Amerikan resmi bakışına muhalif bir yaklaşım sunan Prof. Dr. Robert Pape, gündem oluşturacak tespitlerde bulundu. Pape, yaptığı araştırmada önce 1980-2003 yılları arasında vuku bulan 462 intihar terör eyleminden yüzde 95’inin; çalışmasının ikinci aşamasında 2003-07 zaman diliminde gerçekleşen bin 350 canlı bomba olaylarından da hiçbirinin İslam dini ile ilgisinin olmadığını iddia ediyor.
Dünya genelinde intihar terörünü sosyal, stratejik ve psikolojik olarak inceleyen ve bu konuda yaptığı araştırma ile Amerikan resmi bakışına muhalif bir yaklaşım sunan Prof. Dr. Robert Pape, gündem oluşturacak tespitlerde bulundu. Pape, yaptığı araştırmada önce 1980-2003 yılları arasında vuku bulan 462 intihar terör eyleminden yüzde 95’inin; çalışmasının ikinci aşamasında 2003-07 zaman diliminde gerçekleşen bin 350 canlı bomba olaylarından da hiçbirinin İslam dini ile ilgisinin olmadığını iddia ediyor. Chicago Üniversitesi’nde siyaset bilimcisi olan Prof. Dr. Pape, ekibi ile birlikte intihar eylemlerini tek tek ele alarak yaptığı araştırmayı 2003 yılında ‘Dying to Win’ (Ölümüne Kazanmak) ismi ile kitaplaştırarak neşretti. Amerikan Başkonsolosluğu’na yapılan saldırıdan kısa bir süre önce görüştüğümüz Pape’e göre Ortadoğu’daki intihar saldırılarının en temel nedeni Amerikan askerî; politikası…
Öncelikle terör konusunda eğitim almış biri olmadığınız halde bu konu üzerinde neden çalıştığınızı, buna nasıl karar verdiğinizi anlatır mısınız?
11 Eylül sonrası çıktığım televizyon programlarında halk da, gazeteciler de bana ‘Neden birileri bize intihar eyleminde bulunarak binlerce insanımızı öldürmek istemiş olabilirler? Terörün kaynağı neydi, neden başkaları bizden bu kadar nefret eder hale geldi?’ gibi sorular yönelttiler. Ben de bunlara cevap aramaya koyuldum. Ben bir bilim adamıyım ve bir şey bilimsel olarak ortaya konmadan ona isim takmak bizim mesleğin özüne ters.
Araştırmalarınızda Kur’an’da terörü destekleyen bir ifade gördünüz mü?
Size şunu ifade edeyim, bu konuyla ilgili olarak yüzlerce konferansa katıldım. Kimileri İslam’ın böyle saldırıları teşvik ettiğini savunurken kimileri de İslam’ın özünde sevgi, kardeşlik, barış gibi konuların varlığından söz etti. Ben bu ikisini de savunmuyorum. Ben diyorum ki, dinin yoruma dayalı birçok bölümü vardır ve insan faktörünü unutmamak gerekir. Bakın; Kur’an’ın 7. yüzyılda geldiğini hepimiz biliyoruz, gündemimizdeki intihar eylemleri ise 1980’de başladı. İkisinin arasındaki zaman farkına dikkat etmenizi isterim. Kur’an’ın gelişinden bin 300 yıl sonra intihar eylemlerini destekliyor demek, bu aradaki zaman diliminde neden destek olmadığı sorusuna cevap veremiyor. Kur’an’ı okuduktan ve katıldığım konferanslardan sonra İslam’ın intihar eylemlerine destek verdiğini savunanlara benim sorum şu oldu: ‘Kur’an’ın gelişinden neredeyse 13 yüzyıl sonra sistemli intihar eylemleri olmaya başladı. Madem Kur’an intihar eylemlerine destek veriyordu da daha önce neden böyle bir şeyler yaşanmadı?’ Bunun cevabını veremediler.
İntihar eylemlerini araştırmaya başladınız ve bu nasıl devam etti?
