• ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
No Result
View All Result
Home Manşet

‘Akar mektupları’nın izinde; ne aradık ne bulduk? 

Ağustos 29, 2025
in Manşet, YAZARLAR
38
Görüntüleme
Share on FacebookShare on Twitter

 ABDÜLHAMİT BİLİCİ-TR724

Dokuz yıldan fazla zaman geçmesine rağmen 15 Temmuz hadisesi üzerindeki sis perdesi aralanamadı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dönemin MİT Başkanı Hakan Fidan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ne TBMM’ye ne savcıya ne de mahkemelere muhatap olmadığı için sorular hala cevapsız.

BU HABERLER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İBB davasında tahliye olanlar, cezaevi kapısında yeniden gözaltına alındı

Yeni dalga: Çok sayıda futbolcu ve yönetici olmak üzere 46 gözaltı

Adli emanetteki altınların çalınmasının arkasında kim var? 

Yaşananların bir de darbe ile suçlanan Hizmet Hareketi’ne bakan tarafı var. Özellikle de 15 Temmuz akşamı ‘darbe girişiminin merkezi olduğu’ iddia edilen Akıncı Üssü’ndeki siviller ile ilgili Hizmet Hareketi’nin de kamuoyuna tatmin edici açıklamalar yapması gerektiği konusu hep tartışılageldi. Bugüne kadar Akıncı Üssü’nde olduğu iddia edilen siviller ve Fethullah Gülen’in darbedeki rolü üzerine çok şey söylendi, çok spekülasyon yapıldı. Şimdiye kadar ortaya çıkan bir çok gerçeğin yanında, sis perdesini daha da aralayacak ve belki de Erdoğan rejiminin resmi 15 Temmuz söylemini tersine çevirecek iddialardan biri uzunca zamandır gündemde.

Ocak 2019 yılına kadar Herkul.Org sitesinin editörlüğünü yapan Osman Şimşek, 15 Temmuz sürecinde Fethullah Gülen’in manipüle edilmesi ve Cemaat’in darbeyle ilişkilendirilmesi için bir takım komplolar kurulduğunu öne sürdü. Şimşek’in gerek sosyal medya paylaşımları gerekse de gazeteci Asım Yıldırım’ın Youtube kanalında dile getirdiğine göre, 15 Temmuz sürecinde Hulusi Akar’dan Fethullah Gülen’e hitaben özel mektuplar geldi. Şimşek’e göre söz konusu mektuplarda Akar darbe yapacağını ima ederek yönlendirmeler yapmaya çalıştı ama Fethullah Gülen cevabi mektuplarında demokrasiden ve hukuktan ayrılmaması gerektiğini yazdı.

Söz konusu yayın öncesinde dile getirilen, kulis yazılarına konu olan mektubun, sürecin şahitlerinden Osman Şimşek tarafından teyit edilmesi önemli bir dönüm noktası sayılabilir. Hele ki darbecilikle suçlanan Hizmet Hareketi ve Gülen’in sadece 15 Temmuz olayları akabinde değil, öncesinde de herhangi bir darbe girişiminin ilkesel olarak karşısında durduğuna dair bir belge özellikle AKP iktidarının 15 Temmuz hikayesini zayıflatacak nitelikte olurdu. Hatırlayacak olursak Gülen, 15 Temmuz’un hemen ardından iddiaların araştırılması için uluslararası bir komisyon kurulması çağrısında bulunmuş; ‘kendisine sempati duyanlardan katılanlar varsa davaya ve Hizmete ihanet ettiklerini’ vurgulamıştı. (https://www.voaturkce.com/a/fetullah-gulen-suclamalar-iftira-darbe-iddialarini-arastimak-icin-uluslararasi-bir-komisyon-kurulsun/3421653.html )

