Siyaset bilimci ve Yazar Mümtaz’er Türköne; “Yani Türkiye’de deprem oldu ama depremden önce mevcut iktidar kendi oluşturduğu bürokrasinin enkazı altında kaldı. Bunun çok önemli ve kalıcı etkileri olacak. Kızılay gibi bir kurum neden aciz kaldı? Tam tersine adına yakışmayacak çadır satmak gibi işlerle anıldı. Bunun sebebi çok basit. Maksatları asli görevleri değil, orayı bir arpalığa dönüştürmek.” dedi.
Siyaset bilimci Mümtaz’er Türköne, Türkiye’nin 2017’de bürokratik otokratik sisteme geçtiğini, 14 Mayıs’ta da bir sistem referandumu olacağını söyledi. Siyasal İslam’ın çoktan öldüğüne dikkat çeken Türköne, seçim sonrası Türkiye’yi milliyetçiliğin beklediğini belirtti.Türkiye, 14 Mayıs’ta sandığa gidecek. Siyaset bilimci Mümtaz’er Türköne, bu seçimin sistemsel açıdan adeta bir referandum olacağına dikkat çekerek, “Türkiye ya mevcut sistemle devam edecek veya ona alternatif olarak muhalefetin uzun süre gündemde tuttuğu güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüşü kararlaştıracak” dedi.
Türkiye’nin 2017’de geçtiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin “bürokratik otokrasi”ye dönüştüğünü belirten Türköne, “Siyasi güç, parlamentodan, siyasi partilerden doğrudan doğruya bürokrasiye geçti. 2017’ye kadar birden fazla maaş alan bürokrat duymazdık. Bu bürokrasinin gücünün bir göstergesi. Bütün devlet kurumları bir arpalık sistemine dönüşüyor. Bu arpalıklar bürokrasi tarafından paylaşılıyor” diye konuştu.Siyasal İslam’ın 2012 yılında öldüğünü belirten Türköne, seçimden sonra milliyetçiliğin kitle ideoloji haline geleceğine de dikkat çekti.Mümtaz’er Türköne, moderatörlüğünü gazeteci Dicle Baştürk’ün yaptığı, gazeteci Yavuz Baydar’ın YouTube kanalında değerlendirmelerde bulundu.Türköne’nin değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle:
“Bu sefer Türkiye, 2017’de geçtiği, resmi olarak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen sistemi sandığa sokacak. Sandığa girecek bu sistem ve karşılığında muhalefet topyekün parlamenter sisteme geçişi koyacak. Bu bir tür referandum olacak. Türkiye, 2017’de kabul edilen ve bugüne kadar yürürlükte olan sistemi aslında gerçek haliyle bir tür bürokratik otokrasi olarak görmek gerekir. Türkiye, 2017’de tam anlamıyla kamil bir otokrasiye geçti. Bu otokrasi seçilmişlerin ve seçilmişleri siyasal sisteme dahil eden, parlamentonun devre dışı kaldığı, bunun yerine bürokrasinin ikame edildiği bir düzen ortaya çıkardı.
‘DAHA ÖNCE ÇİFT MAAŞ ALAN BÜROKRAT DUYMAZDIK’
2017’ye kadar birden fazla maaş alan bürokrat duymazdık. Bu bürokrasinin gücünün bir göstergesi. Bütün devlet kurumları bir arpalık sistemine dönüşüyor. Bu arpalıklar bürokrasi tarafından paylaşılıyor. Bir bürokratın kafasının içine ülkeye, millete hizmeti yerleştiremezsiniz. Bürokratın önceliği yaptığı mesainin yüzde 70, 80’ini kendi koltuğunu, çıkarını korumaya odaklıdır. Bütün bürokrasiyi alıp tek kişiye bağladığınız zaman fiilen o kişinin bu bürokrasiyi denetlemesi imkansız bir şey. O zaman denetim boşluğu ortaya çıkıyor. O zaman bu bürokrasi kendisini istihdam eden gücün de aleyhine çalışmaya başlıyor. Yani Türkiye’de deprem oldu ama depremden önce mevcut iktidar kendi oluşturduğu bürokrasinin enkazı altında kaldı. Bunun çok önemli ve kalıcı etkileri olacak. Kızılay gibi bir kurum neden aciz kaldı? Tam tersine adına yakışmayacak çadır satmak gibi işlerle anıldı. Bunun sebebi çok basit. Maksatları asli görevleri değil, orayı bir arpalığa dönüştürmek. Oraya çadır üretecek bir şirket kurduğunuz zaman, orası bu kez arpalık olarak daha verimli bir hale geliyor. Arpalık artık bu kurumların varlık sebebine dönüştü.
‘SİYASAL İSLAM ÇOKTAN ÖLDÜ’
Siyasal İslam çoktan öldü. İktidar medyasında üretilen ideoloji milliyetçi bir ideoloji, islamcı bir ideoloji değil. Türkiye’de milliyetçiliği devletle vatandaşları bütünleştirmeye yönelik ideolojinin çarkları işliyor. İslamcılık kendi içerisinde evrilerek ideolojisiz bir devletçilik, ideolojisiz bir otokrasiye dönüştü. Milliyetçi birikimi de MHP’ye, İYİ Parti’ye devretti. İslamcılık gerilerken milliyetçilik yükseldi. 2002 yılından sonra İslamcı bir parti kitle partisine dönüşerek 20 yıl iktidarda kaldı. Sol ideoloji de kendisini geliştirmeye başladı. Solun ideolojik yeniden doğuş yaşadığını gözlüyorum. Aynı şekilde bu seçimden sonra milliyetçiliğin de kitle ideolojisine dönüşerek siyasi yelpazede sağ muhafazakar kesimi tamamen işgal etme ihtimali olduğunu düşünüyorum.”