SEVİNÇ ÖZARSLAN – TR724
On yıldır cezaevinde tutulan 71 yaşındaki ağır hasta mahpus Kazım Avcı, yaşadıklarını anlatan çarpıcı bir mektupla kamuoyuna seslendi. Avcı, tek “suçunun” akrabalık bağı olduğunu söyleyerek adalet çağrısı yaptı.
2015 yılından bu yana Ankara Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan, yüzde 78 engelli ve birçok ağır hastalığı bulunan Kazım Avcı, milletvekillerine ve kamuoyuna gönderdiği mektupta yaşadıklarını ve yargı sürecini tüm ayrıntılarıyla anlattı. Avcı, “On yıla yaklaşan haksız tutukluluğum bilinsin ve inşallah hak yerini bulsun” dedi.
“SUÇUM AKRABALIK”

Kazım Avcı, 11 Aralık 2015 sabahı evinden gözaltına alındığını, üç gün sonra tutuklanarak Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi’ne gönderildiğini belirtti. Avcı, tutuklanma gerekçesini şu sözlerle özetledi: “Suçumu hemen söyleyeyim: Fethullah Gülen’le akraba olmam.”
34 yıl boyunca devlet memurluğu yaptığını, öğretmenlikten TBMM müşavirliğine kadar çeşitli görevlerde bulunduğunu ve herhangi bir örgütle bağının olmadığını vurgulayan Avcı,
“Öğretmenlikle başlayan memurluğum, Talim Terbiye Kurulu uzmanlığı, Özel Öğretim Genel Müdürlüğü’nde Şube Müdürlüğü ve TBMM’de müşavirlik yaparak; tutuklandıktan sonra mecburi emekli oldum. Ben hayatımda hiçbir yapının üyesi veya destekçisi veya mensubu olmadım. Çok şükür Allah’ın verdiği aklımı hiç kimsenin cebine koymadım. Yani Hakka ihanet etmedim. Deruhte ettiğim vazifeler, kimsenin lütfu ihsanı ile değil kendi birikimim ve çabalarımın neticesidir.” dedi.
“71 YAŞINDAYIM, TEK BACAĞIM YOK, KALP HASTASIYIM”
Avcı, 13 yaşında geçirdiği tren kazasında sol bacağını kaybettiğini, bugün yüzde 78 engelli olduğunu, ayrıca kalp krizi, beyin kanaması, diyabet, prostat, yüksek tansiyon ve kemik erimesi gibi çok sayıda ciddi sağlık sorunu bulunduğunu aktardı. 2 Şubat 2022’de cezaevinde kalp krizi geçirdiğini, beyninde iki kanama tespit edildiğini belirtti. Cezaevinde uzun süre hücrede tek başına tutulduğunu, kişisel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale geldiğini söyleyen Avcı, onur kırıcı uygulamalara maruz kaldığını, bu nedenle bazı sağlık kontrollerine gitmekten kaçındığını ifade etti:
“Hukuksuz bir şekilde tehlikeli tutuklu kategorisine alınarak hücre hapsi cezalandırılmasına geçildi. Bir ay tek başıma hücrede bırakıldım. Şahsi ihtiyaçlarımı giderememem ve kaldığım odanın kokuşması sonucu; (benim halimin düzeltilmesi gerekirken) başka bir tutukluyu benim ihtiyaçlarımı gidermesi için benimle beraber 5,5 yıldan fazla bir zaman hücrede kalmaya mecbur edildi. Halen başkalarının yardımıyla kaldığım koğuşta canlı kalmaya çalışıyorum. Sürekli olarak bir başkasının yardımıyla ayakta durmak onuruma dokunuyor. Cezaevine her giriş çıkışta protezi çıkarıyor, Xray cihazından geçiriyorlar. Tabi bu arada soyulup soğana çevriliyorum. Bu uygulama bana çok çok ağır geliyor ve rutin sağlık kontrollerine dahi gitmiyorum. Çünkü mahremiyetime dokunuyor ve bu yaşta utanıyorum. 9 sene 10 aydır tutukluyum. Yasal tutukluluk süresi (7 yıl) fazlasıyla geçmesine rağmen ben hâlâ buradayım.”

TANIKLAR LEHİNE İFADE VERDİ
Avcı’nın yargılandığı davada, aralarında gizli tanıklar ile kamuoyunda tanınan bazı isimlerin de bulunduğu birçok tanık, Avcı’nın herhangi bir örgütle bağlantısı olmadığı yönünde beyanlar verdi. Buna rağmen ağırlaştırılmış müebbet ve uzun süreli hapis cezalarına çarptırıldı.
YARGITAY BOZDU, MAHKEME DİRENDİ
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 2022 yılında verdiği kararla Avcı hakkında “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan verilen cezayı bozdu. Ancak yerel mahkeme bozma kararına uymayarak önceki hükümde direndi. Dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşındı.
Ceza Genel Kurulu da 9 Nisan 2025 tarihinde yerel mahkemenin kararını usul eksikliği nedeniyle bozdu. Buna rağmen Avcı’nın tutukluluğu devam etti. 2025 yılında yeniden başlayan yargılamada ise savcının bu kez de “direnme” yönünde mütalaa verdiği belirtildi.
“10 YIL OLDU, HALA CEZAEVİNDEYİM”
Kazım Avcı, yasal tutukluluk süresinin çoktan aşıldığını, buna rağmen tahliye edilmediğini belirterek şu çağrıyı yaptı:
Bunları size neden anlattım: 71 yaşında % 78 engelli, karınca kararınca 34 yıl devlet hizmetinde yer almış bir Türk vatandaşının yaşadıklarından (yaşattırıldıklarından) haberiniz olsun, 10 yıla yaklaşan haksız tutukluluğum bilinsin ve inşallah hak yerini bulsun. Beni burada haksız hukuksuz tutmanın bu ülkeye faydası varsa ben her şeye rağmen buradayım. Hakime sordum beni neye göre burada tutuyorsun. Çünkü hukuk da bu işin yeri yok. Hiçbir şey söyleyemedi. Hakkımda verilmeye çalışılan yöneticiliği kabul etmiyorum. Çünkü ben bu yapının ne imamı ne müezzini olmadım.”
“HERKES BİR EMİLE ZOLA OLSUN”
Mektubunu güçlü bir çağrı ile bitiren Avcı, kamuoyuna ve vicdanlara seslendi:
“Merhum Akif ne güzel söylemiş: Allah’ın binbir ismi var en güzeli Hak / Ne büyük şey Hakkı tutup kaldırmak. Mektubu alan herkesin bir Emile Zola olmasını arzu ediyorum. Hakim efendi söylemese de (Gölgede olanın gölgesi olmaz.) özdeyişimi esas alarak bir tek Kuran-ı Kerim’i esas alarak yaşadım ve ömrüm varsa öyle yaşayacağım. Çünkü ben Mehmet Akif’i çok önemsiyorum. Kimsenin gölgesine sığınmayı şahsiyetime hakaret kabul ederim. Lakin kader F. Gülen’le beni akraba etmiş. Buna karşı yapacak hiçbir şeyim yok. Eğer bu suçsa; evet suçum bu. Elim titrediğinden yazım ancak bu kadar oldu.”