Her gazeteci gibi biz de uzunca bir zamandır gündemde olan söz konusu mektupların peşine düştük. Osman Şimşek’in, mektupların bir kopyasının Fethullah Gülen’in yaşadığı Chestnut Retreat Center (Kestane Kampı)’da olabileceğini söylemesi üzerine merkezin yöneticileri ile irtibata geçtik. Uzun yıllardır Gülen’in yanında olan Cevdet Türkyolu başta olmak üzere çok sayıda isimle görüşerek ‘Akar Mektupları’ etrafındaki tartışmalara ışık tutmaya çalıştık. Kamp yönetimi Osman Şimşek’in açıklamalarını gördüklerini ve bunun üzerine mektubu araştırdıklarını fakat Osman Şimşek’in görevden ayrılırken bıraktığı mektuplar arasında söz konusu mektuplara rastlamadıklarını beyan etti. Osman Şimşek’in yıllar boyu biriken 40 bin mektuptan bahsetmesi nedeniyle araştırmanın zaman alabileceği ifade edildi. O aşamada elimizde sadece Osman Şimşek’in beyanına karşı Kamp yönetiminin beyanı vardı ve ötesine geçememiştik. Dolayısıyla bu haliyle haberi yazmadık ama takip etmeye devam ettik. Geçtiğimiz hafta Cevdet Türkyolu başta olmak üzere bu konuyu sormak istediğimiz isimlerin röportaj teklifimizi kabul etmesiyle birlikte meslektaşım Adem Yavuz Arslan ile birlikte Pensilvanya’ya doğru yola çıktık. Bu esnada iddiaların sahibi Osman Şimşek’i de arayıp kendisiyle de röportaj yapmak istediğimizi, bu amaçla Pensilvanya’dan sonra yaşadığı Connecticut’a gelebileceğimizi ifade ettik.

Ne Aradık, Ne Bulduk ? 

Her şeyden önce Türkyolu ve sürecin şahitlerinin röportaj vermeyi kabul etmesi önemliydi. Anlatacakları, birçok soruya cevap olabilirdi. Uzun yıllardır Fethullah Gülen’in kişisel hizmetinde olan Cevdet Türkyolu, Akar tarafından gönderildiği iddia edilen söz konusu mektuplardan haberdar olduğunu hatta kendisinin açtığını teyit etti.

İçeriğe geçmeden önce şunu not düşmekte fayda var; ister doğrudan Hulusi Akar’dan isterse de Hulusi Akar’dan geliyormuş imajıyla rejim uzantılı operasyonel birimlerden geliyor olsun, böyle bir mektubun varlığının teyidi önemli. Yani içerik kadar mektubun kendisinin varlığı bize, 15 Temmuz’a giden yolun nasıl hazırlandığı ve Hizmet Hareketi’ni bu kumpasın içine çekmek için yapılan operasyonlara dair fikir verebilir.

Türkyolu’nun, ‘Akar Mektupları’ ile ilgili açıklamalarının geniş halini TR724 Youtube kanalında bulabilirsiniz. Özetleyecek olursak Türkyolu, Hulusi Akar’dan geldiği iddia edilen mektuplardan haberdar olduğunu, Mehmet Değerli isimli birinin getirdiğini, kapalı bir dosya olduğunu, güvenlik tedbiri olarak mektubu dışarıda açıp getirmeyi teklif ettiğini, mektubu kendisinin açtığını, imzasız, isimsiz düz bir A4 kağıttan ibaret olduğunu, mektupta ülkenin gidişatının iyi yönde olmadığını, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın da kendisi gibi düşündüğünü, gidişata dur diyeceğini ama Gülen’in bağımsız kalması ve Erdoğan’a destek olmaması gerektiği yönünde ifadeler olduğunu anlattı.

Cevdet Türkyolu mektuba itibar edilmemesi yönünde fikir beyan ettiğini de ekliyor. Ancak şunu da belirtiyor:“Değerli, çok ilginç bilgiler getiriyordu.” Türkyolu’nun şahitlikleri önemli. Zira mektup sahte de olsa, gerçekten Akar’dan geliyor da olsa bir istihbarat operasyonuna işaret ediyor.

Bir diğer kritik şahitlik ise yine uzun yıllardır Fethullah Gülen’e yakın simlerden biri olan Barbaros Kocakurt’tan geldi. Youtube kanalımızda izleyebileceğiniz açıklamalarında o döneme dair önemli ayrıntılar anlattı. Mesela Mehmet Değerli gibi bir ismin nasıl olup da Fethullah Gülen’in yanına yerleşebildiği sorusuna şu cevabı verdi: “Mehmet Değerli, Hocamızın da yakından tanıdığı, çok değerli bir ailenin oğluydu. Ailesini yakın tanıyorduk. Kendisi de Çamlıca Kur’an Kursu’ndan ve Fatih Koleji’nden yetişmiş, zaman zaman buraya gelip giden birisiydi. Yani bildiğimiz bir isimdi. Getirdiği bazı bilgilerin de doğruluğu görülünce güven tesis etti.” 

