NSW, NT ve SA Eyaletleri’nin başkentlerinde ortaya çıkan olaylar, 21.Yüzyılda Avustralya gibi insan hakları, özgürlük ve demokrasisi ile dünyaya örnek olmuş bir ülkede bu tür hadiseler de olur mu dedirtti. Darwin ve Adelaide şehirlerinde yaşanan, Sydney’de de bir ihmal veya yanlışlıktan dolayı meydana gelen üzücü olaylar, toplumda büyük bir infiale yol açarak adeta şok etkisi yaptı. Hemen bu olayların neler olduğunu hatırlayalım. Birincisi bütün dünyada Ebu Garib Hapishanesi’nde tutulanlara yapılan işkenceleri hatırlatan Darwin’deki Don Dale Çocuk Islah Evi’nde meydana gelen olaydı. Islahevinde 2014-15 yıllarında çekilen video görüntülerinde çocuklara kötü muameleler, yüzlerine biber gazı sıkılması ve gardiyanlar tarafından elleri, ayakları bağlanarak yaklaşık iki saat boyunca sandalyede oturtulduğunu gösteren görüntüler medyaya yansıdı. İkincisi ise Adelaide şehrinde bir bakımevinde 89 yaşında bir adamın görevli personel tarafından kötü muamelesine maruz kalması ve boğulmak istenmesinin ortaya çıkmasıydı. Olay yaşlı adamın kızının onu ziyaret ettiğinde vücudunda morluklar ve darp izleri görmesi üzerine babasının odasına koyduğu gizli kamera görüntüleri ile ortaya çıktı. Üçüncüsü de Sydney’de Bankstown Hastanesi’nde yeni doğan üç bebeğe oksijen yerine “kahkaha gazı” olarak bilinen nitröz oksit verilmesiydi. Bebeklerden biri hayatını kaybederken, diğerleri ile ilgili ise endişeli bekleyiş devam ediyor
Başbakan Turnbull, özellikle Darwin’deki ıslah evinde yaşanan işkenceler üzerine, hemen bir araştırma yapılması talimatı vererek bağımsız ve şeffat bir komisyon olan Kraliyet Komisyonu’nun kurulması emrini verdi. Olayı böyle bir komisyonun araştırması ise hem suçluların en kısa zamanda ortaya çıkartılması, hem de toplumun gelişmelerden unutturulmadan anbean haberdar olması açısından çok önemli. Çünkü Kraliyet Komisyonu’nun daha önceki araştırmalarında televizyonlardan gördüğümüz kadarı ile sorgulanan kişi kim olursa olsun yöneltilen soruları naklen izliyor ve çok net olarak neler olup bittiğini canlı yayında öğrenebiliyorsunuz.
En son Türkiye’de, Karaman şehrinde meydana gelen çocuklara cinsel taciz ve tecavüz olaylarının iktidara yakın vakıf ve kuruluşları etkilememesi için, kısa zamanda ört bas edilip olayın nasıl kapatılmaya çalışıldığına dikkat edersek, yukarıda değindiğimiz aynı konu olmasa da insan hayatı söz konusu olduğundan dolayı iki ülkenin iktidarının olaylara yaklaşımını bilmemiz açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de 45 çocuğun etkilendiği söylenen bu çirkefliğin 45 gün bile konuşulmadan unutturulmaya çalışılması, hatta olayın iktidar partisinin desteği ile kurulan kurumlarda meydana gelmiş olmasından dolayı buraların güzide kuruluşlar olarak gösterilmeye çalışılması ve başta Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakan tarafından korunma zırhına alınıp Aile Bakanının da “Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” demesi karşısında, Federal Başbakan Malcolm Turnbull’un çocuk ıslah evindeki işkence görüntüleri ile ilgili hemen araştırma komisyonu talimatı vermesi takdire şayan bir davranış.
Sonuçta çocuk tacizcisi sapık öğretmene 508 yıl hapis cezası verildi ama olayların meydana gelmesinde ihmaller zincirinin halkasında olan Bakan, Vali, İl Milli Eğitim Müdürü gibi siyasi sorumluların hiçbiri hesap vermeden, dava kapanmış oldu. Avustralya’da ise sorumlular yaptıklarından dolayı hesap verip, bedel ödüyorlar. NSW Sağlık Bakanı Jillian Skinner Bankstown-Lidcombe Hastanesi’nde yaşanan trajedi üzerine hastanede gaz bağlantılarını yapan mühendisin istifa ettiğini ve gaz şirketi ile araştırma sonuçlanıncaya kadar çalışılmayacağını açıkladı. Adelaide’daki yaşlı bakımevindeki personel de görevinden istifa etti.
Karaman’daki çocuklara cinsel taciz olaylarının üzerine gidenlere ve muhalefete, iktidar yıpratılmaya çalışılıyor denirken Avustralya’da ise ıslahevindeki Aborjin çocuklara yapılan kötü muamele skandalı, ortaya çıktığı hafta ülke çapında yapılan gösterilerle protesto edildi. Portestolarda Kuzey Bölgesi Hükümetinin istifası ve ıslahevinin kapatılması istendi. Islahevindeki kötü muameleyi araştıracak Kraliyet Komisyonu Başkanı eski yargıç Brian Ross Martin, çocukların bazılarının yargılanmasına kendi döneminde karar verildiği için komisyonda kendisinin bulunmasının doğru olmayacağı kanaatiyle, bu görevinden istifa etti. Bu adalet mensubunun görevi kabullenmemesindeki hassasiyetine hayran kalmamak mümkünmü!
Bu konuyu yine Avustralya’da yaşadığımız olaylardan örnekleyerek biraz daha geniş olarak ele almak istiyorum. Çünkü bu çocukların mağduriyeti karşısında toplumun tepkisizliği de gerçekten çok şaşırtıcı bir durum. Bir kaç yıl önce, Melbourne’de İrlanda asıllı ABC Muhabiri Jill Meagher’ın tecavüz edilerek öldürülmesi karşısında toplum, kadınlara şiddeti kınayarak sokaklara çıktı. Olayın meydana geldiği Sydney Road’da 30 bin kişi sessizce protesto yürüyüşü yaptı. Hükümetten sokaklara daha fazla güvenlik kamerası yerleştirilmesini ve önlem alınmasını talep eden göstericiler, kadına yönelik şiddetin bir an önce durdurulmasını istedi. Yetişkin birisine yapılan insanlık dışı muameleye Avustralya toplumu böyle 30 bin kişi ile tepkisini ortaya koyarken, Türkiye’de çocukların maruz kaldığı durum karşısında toplumun sessizliği düşündürücü değil mi? z.polat@yepyeni.zamanaustralia.com.au