Ali Açıl Ağabeyin çok dikkatimi çeken bir hatırasını, Üstad Hazretlerinin Emirdağ Lâhikasında üzerinde durduğu kuşların tevafukuna benzediği için sizlere takdim etmek istiyorum: O dedi ki:Etiyopya’dan başta Cumhurbaşkanları olarak önemli bir heyeti, İstanbul Florya’da misafir edecektik. O günlerde elimde emanet olarak bulunan Efendimizin (S.A.S.) mübarek sakalından bir tanesi bulunuyordu. Onlarla bir program güzelliği olur diye düşünüyordum. Etiyopyalı heyet gelemedi. Zaten o ülkenin yarısı Müslüman yarısı Hıristiyan… Neyse biz kendimiz salavatlarla bir Lihye-i Şerif ziyaret programı yaptık… Sonra bir balkonda oturuyoruz… Bir kuş geldi doğru o mübarek sakalın olduğu odaya girdi, üzerinde dolaştı dolaştı, sonra dışarıya çıktı. Tekrar odaya girdi, tavaf eder gibi üzerinde döndü döndü, çıkıp gitti. Evinde bulunduğumuz Hikmet Bey dedi ki, “Ben Efendimize (S.A.S.) çok salavat getirdim ama hiç rüyamda göremedim. Acaba Efendimiz (S.A.S.) beni sevmiyor mu diye düşünmeye başladım ama bu sefer öyle olmadığını anladım. Bizzat geldi, Elhamdülillah…”
Saat gece 12:45 sıralarıydı. Anadolu yakasından Murat Bey aradı. “Etiyopya’ya gideceğim için odamda eşyalarımı topluyor ve bavulları hazırlıyordum. Odama bu sırada kuyruğu ala yeşil bir kuş girdi, tavaf eder gibi döndü dolaştı, dolaştı ve bir müddet sonra çıkıp gitti.” dedi. “O zaman saat kaçtı?” diye sordum. “12:25 gibiydi.” dedi. Dedim ki: “Senin bulunduğun oradan bu yakaya o kuş demek ki, yarım saata yakın uçarak Florya’ya yanımıza geldi. Burada da Lihye-i Şerif üzerinde döndü döndü ve gitti. Anlıyorum ki, aynı kuştu.”
1998’de Güneydoğu’da çarpışırken şehit olan bir kardeşimizin annesini ziyarete gitmiştim. Teselli ve taziyede bulunuyorduk. Evin içinde yeşil ve ala renkli bir kuş dolaşıyordu. Bize anne dedi ki: “Bir gün bu kuş pencereden girdi ve bizde kalmaya başladı. Birkaç gün sonra oğlumun şehadet haberini aldım. Dikkat ettim, onun şehit olduğu gün evimize gelmişti.”
Bunun üzerine bu mübarek şehidin annesine Sözler kitabından Yirmi Dokuzuncu Söz’ün şu bölümünü okuduk:
“Bir Hadis-i Şerifte ‘Ehl-i Cennet ruhları, berzah âleminde YEŞİL KUŞLARIN içlerine girerler ve Cennette gezerler.” (Müslim, İmare 121) diye işaret ettiği, TUYÛRUN HUDRUN olarak isimlendirilen Cennet kuşlarından tut, tâ sineklere kadar bir cins ervahın tayyareleridir. Onlar bunların içlerine Cenab-ı Hakkın emriyle girerler; cismâniyet âlemini seyredip, o hayatdar cesedlerindeki göz, kulak gibi duyguları ile cismanî âlemdeki yaratılış mucizelerini temâşâ ediyorlar, özel tesbihatlarını edâ ediyorlar.”
Kuşların Efendimizle (S.A.S.) ilgisini ifade eden rivayetler de vardır. Malum, hicret sırasında Efendimizin (S.A.S.) sığındığı mağaranın kapısında, iki nöbetçi gibi, iki güvercin gelip beklemişlerdi. Mekke’nin fethinde, mübarek güvercin tâifesi Peygamber Efendimizin (S.A.S.) başı üzerinde gölge yapmışlardı… Hz. Âişe (R. Anha) vâlidemiz haber veriyor ki: “Güvercin gibi, dâcin denilen bir kuş hanemizde vardı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselam hazır olsa idi, hiç debelenmezdi, sükûtla dururdu. Ne vakit Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselam çıksa idi, o kuş başlardı harekete; giderdi, gelirdi, hiç durmuyordu.” (Beyhakî)