Akar’ın gönderdiği iddia edilen mektuba gelince, Kocakurt mektupları okuduğunu, imzasız ve isimsiz bir mektup olduğunu, ağdalı bir lisan ile yazıldığını, genel olarak Hocaefendi’ye duyduğu ilgiyi anlatan, daha çok övgü dolu bir içeriğe sahip olduğunu anlattı.

Akar’dan geldiği iddia edilen mektuplarla ilgili üçüncü teyit ise Gülen’in talebelerinden Muhammed Yeşilyurt’tan geldi. O da mektuplarla ilgili Türkyolu ve Kocakurt’a paralel şeyler söyledi.

Akar Mektupları’na Ne Oldu?

Aradığımız sorulardan ilki açıklığa kavuşmuştu. Yani Akar’dan geldiği iddia edilen mektup olayı doğru. Peki bir bakıma Cemaati temize çıkaracak, Erdoğan rejiminin resmi 15 Temmuz söylemini boşa çıkarabilecek bu mektuplar, özellikle de Hocaefendi’nin cevabi mektubu neredeydi? Mektupları Hocaefendi adına hazırlayan Osman Şimşek’in iddiasına göre bir kopyası Gülen’in çalışma odasındaki kütüphanede olabilirdi. Şimşek, mektubun bir kopyasını almadığını ama içeriğinde Gülen’in demokrasi vurgusu yaptığını ifade etmişti.

Şimşek’in 2019 Ocak ayında bu görevden ayrılmasından sonra Gülen’in mektuplarını talebelerinden Muhammed Yeşilyurt devralmış. Gülen bizzat talimat vererek Şimşek’ten‚ elindeki tüm mektupları teslim etmesini istemiş. Yeşilyurt, Osman Şimşek’in devrettiği mektupları teslim aldığını ancak kendisine teslim edilenler içinde Akar’ın gönderdiği iddia edilen mektupların da, Gülen’in cevabi mektubunun da olmadığını söyledi. Hatta şöyle bir ifade daha kullandı: “Bırakın Akar’a giden mektupları, herhangi birine gitmiş herhangi bir mektup bulamadık. ‘Giden Mektuplar’ klasörü yok. Gelenler var ama giden bir tane bile mektup bulamadık.”

Yeşilyurt, Osman Şimşek ile irtibata geçip, giden mektupları bulamadığını, klasörün nerede olduğunu sorduğunu, Şimşek’in ise, giden mektupların imzalanıp muhataplarına verildiğini, hususi sayılabileceklerin ise kopyasının tutulmadığını, Akar’a yazıldığı söylenen cevapların ise bir nüshasının Hocaefendi’nin çalışma odasındaki kitap ya da defterlerin arasında olabileceğini ifade ettiğini anlattı. Yeşilyurt, Akar’a hitaben yazıldığı söylenen cevabi mektup konusunu sosyal medyadan gördüğünü, bunun üzerine mektubu bulabilmek için her yeri didik didik aradıklarını söylüyor: “Hem eski bina hem de yeni binada her yere baktık. Tüm defterleri kitapları taradık. Şimşek’in verdiği valizlere baktık ama bulamadık. Devlet büyüklerinden, ünlü simalardan, hatta Osman Şimşek’in kendinden gelen mektupları bulduk ama Akar mektupları yoktu. “

Yeşilyurt şunu da ekliyor: “Hocaefendi Akar’a cevaben böyle bir mektup yazmadı demiyorum, Şimşek’in böyle bir mektup teslim etmediğini ve tarif ettiği yerlerde bulamadığımızı söylüyorum“

Biz de Yeşilyurt ile birlikte Gülen’in iki ayrı binada kaldığı yerlerde mektuplara baktık. Açıkçası her gazetecinin ilgisini çekebilecek çok sayıda ünlü simanın mektubunu gördük ama konumuz ‘Akar Mektupları’ olduğu için onlara üstün körü bakıp geçmek durumunda kaldık.

