Annesi ve ağabeyi ile birlikte Egenin mavi sularında boğularak can veren 3 yaşındaki Aylan Kurdi’nin Bodrum sahillerine vuran cansız bedenini gösteren fotoğrafı, adeta bütün dünyaya ders verdi. Minik Aylan’ın ailesi, onu ve abisini Suriye’deki iç savaş ve IŞİD saldırıları nedeniyle yaşadıkları Kobani’den Avrupa’ya götürerek, onlara daha iyi bir yaşam imkânı sunmak istiyordu. Ama olmadı. Aylan annesi ve ağabeyi ile birlikte sayıları şimdiye kadar 2 bin 500’ü bulan mülteci gibi, başka ülkelere gitmek üzere bindikleri şişme botun alabora olması sonucu boğularak can verdiler. Aslında son dönemde iyice artan mültecilerin dramı hiçte yeni değil. Çocuk ve insan ölümleri de… Daha geçtiğimiz günlerde Avusturya’da soğuk hava depolu bir kamyonetin kasasında aralarında çocuklarında bulunduğu 50 insanın ölümü hafızalarımızda. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük göçmen dalgası ile karşı karşıya kalınan şu günlerde, yaşanan olumsuzlukları ve üzücü trajediler saymakla bitmez. Yayınlandıkları andan itibaren dünya gündemini alt üst eden bu fotoğraflar ve haberler vesilesi ile Avrupa’ya geçmeyi başarmış olmalarına rağmen bazı ülkelerde sınırlarda bekletilen mülteciler de kendilerine açılan kapılar ile bir nebze rahatlamış oldular. Avrupa’nın, İngiltere’nin ve hatta Avustralya’nın yaşanan drama dur demesi, kanayan yaraya merhem olması konusunda harekete geçmeleri için, illâ minik bir yavrunun cansız bedeninin fotoğrafınınmı yayınlanması mı gerekiyordu ?
Aylan’ın fotoğrafının, bazı ülke liderlerini tekrar düşünmeye sevk ettiğini ve vicdanlarını sızlattığını söyleyebiliriz. Almanya, zulmün şiddetinden dolayı ölümü göze alarak vatanını terk eden mültecilere kapılarını açtı. İngiltere Başbakanı David Cameron ise, ‘Savunmasız insanları yeniden yerleştirme planı’ altında birkaç bin mülteciye İngiltere’ye giriş izni vereceklerini ifade etti. IMF Başkanı Christine Lagarde’de, mültecilerin iş gücü piyasasına katılmasının önemli olduğunu söyledi.
Başbakan Tony Abbott ise konuya insani bakış açısı ile yaklaşarak Irak ve Suriye’den daha fazla mülteci alımını hızlandırmak için çalıştıklarını, ancak bunun Avustralya’nın yıllık mülteci alımı rakamları ile ilgisi olmadığını belirtti. Avustralya geçtiğimiz mali yıl, Suriye ve Irak’tan 4400 mülteci kabul etti. Bu rakam, 2018 yılına kadar 18.750’ye çıkacak. NSW Başbakanı Mike Baird ise Minik Aylan’ın fotoğrafı karşısında çok üzüldüğünü ve bu trajediler karşısında, Avustralya olarak daha fazlasını yapabiliriz ”dedi. Bir diğer ilginç teklif ise Tazmanya Eyalet İşçi Partisi Lideri Bryan Green’den geldi. Mayıs 1999’da, Kosova’dan gelen yaklaşık 200 Arnavut mültecinin Pontville’deki ahşap evlerde misafir edildiğini hatırlatan Bryan Green, aynı yerde yine Suriyeli mültecilerin kalabileceğini söyledi. İşçi Partisi liderinin bu teklifi bana, aynı yıllar da bine yakın Kosovalı mültecinin Victoria’daki Puckapunyal askeri bölgesinde misafir edildiği günleri hatırlattı. Melbourne şehrine çok yakın olan bu bölgede kalan Kosovalı kardeşlerimize, toplumumuz da çok güzel misafirperverlik göstermişti. Bazı toplum kuruluşlarımız zaman zaman Kosovalıları yemek sofralarına ve çeşitli kültürel etkinliklere davet ederek, vatanlarından uzak kalmaya mecbur bırakılmış bu mağdur ve mazlumlara sahip çıkmaya çalışmıştı. Toplum olarak aynı samimiyeti bugün yine Suriyeli mültecilere de gösterebiliriz.
NSW Türkiye Parlamentolar arası Dostluk Grubu Başkanı Trevor Khan, Australian Turkish Advocacy Alliance (ATA-A)’nın, geçen Cuma akşam ki programında hükümetin mülteci alımındaki rakamlarını artırma da toplumdan gelecek isteklerin faydalı olacağını söyledi. Bu insanlık dramı karşısında duyarsız kalmayarak Avustralyalı Türkler olarak bizlerin de katkısı olacağını düşünüyorum. Fotoğraf karesinde dünyaya insanlık dersi veren Aylan Kurdi gibi daha fazla miniklerin sahillere vurmaması için…