Başlıktaki ifademi mazur görün lütfen; öyle zor zamanlardan geçiyor ve absürt konularla uğraşıyoruz ki söz bitiyor. Mehmet Baransu hakkında istinaf mahkemesi bir bozma ve tahliye kararı verdi ve malum koro hemen aldı sazı eline.. ‘Balyoz Kumpasını hazırlayan Baransu salıverildi!’
Birazcık aklı başında olanlar bile Balyoz Davasından tahliye diye söze başlıyor. Avukatı Çiğdem Koç’un dilinde tüy bitti; herkese laf anlatmaya, her yazana yetişmeye çalışıyor: “Bu yalanlara da inanmayın. Davanın BALYOZ’la falan alakası yok. Baransu sahtecilik suçlamasından da zaten beraat etmişti ve ‘BALYOZ BALYOZ’ diye bu davanın üstünde tepinenlerin katılan sıfatlarını da kaldırdı. Ayıptır artık. Algınızda mı sorun maksadınızda mı?”
Baransu’nun GDO’lu pirinç haberi için yargılandığı dosyadaki tutukluluk halinin devam ettiği anlaşılıyor. Tahliye çıkan dosya ise 2008 yılında imha edildiği için kimsenin görmediği ve hiç bir şekilde yayınlanmayan Egemen Harekat Planı Davası. Çarpıtmanın sebebi Balyoz lobisinin gücü ve toplumun balık hafızası.
Karalama kampanyalarının gölgeleyemediği bir gerçek var: Baransu gazetecidir ve bir döneme haberleriyle damgasını vurmuştur. Yürütülen linç ve susturma girişimlerinin yegane sebebi, yazdıklarının doğru olması ve çürütülememesi. Aksi halde böylesine büyük hukuksuzlukları göze almalarına gerek kalmadan susturabilirlerdi.
Hala tutuklu olduğu GDO’lu darbe davasından başlayalım. Tek başına bu haber bile onun gazeteciliğini ve yargının siyasetin oyuncağı haline geldiğini göstermeye yeter. Mersin’de ithal edilip askerlere yedirilen ‘kaçak GDO’lu pirinç’ olayını Taraf Gazetesi, Baransu imzasıyla manşet yaptı. İthalatçı firmanın yetkilileri 7 yıl 3 ay 15’er gün hapis cezası aldı. Yargıtay da kararı onadı ve kesinleşti. Bu arada 2004 yılında AKP’den belediye başkan adayı olan ‘mağdur işadamı’ Mahmut Arslan daha sonra yine kaçakçılıktan suçüstü yakalandı. Ama ne haberini yapanlar ne de yakalayanlar suçlandı.
Bilal’e anlatır gibi tane tane anlatayım: GDO’lu kaçak pirinci Türk Silahlı Kuvvetlerine satan firma yetkilileri bu yüzden mahkum oldu ama operasyonu yapan polisler ve haber yazan gazeteci tutuklu yargılanıyor. Oysa haberin gerçek ve operasyonun doğru olduğu Yargıtay kararıyla sabit.
Sıkı durun, yargılanma gerekçesi olayı daha trajikomik hale getiriyor: Bu operasyon ve elbette ki haber, AKP Hükümetine darbe amacıyla yapılmış. Hükümetin GDO’lu pirinç kaçakçılığı gibi bir görevi mi var ve buna engel olanlar darbeci mi oluyor? Ya da Erdoğan’ın kaçakçılarla ortaklığı mı bulunuyor? Yok diyorsanız, kaçakçıyı yakalayan polis, haberini yazan gazeteci nasıl darbeden yargılanır? Kaldı ki yargılamaya konu haberin Baransu’dan 4 ay önce kamuoyuna Hürriyet ve Vatan gazeteleri aracılığıyla duyurulduğu ortaya çıktı. Hürriyet gazetesinde ‘GDO bir var bir yok’, Vatan gazetesinde ise ‘GDO’lu pirincin Türkiye yolculuğu’ başlığıyla yayınlandı. Algıda seçiciliğe bir de yargıda seçicilik eklendi; Baransu içerde diğer muhabirler dışarda. Tıpkı Tahşiye Davası gibi. Tahşiye Örgütü’ne dair onlarca haber ve makale var ve sadece Hidayet Karaca ceza aldı. Hem de haber değil dizi repliğinden. Bir terör örgütünü hedef aldığınızda AKP Hükümetini yıkmakla suçlanıyorsunuz!
Mehmet Baransu, 2009 yılında Sedat Simavi yılın gazetecilik ödülünü almıştı. “O Dört Er Böyle Öldü: Pimini Çekip Bombayı Verdi” haberi Columbia Üniversitesi Medya ve İletişim Program Direktörü Prof. Dr. Anya Schiffrin’in derlediği yüzyılın haberleri arasına da girdi. Yazdıklarını tekzip edemeyenler, karakter lincine girişti. İşlerine geldiğinde sahte belgeyle suçladılar, sonra dönüp devletin gizli kalması gereken belgelerini ele geçirmekle… Aslında ne o ne de öbürü… Sadece ve sadece gazetecilik. Kamu gücünü kullananların darbe ya da yolsuzluklarını ifşa etti. Ahmet Altan’ın dediği gibi hırsızlarla darbeciler kolkola verip kendilerini kurtarma pahasına ülkeyi yaktı. Baransu da o yangında alevler arasında kalanlardan biri..TR724.COM