Şimşek’in Hocaefendi’ye Yazdığı Mektup

‘Akar Mektupları’nı ararken Osman Şimşek’in mektuplarına rastlamak da ilginç bir durum oldu. Zira Şimşek’in mektubunda hem içerik hem de ifade tarzı olarak dikkat çekici noktalar vardı: Mektubu inceleyince, Şimşek’e Hocaefendi tarafından bir dönem kampa giriş yasağı konmuş olduğunu öğrendik. Dahası yasak konulan sadece Osman Şimşek değilmiş, Mustafa Özcan da bizzat Hocaefendi tarafından kampa girmesi yasaklananlardan biriymiş. Yerleşkeye giriş yasağı konan isimler arasında Mustafa Özcan da olduğu için kendisini arayarak ve mesaj atarak bu konuyu sorduk. Yazının yayınlandığı ana kadar bir cevabı ulaşmadı.

Detaylarını videoda izleyebileceğiniz olay özetle şöyle: Muhammed Yeşilyurt’un anlattıklarına göre, 29 Ocak 2019 günü nöbetçi talebelerden birisi Yeşilyurt’u aramış ve hızlıca gelmesini söylemiş. Hocaefendi bir kağıt kalem almış ve kendi el yazısıyla bazı notlar yazmış:

“Binanın güvenliğinden sorumlu Enes Çelik’i çağırdı. Bu arkadaşları derse almasanız talimatını verdi. Listenin başında Osman Şimşek, ikinci sırada Mustafa Özcan var. Diğer iki kişi genç talebelerden. Talebe arkadaşlar karar sonrası hemen gelip özür-af dilediler. Talebeleri affetti. Mustafa abi üç gün kadar gelmedi. Fakat bu hadiseden sonra Osman abi hiç gelmedi. Bu da Hocaefendi’de yara oldu. Üçü döndü ama Osman abi ne girişimde bulundu ne de Hocaefendi’ye geldi. Hocaefendi bu kırgınlığını zaman zaman ifade etti.” 

“10 Yıldır Böyle Bir Şeyle İlk Kez Karşılaştım”

Uzun yıllardır kampın güvenliğinde görevli Enes Çelik ise o günü şöyle anlatıyor:

“Bu 10 yılda bir defa yaşadığım bir olaydı. Hemen Hocaefendi’nin yanına geçtim. Odada kimse yoktu. Önce çok gergindi; bana bir kağıt uzattı. Kendi el yazısıyla yazmış, buraya da ‘Enes Bey’ diye not düşmüş. ‘Bu şahıslar’ dedi, ‘Bir daha derse almayacaksın’ dedi. Çok gergin- üzgün bir hali vardı. Ondan sonra biz tabi bu şahısları derse almadık. Hocaefendi asla böyle bir şeyi sık sık yapmazdı. 10 yılda bir defa böyle bir şey yaşandı. Mustafa Hocam’a, ‘Derse giremezsiniz’ diye bilgi verdim. ‘Tamam Enes Bey’ dedi, döndü gitti. Osman Hocam bu olayı öğrendiğinde, yanına gittiğimde ‘Tamam, haberim var’ dedi. Onun dışında başka bir şey söylemedi.”

Bu arada olayın yaşandığı 29 Ocak 2019 günü öncesinde yaşanmış başka olaylar da var. Yani ‘yasak konulma’ aşamasına bir günde gelinmemiş.

Peki Osman Şimşek bu olaya ne diyor?

Osman Şimşek görüşme talebimizi kabul etmedi ama yazılı olarak sorduğumuz bu konuya “İftira“ dedi ve bunun çok sık yaşanan bir hadise olduğunu iddia etti:

‘’O bahsettiğiniz hadisede Mustafa Özcan ve iki talebe arkadaşın neden kovulduklarını bilmiyorum. 2019 yılında bir gün binaya gittiğimde kapıdaki nöbetçi “Hocaefendi bazı isimleri içeri almamamızı söyledi. Sizin adınız da var” dediler. Evime gittim, ne hata yapmış olabileceğimi düşündüm, tevbe istiğfar ettim. Diğer üç kişi bir gün sonra gidip girmişler. Bem bir hafta gitmedim. O bir haftanın sonunda “Hocaefendi seni çağırıyor” dediler, hemen koşup gittim. Salonda yalnızdı. İçeri girdiğimde tebessüm etti. “İnsan Hocasına küser mi?” dedi. “Estağfirullah hocam, kendi hata ve günahımın istiğfarı ile meşguldüm, çağırdığınız için teşekkür ederim” dedim.’’