İntihar saldırılarını inceledikçe bazı bildiklerimizin yanlış olduğunu anladım. Bu özellikle Sri Lanka’daki Tamil Kaplanları’nda ilk olarak dikkatimi çekti. İntihar eylemlerini yıllara, günlere göre sıraladık. Bu işlemden sonra eylemleri kimlerin yaptığı, bu kişilerin geçmişlerini de inceledik. Eylemleri ve eylemcileri sıraladıkça bu işin yükü daha da artmaya başladı. Çalışma saatlerimiz arttıkça terör eylemlerinin dinî; içerikli olmadığını görmeye başladık.
1980 ile intihar eylemlerinde nasıl bir kırılma ya da değişim yaşandı da siz bu tarihi kendinize başlangıç yaptınız? Yani 1980 öncesinde profesyonel bir intihar eylemi yok muydu ya da başka bir gerekçe mi vardı bu tarihi seçmenizde?
Bu tarihle birlikte intihar eylemcilerinin görevlerinde bir yeni hedef ortaya çıktı. Buna göre artık intihar eylemcileri yalnızca kendisini öldürmekle kalmayacak, kendisine hedef olarak seçtiği her neyse onu da ortadan kaldıracaktı. 1980 öncesine baktığımızda böyle bir anlayışın olmadığını görüyoruz. Bunun daha iyi anlaşılması için size şöyle bir örnek vereyim. Yahudi Baruch Goldstein, Şubat 1994’te eşine bıraktığı intihar mektubunda şöyle diyordu: “Yapmam gerekeni yapmak için gidiyorum. Bu gidişimin dönüşü olmayacak ve seni bir daha göremeyeceğim.” Bu mektuptan sonra Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya giden Goldstein, yanında getirdiği silahlarla cami içinde bulunan cemaatten 29 kişiyi öldürdü. Bunun üzerine çevrede bulunanlar da Goldstein’ı öldürdü. Biz bunu intihar eylemi olarak değerlendirmiyoruz çünkü eylemi ile kendisi, kendi canına kıymadı. Buradaki temel ayrımlardan bir diğeri de intihar eylemcilerinin bu kararı kendi başlarına almıyor olmalarıdır. Yani birileri bu eylemcilere bir görev veriyor ve o kimse de bunu yerine getiriyor. İntihar eylemleri 1980 yılından itibaren terör örgütleri için yeni bir savaş taktiği oldu.
İntihar teröründe Amerikan basınına göre temel neden, dinin etkisi. Ama biliyorum ki siz bu görüşte değilsiniz. Sizce intihar terörüne temel etken nedir?
1980’den 2004 yılının başına kadar 462 intihar eylemi gerçekleştirildi. Bu eylemlerin yarısından fazlası laik (seküler) kimseler tarafından yapıldı. Terörü besleyen nedenlere dikkat edilecek olunursa bu sorunuzun cevabını siz de görebilirsiniz. Irak’a bir bakın, 2003 öncesi terör var mıydı bu ülkede?
1980-2003 yılları arasındaki eylemlerin çoğunluğunun seküler kimseler tarafından yapılmasına delil olarak neyi gösterebilirsiniz?
Eylemcilerin çoğunlukla Marksist ve seküler terör örgütlerinden geldiğini kayıtlarımız ortaya koyuyor. Sri Lanka’daki Tamil Kaplanları örgütüne bir bakın. Bu örgütün bugüne kadar yaptığı intihar terör eylemi sayısı, Hamas ve İslami Cihad’ın gerçekleştirdiği eylemlerin toplamından iki kat daha fazla.
Siz araştırmanızda intihar terörüne sebebiyet veren nedenlerin başında ‘yabancı askerlerin varlığı’ diyorsunuz. Özellikle askerî; güç ile Müslüman toplumların dönüştürülmeye çalışılmasına tepki olarak intihar eylemlerine başvurulduğunu gösteriyor çalışmanız da. Yanılıyor muyum?
Size şöyle ifade edeyim bunu: 1990’da Arap yarımadasındaki Amerikan askeri sayısının 10 binin üzerinde olduğunu görürsünüz geçmişe bakarsanız. Bu durumu kendilerine, İslam’a karşı yapılan bir saldırı olarak kullanan Usame bin Ladin, bu argümanıyla kendine çok taraftar toplamayı başardı. Bugün Irak için durum aynı ve 2003 yılıyla birlikte artık o bölgede terör kendine yeni bir vatan buldu. Ve kötü olan da oradan kolay kolay çıkacak görünmüyor oluşu. Buna sebep ise hepimizin ve de herkesin malumu; Amerikan’ın askerî; politikasıdır. Ülkelerin askerî; politikaları bunun başlıca nedeni; bunu defaatle yineliyorum. Demokratik bir ülke, sorunlarını askerî; bir anlayışla çözmeye kalkarsa intihar terörüne zemin oluşturur.
