Cumhurbaşkanı’nın Amerika yolculuğuna çıkarken ‘Rıza Bey’ hakkındaki sözlerine başka bir açıdan bakmayı deneyin. Dikkatli, diplomatik bir üslup gibi görünüyor ancak mesaj çok açık bir yargıyı, üstelik ABD’de görülen bir dava hakkında kesin yargıyı içeriyor: “Rıza’yı bırakın, Gülen Hocaefendi ile uğraşın.” Türkiye›de yolsuzlukla, hatta elindeki gücü kullanarak yolsuzlukların üzerini örtmekle suçlanan birinin, politik durumuna uygun böyle bir yargıda bulunmasını normal karşılamanız gerekir. Normal olmayan, bu kadar keskin taraf tutan bir yargının ülkenizde mahkemeler üzerinde hükümran olması. Siyasî bir savunmayı, yargıyı dışarda tutarak başka bir şekilde de yapabilirsiniz. Ama devletin egemenlik organı hüviyeti ve sıfatıyla devreye girdiği ve yargıya ait olması gereken bir alanda hüküm verdiği zaman, ‘devletin egemenlik organları’nın saygınlığı tartışmaya açılıyor. Problem tam olarak burada başlıyor. Cumhurbaşkanını, yukarda özetlediğim yargısı yüzünden, uluslararası kamuoyu önünde ‘devletin saygınlığına halel getirmek’le eleştirdiğiniz zaman, tam da eleştirdiğiniz suçtan, yani ‘devletin egemenlik organlarının saygınlığına yönelik suçlar’ın başında gelen TCK 299’dan; yani ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçundan mahkemeye çıkartılıyorsunuz. Ne çelişki ama!
299 ANAYASA’YA AYKIRI
İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi›nin, iki öğrenci hakkında bu suçtan görülen bir davayı, ‘299’un anayasaya aykırılığı’ iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne taşıması, bu çelişkiyi gündeme getiren önemli bir karar. Anayasa hukukuna yabancı olan okuyucular için hatırlatalım. Kanunların anayasaya uygun olma mecburiyeti var. Meclis o kanunu çıkardığı zaman, parti grupları ve cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açarak, aykırılığın düzeltilmesini istiyorlar. İkinci bir yol ise, bu kanunun uygulandığı bir yargılamada, taraflardan biri mahkemeye ‘anayasaya aykırılık’ iddiasında bulunuyor, mahkeme bu iddiayı sadece ‘ciddi’ bulursa, Anayasa Mahkemesi’ne bir iptal davası açılmış oluyor. 43. Asliye Ceza Mahkemesi, 299. madde hakkında işte bu yetkisini kullanarak 10. maddedeki eşitlik ilkesine aykırılıktan Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açmış oldu. Anayasa Mahkemesi, bu durumda konuyu gündemine almak ve bir karar vermek zorunda. Vereceği karar, bu suçtan yargılanan ve hüküm giyen binlerce kişinin akıbetini belirlemiş olacak.
TARAFLI CUMHURBAŞKANI
Aynı suçlama ile ben de yargılanıyorum ve geçtiğimiz hafta aynı şekilde mahkemeye ‘anayasaya aykırılık’ iddiasında bulundum. Benim, aykırılık iddiasını dayandırdığım iki ilave anayasa maddesi daha var. Birincisi, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini düzenleyen 102. madde. TCK 299 ise 2003 yılına ait bir ceza maddesi. Ancak cumhurbaşkanının statüsü bizzat kendisinin sıklıkla dile getirdiği şekilde 2007 referandumu ile değişti. O zaman, bu değişikliğe dayanarak iş başına gelen taraflı davranan, fiilen yetki kullanan ve anayasal sınırlara riayet etmeyen bir cumhurbaşkanın, 299 korumasından yararlanması anayasaya aykırı bir durum ortaya çıkartıyor.
İSPAT HAKKI
İkincisi ise Anayasa›nın 39. maddesinde temel bir insan hakkı olarak formüle edilen 39. maddedeki ispat hakkına aykırılığı. Anayasa’da yer alan ispat hakkı, TCK 127. maddeye de aynen yerleştirilerek kamu görevlilerine yönelik isnatlardan dolayı açılan hakaret davalarında, sanığa isnadın doğruluğunu ispatlama hakkı tanıyor. Bu maddeye göre cumhurbaşkanına ‘Yolsuzluk yapıyor’ diye hakaret ettiğiniz zaman, bu isnadınızı ispatlama hakkınızın olması gerekiyor. İşte tam burada başka bir engel sizi durduruyor. Böyle bir isnadın ispatlanması hakkının mahkemece kabulü, doğrudan cumhurbaşkanının eylem ve işlemlerinin mahkemece yargılanması anlamına geliyor. İkinci bir engel ise, TCK 43. maddeyle, cumhurbaşkanının tanıklığının kendi tercihine bırakılması; yani kanunen cumhurbaşkanına karşı bir isnadı ispatlama imkânınız yok. Bu durumda Anayasa’nın 39. maddesinde yer alan ispat hakkını, 299. madde yargılamasında kullanamıyorsunuz.
Doğrusu, Venedik Komisyonu’nun 16 Mart tarihli deklarasyonuna uyarak, bu ceza maddesinin tamamen kaldırılması. ‘Cumhurbaşkanına hakaret serbest mi olsun?’ itirazı tam bir mugalata çünkü TCK 125. madde, herkes gibi cumhurbaşkanını da hakaret suçlarına karşı zaten koruyor. Gerçekten 299›un buzdan zırhı cumhurbaşkanını korumuyor, sadece devletin yüzünü soğutuyor.