Şimşek’e göre Hocaefendi eğitim modelinin bir parçası olarak zaman zaman bunu yapıyordu. Bunu sormamızı anlamlandıramadığını ifade eden Şimşek’in bir süre sonra ders halkasına kabul edildiği doğru ancak kamp sakinleri, Şimşek’in bu tarihten sonra derse nadiren katıldığını, sadece Bamteli çekimleri esnasında gelip, çekimler sonrası kamptan ayrıldığını, ayrıca ‘kampa giriş yasağı konma’  hadisesinin de çok sık olmadığını anlattılar. Mesela Barbaros Kocakurt bu tür olayın nadiren olduğunu söylerken Cevdet Türkyolu bu yöndeki sorularımıza, bu konulara girmek istemediğini, Hocaefendi’nin durup dururken kimseye giriş yasağı koymadığını anlattı. Uzun yıllar Hocaefendi’nin ders halkasına katılan ve şahitliklerini iki ciltlik kitapta toplayan Ahmet Kurucan da yasak konma olayının çok sık yaşanmadığını söyleyenlerden.

Türkyolu: Şimşek’i Dövmedim

Cevdet Türkyolu gibi çok konuşulan, tartışmaların odağında yer alan ama bu konularla ilgili hiç röportaj vermemiş birisini kameranın önüne oturtmuşken tabi ki sormamız gereken çok soru vardı. Biz her ne kadar ‘Akar Mektupları’ gündemli röportaj sözü alsak da zaman elverdiği ölçüde başka sorular da sorduk. Mesela iddia edildiği gibi Şimşek’i dövmüş müydü? Türkyolu bu iddiayı kesin bir dille reddediyor: “Ben dövmedim. Kolunu sert şekilde çekmiş olabilirim ama ne vurdum ne de başka bir şey. Sert çekmişimdir ama ötesi olmadı. Osman Şimşek’e karşı bir husumetim de yok.“

Bu arada Türkyolu bir başka tehdit iddiasına da kesin dille karşı çıkıyor. Osman Şimşek Cevdet Türkyolu’nun Cemaatin önde gelen abilerine yönelik ‘ayaklarını kırarım’ tehdidinde bulunduğunu iddia etmişti. Türkyolu bu iddiayı reddederken, “Bir kişi desin ki bana böyle dedi. Kendisine demiş olabilirim ama herhangi bir abiye böyle bir şey demem. Hele büyüğüme hiç demem. O abilerden bir tanesi desin ki dedi bana gider onun ayağını öperim ama yalan kesinlikle yalan” diye konuştu.

Her Kuruşun Hesabını Verdim, Veririm

Cevdet Türkyolu ile ilgili çokça konuşulan çok sayıda evi olduğu, konumunu istismar edip ticaret yaptığı, FBI’in mal varlığını dondurduğu gibi iddiaları da sorduk. Türkyolu, Osman Şimşek’in anlattığı mektup hadisesi ve mal varlığı ile ilgili Gülen’in kendisinden açıklama istediğini, o da neyi var neyi yok tek tek anlattığını, daha sonra Heyet’e de sunum yaptığını anlattı: “Hocaefendi’ye ‘Hocam buraya geldiğimde duygularım neyse aynen öyle, hiçbir değişiklik yok dedim. Anlattım. Sarıldık kucaklaştık ve çıktım.” Cevdet Türkyolu gerek eski evleri açık arttırmadan alıp tamir edip satma, gerekse de Türkiye’ye sattığı elektronik eşyalarla ilgili net konuşuyor: “Ben Hizmetin bir kuruşuna dokunmadım. Ailemden gelen serveti kullandım. Şu an birisi çıksın desin ki ben para verdim geri alamadım, bana zorla şunu sattı filan. Türkiye’ye yolladığım telefon, bilgisayar gibi şeyler de dostların talepleriydi. Bir kişi ‘Hizmet’in parasını kullandı, benim param kaldı.’ desin yüzleşelim. Hakkı kalmışsa fazlasıyla ödeyeyim.”