Türk insanının da Amerikan politikasına tepkisi fazla…
Aynı şeyin kendi başlarına gelebilecek ihtimali. Kültürel ya da daha açık konuşacak olursak radikallerin intihar teröründe en etken neden olduğunu söylersek o zaman 70 milyon nüfuslu İran’ın bu olayda en başta yer alması gerekiyordu. İran ki unutmamak gerek nüfus olarak hem Irak’ın hem de Suudi Arabistan’ın üç katı büyüklükte. Şimdi dikkat edin, bugüne kadar El-Kaide’nin intihar eylemcileri arasında bir tane İranlı yok. Ve bir şey daha, hiçbir kayıt yoktur ki İranlı birisinin Irak’ta intihar eyleminde bulunduğunu göstersin. Aynı şekilde Sudan’a bakın. Sudan hükümeti bence radikaldir ve hatta Usame bin Ladin bu ülkede 3 yıl kadar da yaşamıştır. Şimdi dikkat edin, El-Kaide adına intihar eylemi yapan bir Sudanlı yoktur. Elimde 1995’teki ilk El-Kaide intihar teröründen 2007 yılı sonuna kadar olanların hepsi var.
Hiç Hıristiyan birinin intihar terörü eyleminde bulunduğu olmuş mudur?
Hıristiyan bir terör örgütüne üye kimsenin yaptığı bir eylem yok kayıtlarda. Ancak, 1980’lerde Lübnan’da düzenlen intihar eylemlerinin 27’si komünist-sosyalist kimseler tarafından gerçekleştirilirken 8’i aşırı İslamcılar ve 3’ü de Hıristiyan kimselerce yapıldı.
İntihar eylemlerini neye göre dinî;, neye göre politik olarak tanımladınız?
Bu eylemleri yapanların kimliklerinden yola çıkarak hangi örgütlerle bağlantıları olduklarına, o örgütlerin yapısına, nasıl bir sosyal statüden geldiklerine baktık. Tabii eylemcilerin bu hareketi ile neyi ifade etmek istedikleri, neyi amaçladıkları da bizim araştırmamız içinde yer aldı. İntihar eylemcilerinin amaçları ve buna iten sebeplerin neler olduğu konusunda bir kargaşa yok ve oldukça açık diyebilirim. Sri Lanka’daki Tamil Kaplanları’na tekrar dönecek olursak onların web sayfalarında da rahatlıkla görebilirsiniz liderin nasıl etkili olduğunu. Yine bu örgütün liderinin konuşmalarına bakarsanız bu kimselerin din ile bir ilişkilerinin olmadığını rahatlıkla tespit edebilirsiniz. Bu örgüt tamamen bölge milliyetçiliği ve kesin olarak seküler bir yapıya sahiptir ve dinî; bir eylemleri de yoktur.
Usame bin Ladin ve ekibi hemen her fırsatta Hıristiyan- Yahudi işbirliğinin Müslümanlara karşı olduğunu dile getiriyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Ben yalnızca intihar terör eylemlerinin nerede yapıldığını değil, nerede de yapılmadığını araştırdım. Her dış politika intihar eylemlerine sebebiyet verecek diye bir şey yok. Dinlerin farklı olması işgal edenle işgalci arasında terör örgütü liderlerinin işini kolaylaştırıyor, kendilerine daha kolay yandaş ve eylemci bulabiliyorlar. Ama intihar terörünün arkasındaki neden, işgal edenle işgal edilenin dinlerinin farklılığı değil, işgalin kendisidir. Dinlerin farklı olmasını intihar terörünün asıl nedenleri arasında göstermek, doğrusu Irak’ta bugün 150 bin Amerikan askerinin orada oluşunu örtbas etmekten öte bir şey değildir. Bir başka ilginç nokta da, her konuşmasında dünyada yaşanılan sorunların sebebinin İsrail olduğunu söyleyen Usame bin Ladin, bu ülkeye yönelik bir tane eylem içinde olmadı.
