliler.
Bakınız yıllarca Erdoğan’ın en yakınındaki isim Başyaver, hâkim karşısına çıktığı ilk gün ‘Erol Olçok’un öldürüleceğinin Amerika’da konuşulduğunu’ söylemiş.
Bu ifşayı öğrenen eşi Nihal Olçok ertesi günü mahkemeye gelmiş ve “Abdullah Tayyip Olçok’un, Erol Olçok’un suçu neydi?” diye haykırmış.
Yazıcı, Nihal Olçok’un sorusuna karşılık bu sefer de şu iddiaları dillendirmiş:
Erol Abi’yi çok sevdim… Onun öldürülmesi Washington’da planlandı, Medine’de onaylandı. Fırsatını bulunca, 15 Temmuz’da da icra edildi… Rahmetlinin katilleri burada değil, dışarıda. Detay isteyeni koğuşuma bekliyorum.”
Şimdi bu itiraflar karşısında ‘görevim sırasında hak ve adaletten ayrılmayacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederin’ diyen savcıların harekete geçmesi gerekmez mi?
Hâkimin Yazıcı’ya “Konunun dışına çıkmayalım lütfen” deme yerine; “Söylediğiniz bu şeyleri biraz açar mısınız” demesi beklenmez mi?
Niçin yargı gerçeklerin önüne duvar örüyor?
Olçok’u kim öldürdü?
Niçin Yazıcı’nın iddialarının izi sürülmüyor?
Neden bir savcı başyavere, “Bildiklerini anlat” diyemez?
Olçok’un öldürülmesinde “15 Temmuz’un sırları mı saklı ki?”
Savcı işin peşine düşmediğine göre galiba öyle…
Yazıcı, ‘hemşeri’ kontenjanından ‘başyaverliğe’ terfi ettiği anlatıyor. Erdoğan özel olarak talepte bulunduğu için kurallar, teamüller çiğnenmiş. Fakat, mesele 15 Temmuz olunca Erdoğan’ın ‘özel ilgisi’ tam tersi ‘özel nefrete’ dönüşmüş.
Neden acaba?
Gerçekler gün yüzüne çıkmasın diye mi?
Veya kurgu darbe oyunu bozulur endişesi mi?
Yazıcı ayrıca dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’yla ilgili de önemli bir ifşaatta bulunmuş. Onun 7 Haziran 2015 ile 1 Kasım 2015 tarihleri arasında yaşanan hadiseler hakkında ‘terörle mücadele defteri açılırsa, birçok insanın insan içine çıkamayacağı’ sözünü hatırlattıktan sonra; “Sen devlet adamısın, söyle de ülke düze çıksın!” demiş.
Aslında muhatabı için çok ağır itham…
Şimdi buna karşı Davutoğlu bir şey söyleyecek mi?
Haydi iktidar yandaşlarını anlıyoruz.
Davutoğlu neden susar?
Konuşmak için neyi bekliyor?
Yazıcı’nın anlattığı ifşalardan en önemlisi ise, “O gece Binali Yıldırım ve Hulusi Akar da öldürülecekti.” iddiası. Peki orada oturan savcı bu ifşaları duydu mu? Kulakları sağır değilse duymuş olmalı. Zaten Yazıcı’nın avukatı Ayten İzmirli de savcıya hitaben; “Savcının cesareti varsa suç duyurusunda bulunsun” demiş.
Savcı ise ipe un serercesine, “… burası Batı Adliyesi’ne bağlı. Ben ancak ihbarda bulunabilirim.” demiş.
Bu iddialar karşısında suç duyurusunda bulunacak savcıların önce boynundaki tasmalardan kurtulması gerekir.
Binali Yıldırım bir TV programında “Sizi çok zorlayan, ‘Girmeseydik bu işe’ dediğiniz herhangi bir proje oldu mu?” sorusuna, “Hoşuma gitmeyen proje, 15 Temmuz” demişti. Şayet 15 Temmuz bir proje ise Yıldırım, hakkındaki bu iddiayı cevaplamalı değil mi?
Yıldırım’ın o gece için kafasına takılan sorularla ilgili kendisine bağlı bürokratlardan bilgi almak istediği fakat sonuç alamadığı biliniyor. Bu çabasından dolayı Erdoğan tarafından aforoz edildiği iddiası da hala zihinlerde. Sonrasında ise ciddi trafik kazaları geçirdi ve ölümden döndü. Bütün bunlar, 15 Temmuz’un kötü bir senaryo olduğunu akla getirmiyor mu?
Bence Başyaver’in “Yıldırım öldürülecekti!” iddiasına cevap vermesi gereken Yıldırım’ın bizzat kendisidir. Konuşur mu? Bugüne kadar konuşmadığına göre zor biraz.
Başyaver, Akar için de “Hulusi Akar, Mehmet Dişli’ye dua etsin. Akar’a hâlâ saygı duyarım. Ama Mehmet Dişli’nin içeride olması onun tutarsızlığıdır. … Çıksın, Dişli’yi de buradaki suçsuz insanları da anlatsın. … (Ondan) Hakikatlerin kırıntısını anlatmasını bekliyorum.”
O gece askerini hâkim olamayan bir adam niye hala görevde tutuldu dersiniz? Bunun 15 Temmuz’un sır perdesiyle bir alakası var mı?
Akla gelmiyor değil…
O gece öldürülecekler arasında Akar’ın da olduğu Başyaver tarafından iddia ediliyor ise buna cevap vermesi gereken Akar’ın ta kendisidir.
Acaba Millî Savunma Bakanlığı koltuğu da sus payı mıydı ki? Hakkındaki açıklamalar karşısında hala üç maymunu oynadığına göre demek öyleymiş…
Malumunuz Akar, 15 Temmuz’u araştıran Meclis Komisyonu’na gelmedi, milletvekillerinin sorularından kaçtı. O gece “öldürülecek miydi?”
Nasıl kurtuldu?
Kim engelledi?
Akar hakkında çok iddia var. Karanlık sırların odağındaki isim kendisi.
Başyaver’in onun hakkındaki iddiası çok ciddi bence. Kendisine lütfedilen koltuklardan dolayı mı bildiklerini, gördüklerini ve ‘hakikatlerin kırıntılarını’ dile getirmiyor bilemiyoruz?
Bugünkü dikta rejimi konuşmak, tartışmak hatta soru sordurmak istemeyebilir.
Fakat 15 Temmuz, iktidarın anlattığı şekliyle kalmayacaktır.
Esrarı mutlaka çözülecek, sırları ifşa olacaktır.
Zaten sızıntılar az da olsa başladı.
Ne kadar yerin dibine gömülürse gömülsün doğruların; er ya da geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.
Sonuç olarak Başyaver Yazıcı anlayana çok ciddi ifşalarda bulundu. Fakat, hem haklarında ifşaatta bulunduğu Davutoğlu ve Yıldırım hem de dönemin Genel Kurmay Başkanı Akar bildiklerini ve tanık olduklarını anlatmamakta direniyor.
Başyaver’in ifşaatlarını kendi kulaklarıyla dinleyen ‘siyasetin köpeği’ hâkim ve savcılar da körler sağırlar birbirini ağırlar rolü oynuyor. Fakat, bir şeyi unutuyorlar. Yassı Ada’da Menderes ve iki bakanını idam edebilmek için ‘N’apalım, sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor…‘ diyen Sâlim Başol ile savcı Altay Ömer Egesel bugün lanetle anılırken Menderes ve arkadaşları da rahmetle yad ediliyor. Bekleyip göreceğiz.