Cevdet Türkyolu FBI’ın kara para soruşturması iddialarına dair sorularımıza da cevap verdi. İddia edildiği gibi bir FBI soruşturması ya da kampa baskın gibi bir olayın olmadığını, AKP Hükümetinin başvurusu ile açılan soruşturmanın da kapandığını ifade eden Türkyolu vasiyet belgesindeki Hocaefendi imsasının sahte olduğu iddilarını reddediyor: “Hayır, sahte değil. Zaten bu konu mahkemeye intikal etmiş durumda.”  Böyle önemli bir olayın neden kamera ile kayıt altına alınmadığına ilişkin sorumuza ise Türkyolu, usul olarak kameranın sohbette ya da misafirler olduğunda kayda geçtiğini, prensip olarak Hocaefendi’nin imzasını kayda almak gibi bir geleneğin olmadığını ifade etti. Muhammed Yeşilyurt da bu duruma dair birçok örnek verdi ama bu kadar kritik bir konunun kameraya alınmamasının haklı olarak eleştirildiğini, sürecin iyi yönetilemediğine dair özeleştiri ve özür açıklamalarının ise muhatapları tarafından yapıldığını söyledi.

Cevdet Türkyolu ‘Fethullah Gülen’in yeni binaya geçişinin de Değerli’nin getirdiği mektupla olduğu’ iddiasına ise şöyle cevap veriyor: “Eski binanın havalandırma tertibatı yetersizdi. Merkezi sistem vardı ve buraya dünyanın her yerinden misafir geldiği için hastalıklar kolay dolaşıyordu. Doktorlar bu konuda uyardı. O ara Hocaefendi’ye suikast hazırlığı haberleri de çıkıyordu. Odatv haberleri filan çıktı. FBI geldi dolaştı, giriş çıkışları kontrol etti. Yani birçok neden etkili oldu” 

Manipülasyonu Hocaefendi Fark Etti ve Değerli’yi Kovdu 

Peki Değerli’nin yalan söylediği, manipülatif bilgiler getirdiği nasıl fark edildi ve sonrasında ne oldu? Bu konuda Barbaros Kocakurt’un şahitlikleri önemli. Kocakurt, Mehmet Değerli’nin bir operasyonun parçası olduğunun anlaşılmasını sağlayan olaylardan birini şu şekilde anlattı: “Oturumumu yenilemek için Fas’a gitmiştim. Mehmet Değerli, Hulusi Akar için hediyelik halı sipariş etti. Oğlu vasıtasıyla Hulusi’ye göndereceğini söylemişti. Sonra bir gün hastaydı, evine gittiğimizde eşi halıları çok beğendiğini söyleyip teşekkür etti. Şok oldum. Açık bir yalandı. Hocaefendi zaten kuşkuyla yaklaşıyordu, başka kaynaklardan da şüpheli şeyler gelince onu kamptan kovdu. Hocaefendi çok üzüldü, kendini çok sorguladı, sorumlu tuttu” Peki Değerli’yi kampa Mustafa Özcan ve Adil Öksüz ikilisinin getirip yerleştirdiği iddiası? Barbaros Kocakurt bu iddiaya da “Mustafa Özcan ile ilgili olanı doğrulayamam çünkü araları hiç iyi değildi. Adil Öksüz ile ilişkisi hakkında bilgim yok” diye cevap verdi.

Başka görüştüğümüz kaynaklar da, ”Hocaefendi’nin benzer durumlarda hep yaptığı gibi, bu süre içinde Değerli’yi mülahaza dairesini hep açık tutarak ve temkinle dinlediğini, bir noktadan sonra ise farklı kaynaklardan tetkik ettiği bazı bilgilerin manipülatif olduğunu gördüğünü, kendi ifadesiyle ‘tenakuz ve boşluklarını’ yakaladığını ve Değerli’nin kendisini manipüle etmeye çalışan bir ‘yalancı’ olduğunu bizzat kendisi tespit ve teşhis edip kamptan uzaklaştırılmasını istediğini” ifade ettiler. Hatta Fethullah Gülen’in güvendiği bir ismi Türkiye’ye göndererek Değerli’nin bağlantılarını araştırmasını istediğini de öğrendik. Anlaşılan o ki, Kocakurt’un bahsettiği halı olayı bunlardan sadece biriydi. Hoacefendi o günlerde Değerli ile teması olan yakın çevresindeki ve kamptaki herkesi tek tek uyarmış, bu kişiye zinhar itibar edilmemesi gerektiğini de salıklamış. Osman Şimşek’in de anlattığı gibi Değerli 15 Haziran 2016’dan sonra bir daha kampa gelememiş. Bununla ilgili de araştırmalarımız devam edecek ama net olan bir konu var: Akar’a dayandırılan ve bir istihbarat operasyonunun parçası olduğu anlaşılan mektup ya da mesajların Hocaefendi için 15 Temmuz’dan birkaç ay önce zaten bir değeri kalmamış.