Kitabınız ilk olarak 1980’den 2001 yılına kadar olan intihar eylemlerini ele aldı. Daha sonra yanılmıyorsam 2003’e kadar uzandı ve orada mı kaldı yoksa bugüne kadar taşıdınız mı gelişmeleri?
2003’ten sonra 2007’ye kadar olan intihar terör eylemlerinin araştırmasını da yaptık ve dünya genelinde belki en fazla beş eylemi kaydedememeliğimiz olmuştur. Geçtiğimiz dört yıl içinde tam bin 350 eylemin olduğunu tespit ettik. Yani Irak Savaşı’ndan 2007 yılının sonuna kadar yapılan intihar eylemi sayısı, 21 yılda olanların neredeyse üç katıydı. Henüz bu bilgileri yayınlamadık; ancak size şunu ifade edeyim ki, Amerikan askerî; politikasının dünya genelinde intihar eylemlerinin artmasındaki etkisi yüzde 88’dir.
2003 öncesine gidecek olursak, savaş dönemine kadar Irak’ta intihar terör eylemleri ne sıklıkta görülüyordu?
Bu iyi bir soru. Size şöyle söyleyeyim, savaş öncesinde Irak’ta bir tane dahi intihar terörü yoktur. Irak’ın tarihinde intihar terör kaydı yoktur 2003 yılı öncesinde. Siz Türkler gayet iyi bilirsiniz ki, Irak dünyanın en eski medeniyetlerinden birisidir. İntihar terör eylemi Irak’ta ilk defa Amerikan askerinin bu ülkeye girişinden iki hafta sonra gerçekleştirilir. İki intihar eylemi ve ikisini de yapan kadındır. Bu kadınların hedefi ise Amerikan askerî; konvoyu olmuştur. Irak’ta intihar eylemleri bu tarihten itibaren her ay katlanarak devam etmiştir 2007 yılı sonuna kadar. Irak’ta 2006 yılı içinde gerçekleştirilen intihar saldırısı 170 iken bu rakam geçtiğimiz yıl 346 olarak gerçekleşmiştir.
Irak’taki bu durum için sivil savaş olduğu tespitinde bulunursak sanırım hata etmiş olmayız. Hayır, zaten şu anda var olan duruma işaret ettiniz. Bakın Irak’ta üç farklı grup var. Bunlardan biri Sünni, diğeri Şii ve bir diğeri de Kürt olmak üzere. Bunlar birbirlerini öldürmeye devam ediyorlar.
Bu üç etnik grup arasında intihar eylemlerini daha çok hangisi yapıyor?
Sadece Sünniler. Şiilerin veya Kürtlerin bugüne kadar intihar saldırısında bulundukları henüz görülmedi. Bu konu üzerinde düşünülmesini istiyorum. Bakın burada çok ince bir ayrıntı var. Eğer, intihar eylemlerinin kaynağı din olsaydı o zaman neden Şii ve Kürtlerin bu tür eylemde bulunmadıkları sorusuna cevap ne olurdu? Kim söyleyebilir ki Kürtlerin ya da Şiilerin Müslüman olmadıklarını? Bu durum bize intihar eyleminin dinî; bir eylem olmadığını, İslam’ın intihar eylemini teşvik ettiği yönündeki iddiaların da doğru olmadığını ispat ediyor.
Türkiye’den El-Kaide’nin intihar eylemlerine katılanların sayısının beklediğimden daha fazla olduğunu gördüm. Bunun bizim için nahoş bir durum olduğunu ifade etmek zorundayım. Türkiye gibi bir ülkeden El-Kaide’ye destek çıkmasını neye bağlıyorsunuz?
Askerî; politikaya. Size bunu bir örnek ile açıklayayım. Özbekistan’da bakarsanız, 2002 yılında Amerika bu ülkede hava üssü açtı. Özbekistan’ın tarihinde ilk kez 2004 yılında ve Amerikan hava üssünün hemen yanında ilk intihar eylemi gerçekleştirildi. Amerika’nın 2005 yılında hava üssünü kaldırmasına kadar geçen sürede 5 defa intihar eylemi gerçekleştirildi. Hava üssünün Özbekistan’dan çıkması üzerine bu ülkede intihar eylemi de durdu. Türkiye’den bazı kesimlerin El-Kaide’ye destek olmasının nedeni de yine Amerikan askerinin hemen yanı başlarında olmasıdır.