’Daha az ye, daha çok hareket et’’ yanılsaması
1800’lerden beri kullanılan kalori kısıtlaması üzerine kurulu antik zayıflama metodu, ilk aşamada kilo vermeyi sağlasa bile, çoğu kişi kısa bir süre sonra eski kilosuna geri dönüyor. Aldığından daha fazla kalori harcamak üzerine kurulu bu anlayış, fazla kilo problemini, kişinin disiplinsiz olması veya kendini kontrol edememesine yüklüyor. Ama etrafınızda da gözlemleyebileceğiniz gibi, çok yiyip zayıf kalabilenler de, az yemesine rağmen kilolarından kurtulamayanlar da var. Dr. Ludwig’in 20 yıl boyunca bu konuda yaptığı araştırmalar kilonun, nefes ve vücut ısısı gibi diğer temel fonksiyonlardan farkı olmadığını ve uzun dönemde kişinin iradesi değil biyolojisi tarafından belirlendiğini gösteriyor. Dr. Ludwig bunun sebebini şu şekilde açıklıyor: ‘’Düşük kalorili bir diyet yaptığımızda beynimizdeki alarm sistemi devreye girer. Yeterli kalori miktarını alamadığını fark eden beyin, metabolizmayı yavaşlatır. Bu da kilo kaybını durdurur. Sofradan doymadan kalkmak, paralelde beynin yeme isteğini iyice tetiklemesine yol açar. Bu çoğumuzun kazanamayacağı bir savaştır’’.
Aşırı spor yaparak zayıflama yanılgısı
Aşırı egzersiz de her zaman kilo vermeye yardımcı olmuyor. Çoğu kişi egzersiz yapınca çok daha fazla acıkıp, daha fazla yiyor. Bu da kiloyu sabit noktasına geri taşıyor.
‘’Kilo almaya yağlı besinler sebep olur’’ yanılsaması
1990’larda Amerika’da başlayan ve pek çok ülkeyi etkisi altına alan az yağlı beslenme çılgınlığının bugünkü sonucu inanılmaz seviyelere ulaşan obezite sorunudur. Bu fikrin temelinde yağın, aynı miktarda protein ve karbonhidratın 2 katı kalori içermesi vardı. Bu basit gerçekten yola çıkan diyetisyenler, yağ tüketimini azaltırsanız otomatik olarak kilo verirsiniz sonucuna vardılar. İnsan vücudunun kilo almasını sağlayan pankreas tarafından salgılanan insülindir. İnsülin yağ hücrelerinin büyümesine sebep olur. Böylece kilo alırız. Pankreasın fazla miktarda insülin salgılamasına sebep olan başlıca unsur ise şeker ve basit karbonhidrat tüketimidir. Şeker veya basit karbonhidratlar (örneğin beyaz unlu gıdalar) tükettikten 1 saat sonra içinde kan şekeri ve insülin seviyesi yükselir. 4 saat geçtiğinde ise kan şekeri yemek öncesi seviyesinin bile altına düşer ve tekrar açlık başlar. Yağ oranı azaltılmış pek çok besin fazladan şeker ve karbonhidrat içerir. Bu da insülin seviyesini tırmandırarak amacının tam tersi bir etki göstermesine sebep olur. Az yağlı beslenmenin yıllar sonraki sonucu: pek çok hastalık ve obezite…
İdeal kiloya nasıl ulaşabilirsiniz?
Siz kalori kısıtlamak için az yedikçe, yağ hücreleri sanki kıtlık olacak gibi daha da fazla kalori stoklamak için çabaya girerler. Aslında önemli olan aldığınız kalorinin miktarı değil kalitesidir. İnsülin seviyesini azaltmaya yönelik doğru beslenme ve hayat tarzı ile yağ hücreleri depoladıkları ekstra kalorileri bırakmaya başlar. Bu da sürekli canınızın bir şeyler çekesinin ve açlık hissinin bitmesini, metabolizmanın hızlanmasını ve kalori saymayla uğraşmadan kolayca kilo vermenizi sağlar.Dr. Ludwig’in temelde şeker ve basit karbonhidratları minimize edip, sağlıklı yağlar içeren fındık fıstık, sütlü ürünler, protein ve tam tahıllardan oluşan bir beslenme şekli öneriyor.
Doyuncaya kadar yiyebildiğiniz, acıkınca atıştırabildiğiniz bu beslenme tarzı, vücudunuzla savaşmak yerine ihtiyaçlarınızı kaliteli ve doğal besinlerle gidermek üzerine kurulu. Ve kesinlikle kalori saymanız gerekmiyor!
DHA