Osman Şimşek’in İddiaları ve Karşı Şahitlikler

Buraya ‘Akar Mektupları’nı bulmaya gelmiştik ama farklı şeylerle karşılaştık. En başta gazeteciliğin en zorlu durumlarından birini yaşadık. Şöyle ki İngilizce’de “He said, she said” diye özetlenen ‘onun sözüne karşı bunun sözü’ diye de tercüme edeceğimiz olay. Yani ortada tarafların sözleri var ve ötesine geçilemiyor. Gazetecinin bu durumda olanı aktarmaktan başka bir şansı kalmıyor. Osman Şimşek “Mektuplar kampta.” diyor, Cevdet Türkyolu ve kamp yönetimi “Her yeri didik didik ettik bulamadık, Osman Hoca’nın giderken devrettiklerinde böyle bir mektup yok.” açıklaması yapıyor. Peki ama bu mektuba ne oldu? Bu konuda taraflar farklı ifadeler kullanıyor. Mektuplardan sorumlu isim Muhammed Yeşilyurt ise bu mektubun ortadan kaldırıldığı yönündeki söylemlere “Cemaati temize çıkaracak, Hocaefendi’nin duruşunu tescilleyecek bir mektubu neden yok edelim, aksine bulup herkese gösteririz.” diyor. Osman Şimşek röportaj teklifimizi kabul etseydi belki biraz daha detaylandırabilirdik ancak şu aşamada tablo şöyle: Birtakım mektupların geldiği kesin. Akar mı yolladı, yoksa Akar’dan geldiği görüntüsü verilerek bir operasyon mu hedeflendi henüz net değil. Her ikisi de mümkün. Ancak kesin olan bir şey var ki, bugün itibariyle ortada bir mektup yok. Ve elbette ortada henüz cevabını bulmamış çok sayıda soru var. Tabi bütün bunların yanında, müsebbibi kimler olursa olsun Fethullah Gülen gibi tarihe mal olmuş bir şahsiyetin yazdığı mektupların muhafaza edilememesinin basit görülemeyecek bir sorumsuzluk olduğu da bir başka gerçek.

Sonuç itibariyle; Hulusi Akar’dan geldiği iddia edilen mektupları ve Fethullah Gülen’in cevaben yazdığı ve ‘darbe karşıtı manifesto’  niteliğinde olduğu söylenen mektubu bulamadık. Objektif gazetecilik kriterleri içerisinde taraflara sorular sorduk, cevapları da sorgulayıcı şekilde ele almaya çalıştık. Daha sorulacak çok soru var:

  •         Mektupları gerçekten bir kumpas planı kapsamında Akar mı yolladı, yoksa tamamen bir istihbarat kurgusu muydu?
  •         Mehmet Değerli’nin kampa yerleşmesi kimlerin planıydı?
  •         Gülen’in cevabi mektubu gerçekten var mı, varsa neden bulunamıyor?
  •         Şimşek, kendisi daha henüz görevdeyken neden 15 Temmuz sonrası bu mektupları gündeme getirmedi ve özellikle Fethullah Gülen’in yanıtını yayınlamadı?

Osman Şimşek’in Akar’a cevaben yazıldığını söylediği mektupla ilgili başka bir şahit bulamadık. Bu ve benzeri bir çok soru, taraflar ve tanıklar sorulara somut bilgi ve belgelerle, şeffaf ve tatmin edici cevaplar verdikçe açıklığa kavuşacak.

Hukuksuzlukların 9 aylık hamile kadınlara bile dayandığı, 15 Temmuz’un bir numarası olduğu iddia edilen Akın Öztürk’ün Birleşmiş Milletler mahkemelerinde aklandığı bir ortamda, böyle karmaşık ve çok katmanlı olayları kuyumcu titizliği ile ele almak şart. Biz de ele aldığımız kesitle ilgili olarak bunu yapmaya çalıştık. Zihinlerdeki diğer soru işaretlerine de cevap bulabilmek için bu konularda ismi geçen kişilere daha derinlemesine konuşma taleplerimizi de ilettik, burada da aynı çağrıyı tekrar ediyoruz.

Tags: Erdoğan rejimiGenelkurmay BaşkanıHakan FidanHİZMET HAREKETİmahkemelerMİT BaşkanıTBMM
PAYLAŞTweet
ÖNCEKİ HABER

Arama çalışmalarına Federal Polis de katıldı: polislerin vurulmasına yoğun destek

SONRAKİ HABER

BM: İran, bu yıl en az 841 kişiyi idam etti

BENZER HABERLER

İBB davasında tahliye olanlar, cezaevi kapısında yeniden gözaltına alındı
Gündem

İBB davasında tahliye olanlar, cezaevi kapısında yeniden gözaltına alındı

Aralık 5, 2025
Yeni dalga: Çok sayıda futbolcu ve yönetici olmak üzere 46 gözaltı
Manşet

Yeni dalga: Çok sayıda futbolcu ve yönetici olmak üzere 46 gözaltı

Aralık 5, 2025
Adli emanetteki altınların çalınmasının arkasında kim var? 
Gündem

Adli emanetteki altınların çalınmasının arkasında kim var? 

Aralık 5, 2025
Enflasyon beklentinin üzerinde arttı
EKONOMİ

Avustralya ekonomisi sıcaklığın da etkisiyle ısınıyor: Kasım enflasyonu %4,3’e yükseldi, piyasaları sarstı

Aralık 5, 2025
Victoria Hükümeti’den 1000’e yakın pozisyona şok kesinti: Sendikalar ayakta
Avustralya

Victoria Hükümeti’den 1000’e yakın pozisyona şok kesinti: Sendikalar ayakta

Aralık 5, 2025
Yarsav’ın son başkanı cezaevind yılını doldurdu  Devlet, Av. Murat Arslan’dan ne istiyor?
Manşet

Yarsav’ın son başkanı cezaevind yılını doldurdu Devlet, Av. Murat Arslan’dan ne istiyor?

Aralık 5, 2025
  • All
  • Manşet
İBB davasında tahliye olanlar, cezaevi kapısında yeniden gözaltına alındı
Gündem

İBB davasında tahliye olanlar, cezaevi kapısında yeniden gözaltına alındı

by adminzaman
Aralık 5, 2025
0

İBB soruşturmasında tutuklu 19 kişi hakkında dün tahliye kararı verilmişti. Ancak Silivri Cezaevi’nden çıkmaları beklenen isimlerden bazıları, haklarında açıldığı belirtilen...

Yeni dalga: Çok sayıda futbolcu ve yönetici olmak üzere 46 gözaltı

Yeni dalga: Çok sayıda futbolcu ve yönetici olmak üzere 46 gözaltı

Aralık 5, 2025
Adli emanetteki altınların çalınmasının arkasında kim var? 

Adli emanetteki altınların çalınmasının arkasında kim var? 

Aralık 5, 2025
Enflasyon beklentinin üzerinde arttı

Avustralya ekonomisi sıcaklığın da etkisiyle ısınıyor: Kasım enflasyonu %4,3’e yükseldi, piyasaları sarstı

Aralık 5, 2025
Victoria Hükümeti’den 1000’e yakın pozisyona şok kesinti: Sendikalar ayakta

Victoria Hükümeti’den 1000’e yakın pozisyona şok kesinti: Sendikalar ayakta

Aralık 5, 2025
Yarsav’ın son başkanı cezaevind yılını doldurdu  Devlet, Av. Murat Arslan’dan ne istiyor?

Yarsav’ın son başkanı cezaevind yılını doldurdu Devlet, Av. Murat Arslan’dan ne istiyor?

Aralık 5, 2025

İLETİŞİM

info@zamanaustralia.com.au australiazaman@hotmail.com

Sydney Ofisi telefonu

+61 02 96496006

27 Queen Street Auburn NSW 2144 Australia

AVUSTRALYA REHBERİ

 

    • Yurtdışında yaşam şartları ve göçmen alan 8 ülke
    • Ücretsiz tercüme hizmetinden nasıl faydalanabilirim?
    • Avustralya Hakkında Genel Bilgi
    • Avustralya’daki Kutsal Kaya: Uluru
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM